Küba'dan 2017-09-24 00:00:00
Yazar: Kemali Bülent Edalı
Üstü açık pembe Cadillac'ın kadife döşemesi eskimiş arka koltuklarında otururken,
Bir taraftan rüzgarda uçuşan saçlarını toplamaya çalışıyorlardı elleriyle,
Bir taraftan da, Clint Estwood'u arıyordular gözleri ile Havana caddelerinde,
Bense, Pink Cadillac'ımın direksiyonunda "Pink Cadillac" şarkısını mırıldanıyordum Natalie Cole'ün ve el sallıyordum kaldırımlardaki kızlara ...
I know it was her pink Cadillac
Crushed velvet seats
Riding in the back, oozing down the street
Waving to the girls
***
Jose Marti
Küba'da bütün yerleşim merkezlerinin büyük meydanlarında heykeli, bütün okulların ve resmi kurumların bahçesinde büstü bulunan, Castro dahil bütün Kübalılar'ın saygı duyduğu, hayatı boyunca İspanyol sömürgeciliğine ve Amerikan emperyalizmine karşı çıkan, bu nedenle 17 yaşından itibaren önce altı yıl çalışma kamplarına, sonra da İspanya'ya sürgüne gönderilen, orada hukuk ve felsefe okuduktan sonra Meksika'ya sonra da Amerika'ya sürgüne giden, eserlerinde kişi özgürlüklerine saygılı olmayan ve yalnızca zenginliklerini büyütmeyi gözeten yönetimleri uyaran, bütün despot yönetim düzenlerini ve insan haklarına karşı uygulamaları kınayan, İspanyol bir baba ve Kanarya Adaları'ndan bir annenin oğlu olan, 1895 yılında çıkan isyanda en ön saflarda savaşırken 42 yaşında İspanyol askerlerince öldürülen Vietnamlıların Ho Amcası gibi Küba halkının kahraman "Jose Baba"sı, Kübalı şair, yazar Jose Marti...
***
Cueva Del Indio
"Cueva" İspanyolca mağara demek. Küba gezimizin ikinci gününde Havana'nın batısındaki Pınar del Rio şehrinin kuzeyinde, doğal güzellikleriyle turistlerin ilgisini çeken Vianales bölgesine gittik. Yolculuğumuz tur otobüsümüzle, yolda bir benzincide verdiğimiz yarım saatlik bir mola da dahil, yaklaşık dört saat sürdü.
Küba'ya gelip de Vinales'e gitmediyseniz Küba'ya gitmiş sayılmazsınız. Lise yıllarımızda okuduğumuz tarih ve coğrafya derslerimiz vardı. Siz Havana'ya giderek, eski Amerikan arabalarını, eski binaları görerek, Castro ve Che'nin kahramanlık öykülerini dinleyerek zamanda geçmişe yolculuk yapıp, gezi sonunda bir sınav yapılsa tarih dersinden iyi bir not alıp geçebilirsiniz. Ha, derseniz ki "Ben tarih dersinden geçeyim, coğrafya dersini pek sevmezdim zaten", ona karışmam, o da sizin bileceğiniz bir şey.
Vinales vadisi, günümüzde UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınmış.
Cueva Del Indio, yerlilerin mağarası. Mağara'nın tarihi geçmişi Buzul Çağı'na, yani günümüzden 2,5 milyon yıl önce başlayıp günümüzden on bin yıl öncesi biten çağa kadar gidiyor. Mağaranın uzunluğu yaklaşık 45 kilometreymiş. Biz, mağaranın küçük bir kısmında, içinden akan suyun üzerinde, on beş, yirmi kişilik motorlu bir sandal ile yaklaşık yarım saatlik bir gezi yaptık.
Kireç taşından oluşan mağara 1920 yılında keşfedilmiş. Bu gün içi rengarenk ışıklandırılmış. Binlerce yıl önce yerli halk doğal afetlerden ve vahşi hayvanlardan korunmak için bu mağaraların içinde saklanıyor, hatta yaşıyorlarmış. İçinde o zamanlara tarihlenen insan ve memeli hayvan ve insan fosilleri bulunmuş. Günümüzden beş yüz yıl önce de İspanyol işgalinde yine bu bölgede yaşayan yerliler de işgalcilerden kaçıp bu mağaralara saklanmış.
Mağaranın tavanında, kayalıkların yüzeyinden süzüle süzüle akan sular çeşitli şekiller meydan getirmiş ve bazılarına isimler verilmiş. Siz sandal ile gezerken karanlıkta başınızın üstünden kelebek yarasalar geçebilir ya da sudan bir alabalık zıplayıp size şirinlik yapabilir.
Mağaranın çıkışında yemyeşil bir örtü ve küçük bir şelale sizi karşılıyor. Yürüyüş yolunda hediyelik eşyalar satan küçük dükkanları gezdikten sonra, El Ranchon Restourante'da Kübalı müzisyenlerin çalıp söylediği canlı müzik eşliğinde öğle yemeğimizi yiyip romlarımızı içtik. Biraz da Küba ezgileri ile dans ettikten sonra, insan tarafından yapılan dünyanın en büyük yağlı boya resminin olduğu Mural de La Prehistoria'ya doğru yola çıktık.
11 Ocak 2017 / Küba