İş yerimin penceresi bakımsız bir ağaçlık alana ve evlerin çatılarına bakıyor. Her gün öğleden sonra, genç bir erkek tarafından bir güvercin topluluğu yuvalarından salınıyor. Yani havalandırmaya çıkıyorlar. Çeşitli renklerde ve biçimde yaklaşık yirmi güvercin öyle güzel uçuyorlar ki onların o mutluluğunu izlemek büyük bir keyif. Kimi takla atıyor, kimi diğerine kur yapıyor. Bir ivme, bir dalaşma, arada sevişmedir gidiyor.
Her gün o dakikaları bekler oldum. İşime ara verip güvercinleri izliyorum. Gökyüzünün mavi fonunda renk renk, biçim biçim güvercinlerle başka bir dünyaya yolculuk yapıyorum. Bir çeşit canlı rüya bu. Sonra sahibi çatıya çıkıp el kol hareketleri ile güvercinleri yuvalarına yönlendiriyor. Benim o güzel güvercin rüyam sona eriyor ve ertesi günü bekliyorum. Soğuk ve yağmurlu günlerde havalandırmaya çıkarılmıyorlar. Onlar adına üzülüyorum. Bahar gelsin ve güneş hep açsın istiyorum. Hem kendim için hem güvercinler için. Güvercininin insanla olan ilişkilerini düşünüp sonra bu yazıyı yazmaya karar veriyorum.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2017/201708040026564028.jpg)
Çocukluğumdan beri güvercinlerle iç içe oldum. Memleketim Aksaray'da güvercinler için evlerin tavan aralarına koca leğenlerle buğday ve su konur. Böylece güvercin gübresinin birikmesi sağlanır. Soğuk kış günlerinde hem kuşlar su ve besin gereksinimlerini giderirler hem de bağ bahçe için gübre birikmiş olur. İnsanla güvercin arasında simbiyotik ilişkiye güzel bir örnektir. Güvercin gübresi çok değerlidir. Bağ, bahçenin verimini artırır.Bu nedenle özellikle Kapadokya'da güvercinlikler yapılmıştır.
Güvercin bakıcılığı ve ticareti Anadolu'da erkekler arasında çok yaygın bir uğraştır. Özellikle takla atan nadir cins güvercinler kuş pazarlarında yüksek fiyatlarla alınır, satılır. Güvercin kutsal sayıldığı için Anadolu'da eti yenmez.
Yeryüzünde tüm inançlarda temizliğin, saflığın ve günahsızlığın sembolü olarak görülür. Bu nedenle cami, kilise ve birçok yapıda onlar için oyuklar yapılır. Gılgamış Destanı'nda ve Tevrat'ta geçen Nuh Tufanı'nda güvercinin özel bir yeri vardır. Nuh, tufanın bitip bitmediğini öğrenmek için beyaz bir güvercini salar. Güvercin bir zeytin dalı ile geri döner. Böylece güvercin Tanrı ile insanlar arasında barışı sağlayan elçi olur. Bu nedenle güvercin yeryüzünde barışın sembolü olmuştur.
Bu nedenle kutsaldır. İslam inancında da temizlik ve saflığı simgeler. Hıristiyanlıkta güvercin Tanrının ruhunu simgeler. Bu konuda çok iyi bir betimlemeyi ressam Michelangelo'nun Yahya'nın İsa'yı vaftiz ederken betimlediği resimde görebiliriz: Bu resimde kutsal ruh, bir güvercin şeklinde Yahya ve İsa'nın üzerlerinden uçmaktadır. El Greco da, "Cebrail'in Meryem'e Haber Getirmesi" adlı tablosunda melek Cebrail'i kanatlı olarak resmetmiştir.
Güvercin, Samiler'de ve Yunan mitolojisinde aşk ile ilişkilendirilmiştir.
Anadolu'da bulunan ören yerlerinden çıkarılan birçok arkeolojik eserde, güvercin desenli ve biçimli kap, kacak müzelerde sergilenmektedir.
Hititler'de doğum yapacak kadın bir tapınağa götürülürdü. Doğumdan sonra tapınağın kapısında rahip bir kurban bağışlardı. Bu kurban çoğunlukla bir güvercin olurdu. Güvercin kanı çok eski inançlardan beri kadın cinselliği, bekâret ve annelik ile ilişkilendirilmiştir.
Bilim insanları, güvercinlerle insanın bu kadar içli dışlı olmasını, insanın yerleşik yaşama ve şehirleşmeye başlaması ile ilişkilendirmiştir. Güvercinlerin görme ve işitme duyuları çok gelişmiştir. Beyinlerinde bulunan manyetik bir yeti nedeniyle yer ve yön bulmada ustadırlar. Bu nedenle uzun yıllar postacılıkta kullanılmışlardır.
Güvercinler her yerdedir. Konak Meydanı, güvercinsiz ve onları kovalayan çocuklarsız ne kadar ruhsuz olurdu. Bir düşünün. Vilayet Konağı'na, camilere, çatılara dikkatli bakın. Birçok güvercin görürsünüz. Hatta üzerinize güvercin pislemesini hayra yorup hemen bir şans oyunu bile oynarsınız.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2017/201708040027044028.jpg)
Güvercinler türkülerde, şiirlerde, öykülerde, resimlerde kısacası sanatın ve yaşamın her alanında vardır. Güvercinler, insanın gönül ve sevgi süzgecinden geçerek öyle güzel betimlenmişlerdir ki gerçek kuşlardan daha çok sevesiniz gelir. Bunun en güzel örneği Picasso'dur. Çocukluğunda yaptığı resimlerde sık sık güvercinlere yer veren Picasso, güvercinin evrensel bir barış simgesi olmasında önemli rol oynamıştır. 1949'da, yaptığı bir güvercin resminin üyesi olduğu Fransız Komünist Partisi'nce hazırlanan Dünya Barış Kongresi'nin afişinde kullanılmasından sonra Picasso, doğan kızına İspanyolca güvercin anlamına gelen "Paloma" adını koymuştur.
Güvercinlerle ilgili daha birçok şey söylenebilir. Bu yazı çok uzar. Gelelim bendeki güvercin izlerine:
Bir anım var örneğin. Aizonai Antik Kenti'nde (Çavdarhisar-Kütahya) bulunan Zeus tapınağının mahzenini gezerken anne güvercin ve iki yavrusuna rastlamıştık. Anne güvercinin tedirgin ve korumacı bir tavırla çırpınıp ötmesi, oradan hemen ayrılmamızı gerektirmişti. Anne güvercinin telaşını unutamıyorum. Evlat sevgisi her canlıda hayranlık uyandırıcı ve saygıya değer. Hele kutsal bir tapınakta kutsal bir kuş anne ise daha da anlamlı benim için.
".......ve güvercin gözlerinden sakınarak öptüm seni/hem de ağızlarından/?."
Çınar Çığ'a ait bu dizeler. Eşine yazdığı "Kırmızı" adlı şiirde geçer. Niçin güvercin gözlerinden sakınılarak öpüşüldüğünü sormuştum. Güvercin gözetiminde öpüşmenin uğursuzluk getirdiğine inanılırmış. Bu nedenle İzmirli kızlar sevgilileri ile öpüşürken çevrede güvercin var mı diye bakarlarmış. Güvercinler için yakıştırılmış en olumsuz imge bu olsa gerek. "Güvercin bahane, nazlanmak şahane" durumu olmasın.
Kuşbaz şairden söz etmeden olmaz değil mi? Pablo Neruda'yı çok severim. Onun kuşbaz olduğunu "Kuşlar Sanatı" şiir kitabını edinince öğrendim ve daha çok sevdim. Kitapta Şili'de en çok rastlanan kuşlara tek tek övgüler düzen bu "kuşbaz şair" kitabın sonunda kendi düşsel kuşlarıyla mizahi bir eleştiri de sunar. Kitapta Şili Güvercini (Columba Araucana) için de bir şiiri var. İlk bölümünü paylaşmak isterim.
Tapardım çocukken
güvercinin kırmızı ayaklarına
o kırmızı deri ayaklara
al renkli ayak uçlarına.
Hangi tüyler, hangi düşler dünyasından,
hangi erişilmez gardıroptan
saçılmışlar
benim zavallı yerime?
***
Sevgili güvercinler, insanlar sizi çok seviyor. Yeryüzüne barış bir türlü gelemedi. Nuh Tufanı'ndan sonra ne oldu? O görev bir seferlik miydi? Ya güvercin tedirginliği ile ölüp giden barış sevdalılarına ne olacak? Biz barışı çok özledik. Bekliyoruz?