Bu yıl Türkiye 54 ülkede 99 turizm fuarına katılacak. (*)
Katılacak da ne olacak? Valilikler, ticaret odaları, kalkınma ajansları, belediyeler kurumların bütçelerinden bir yığın insanı oraya götürüp gezdirecekler.
Fuarın açılış günü ikram ve kokteyllerle çekilen fotoğraflar internet medyasında ve gazetelerde çarşaf çarşaf gösterilecek.
Ama beyler ve bayanlar birkaç saat sonra toz olacaklar. Kenti güzelce gezip, alış veriş imkanlarını tanıyacaklar. Varsa akraba-arkadaş ziyaretleri yapacaklar.
Peki fuar ne olacak? Fuarda o kentten günlüğü 100 Euro'ya kiraladıkları bir eleman broşür dağıtacak. Soru soran olursa? Onları not alacak, "Efendim biz size daha sonra döneceğiz" diyecek. Ne desin? Ne turizmi bilir, ne de ülkemizi tanır zavallı.
"Mış" gibi yapmakta üzerimize yok. Peki bunun doğru yolu nedir? Doğru yolu, seyahat acentelerinin bu fuarlara katılmaları. Rehberlerden faydalanmaları. Önceden bağlantılar kurup, randevularını ayarlamaları. Sonra masanın iki tarafına oturup ciddi ciddi iş konuşmaları. Somut işler bağlamaları.
Bu da lisan bilerek, turizmi bilerek, ülkeyi tanıyarak olur. Yani fuar işi ciddi bir iş. Fuardan en az üç ay önce çalışmaya başlamak lazım. Rehberlerin bu amaçla kullanılması lazım.
Akıllı çalışma, tanıtım lazım. Somut ürünlerle pazara gitmek lazım. Kurumların parasıyla, orada kendi bilgi ve görgüsünü artırmak için değil.
Neyse, bu yıl da farklı olmaz zaten. Yine eş dost fuar yolcusu olur. Gezme görme, alış veriş turları.
Sonuç: "Ne olacak bu bizim turizmimizin hali?" Bu kafalar değişmedikçe bu film daha çok oynar bu sinemada...
(*)
Tanıtma Genel Müdürlüğü'nün 2018 yılı fuarlar takvimi