Bedriye Tahir Gökmen 2017-12-22 00:00:00
Yazar: Kemali Bülent Edalı
Bir çoğumuz ilk kadın Türk pilotunun Sabiha Gökçen olduğunu biliriz. Oysa Sabiha Gökçen, dünyadaki ilk kadın savaş pilotlarından biridir. İlk Türk kadın pilot Bedriye Tahir Gökmen'dir.
Koleksiyonumdaki fotoğrafları incelerken ikisinin arkasında Bedriye Tahir Gökmen yazıyordu. İnternetten biraz araştırdım. Çok hüzünlü bir hikayesi vardı.
Sene 1932. Vecihi Hürkuş (ki onunda çok dramatik bir hikayesi vardır ve sevgili dostum Sunay Akın'ın "Ay Hırsızı" kitabında bunu okuyabilir. Gitmediyseniz görçeklerine gidip bire bir onun ağzından dinleyebilirsiniz.) kendi imkanları ile Vecihi Sivil Uçuş Okulu'nu kuruyor. 12 tane talebesi var.
Bir gün kapıdan içeri otuzlu yaşlarında genç bir kadın giriyor ve Vecihi'ye pilot olmak istediğini söylüyor. Odada bir kaç kişi var. Herkes şaşkın, itiraz ediyorlar. Vecihi herkesi susturduktan sonra, nerede yaşadığını, evli olup olmadığını, evliyse kocasının rızası olup olmadığını, okuyor mu, çalışıyor mu gibi pek çok soru soruyor. Sonra kurs ücretinin 1000 lira olduğunu söyleyip ödeyip ödeyemeyeceğini öğrenmek istiyor. Kadın; yaşlı bir annesi olduğunu, onunla birlikte yaşadığını, çalıştığını, maaşını aldıkça ödeyeceğini söylüyor.
Vecihi aslında daha ilk anda olaya sıcak bakıyor. Ama odadaki bir kaç öğrenci ve idarecilerin de ikna olmasını istiyor. Neyse, sonuçta Bedriye'yi okula kabul ediyorlar. Bedriye o gün eve daha uçağa binmeden uçarak gidiyor. Müjdeli haberi yaşlı annesine veriyor. Aslında bütün bunlar o gün olmuyor. Günlerdir, aylardır Bedriye her sabah işe giderken her akşam işten dönerken okulun önünden geçiyor ve her geçişinde okulun kapısının yanında ki "Vecihi Sivil Uçuş Okulu" tabelasını gördükçe hayal kuruyor. Kendi kendine "Neden ben de uçmayayım?" diye soruyor.
Gel zaman git zaman bu düşünce bir hayalden çok bir tutkuya dönüşüyor. Uyku uyuyamıyor, uyuduğu zamanlarda da rüyasında hep kendisini uçarken görüyor. Her sabah rüyalarını annesine anlatıyor. Annesi baştan "nasıl olsa geçici bir heves" diye fazla önemsemiyor. Sonraları ise kızmaya başlıyor, arada bir azarlıyor, "Otur oturduğun yerde. Önce bir koca bul da evlen. Senin neyine, gavur icadı, erkek işi" diye çıkışıyor. Tartışmalar uzayıp gidiyor...
Genç kadın uçağı ilk defa on yaşlarında Okmeydanı'nda Sultan Reşat'ın Cülus Töreni'nde görmüştü. Meydanda binlerce insan vardı. Babası o zamanlar sağdı. Onun kafası hep yukarda yaklaşık yarım saat üzerlerinde uçan uçağı seyretmeye çalışırken babası o kalabalıkta onu zaptetmek için elinden çekiştirip duruyordu. Bundan iki sene sonra da Fethi Bey ve arkadaşları Yeşilköy'den İskenderiye'ye gitmek için kalkmışlar, ama yolda iki uçak da düşmüş ve şehit olmuşlardı. Günlerce gazeteler yazmış, bütün İstanbul şehitlerine ağlamıştı. Bedriye hala o günkü gazeteleri saklıyordu. Daha çocukken pilot olmayı aklına koymuştu.
Her sabah erkenden kalkıyor, annesi daha sabah namazına kalkmadan evden çıkıyor saat 05.30'da okula gidiyor, Vecihi Hoca dan aerodinamik, seyrüsefer, meteoroloji gibi dersler alıyor, saat 08.30'da da işine gidiyordu. İşyerindeki arkadaşları ve patronu da durumu öğrenmiş ve ona karşı cephe almışlardı. Yılmadı. Para biriktirdi, okulun parasını her ay düzenli ödedi.
Patronu iş yükünü artırıyor, Bedriye yetiştiremeyince de herkesin içinde azarlıyordu. Bir gün maaşından kesinti yapacağını söyledi. Bedriye işten çıkınca okula Vecihi'nin yanına gitti. Ağlaya ağlaya durumu anlattı. Vecihi, Tayyare Cemiyeti'nden tanıdıklarını aradı. O zamanın ileri gelen iş adamlarından Nuri'ye (Demirağ) haber gönderdi. Neyse araya elçiler girdi de patron maaşından kesinti yapmadı ama tavrını da değiştirmedi.
1933 yılında diğer arkadaşları ile beraber uçuşlarını bitirmiş, Hava Müsteşarlığı'ndan gelecek heyetin sınav yapmasını sonra da brövelerini takmayı bekliyorlardı. Bu arada, okuldaki tek faal tayyare kaza yapıp Kalamış Koyu'na düşmüştü. O gün de heyetin geleceği tuttu. Sınav yapıldı. Hepsi geçti. Heyet pilot adaylarını bir de uçarken görmek istedi. Vecihi durumu anlattı. Ekip uçak faal olunca gelmek üzere okuldan ayrıldı. Ama bir daha ekip hiç gelmedi.
Vecihi'nin, Bedriye'nin ve okuldaki diğer öğrencilerin sadece hayalleri değil, kendileri de okulla birlikte tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitti. Daha sonra Bedriye'ye ne oldu, bilinmiyor. Yıllar sonra havacılık otoriteleri, Bedriye'nin bir fotoğrafını Harbiye'deki askeri müzenin bir duvarına koyup altına da "İlk Kadın Türk Pilotu Bedriye Tahir Gökmen" diye yazdı...