Düşünce yapısı 15
Yazar: Oğuz Adanır
Kara mizah modernleşmenin çağdaşıdır. İlk kez Avrupa'da modernleşme çabası içindeki Fransa, İngiltere gibi ülkelerde ortaya çıkmış ve zaman içinde modernleşmeye çalışan tüm diğer ülkelere hızla yayılarak varlığını bugünlere kadar sürdürmüştür.
Kara mizahla genellikle demokratik düzenlerde ya da ilke olarak demokrasiyi benimseyen toplumlarda karşılaşılmaktadır. Bir alt-tür olarak kara mizaha en çok edebiyat alanında rastlıyoruz. Çizgi roman, sinema ve televizyonun ortaya çıkmasıyla birlikte bu alanlarda da yoğun bir şekilde üretilen kara mizah ne zaman bir toplumsal gereksinim haline geliyor.
Bu konudaki en somut örneklerden biri İtalyan toplumu, basını, sineması ve televizyonudur. Özellikle 2. Dünya Savaşı sonunda kısa süren Yeni Gerçekçilik Dönemi yerini İtalyan Komedisi?ne, özellikle de kara mizaha yer veren çalışmalara bırakmıştır.
İtalya 2. Dünya Savaşı'ndan bir süre sonra yeni bir kalkınma hamlesi başlatmış ve bu süreç ancak 1970'lerde genel bir görünüm kazanmıştır, başka bir deyişle kalkınma hamlesi kırsal kesimin neredeyse en ücra köşelerine bile ulaştığında başarılı olabilmiştir. Savaş sonrası muazzam bir işsizlik, açlık, kaçakçılık, hırsızlık, sahtekarlık, eğitimsizlik, ahlaki ve insani değerlerin yeniden kazandırılması, vs gibi muazzam toplumsal sorunlarla karşı karşıya kalan İtalya bu sorunlarını "sağ" ya da "sol" olarak nitelendirilebilecek politikalarla değil, ikisinin de hem ötesinde hem berisinde kalıp ikisini de içeren ve dışlayan anlaşılması zor ve zamana yayılmış bir politik süreçle büyük ölçüde çözmüştür.
Görünüşe göre kara mizahın yükselişi toplumsal çaresizliğin en yoğun olduğu dönemlere rastlamaktadır. 1950'li yıllarda mevcut muazzam toplumsal, ekonomik ve politik sorunların altından kalkılamayacağı düşüncesinin yol açtığı umarsızlık had safhadadır. Aydınlar, politikacılar, ekonomistler vs kısa vadede bu sorunların altından belli ideolojik yaklaşımlarla kalkmanın olanaksız olduğunu anlarlar. Özellikle İtalyan sinemasının üst düzey entelektüel birikime sahip yönetmenleri bu toplumsal süreci akılcı yeni yaklaşımlarla yönlendirmenin zorluğunu iyice kavradıklarında ideolojik bakış açılarını kimi zaman esneterek, kimi zaman unutarak alternatif düşünceler sunmaya çalışırlar.
Bu dönem İtalyan sineması için işsizlik ve cehalet başta gelen sorunlardır. Dolayısıyla bu konulara yönelirler ve yüzlerce başarılı çalışmaya imza atarlar.
O yıllarda aydınlar aç, sefil, perişan bir toplumu hiçbir ideolojik sloganın harekete geçiremeyeceğini anlarlar. Bir bakıma akıl, mantık dışı sorunlarla boğuşan bu insanlara içinde yaşadıkları dünyayı, ortamı, sistemi göstermeyi, anlatmayı amaçlarlar. Bunu da zaman zaman absürd boyuta ulaşan kara mizahla yapabileceklerini çok kısa bir sürede keşfederler.
Yöntem basittir insanlara en akıl, mantık dışı işler yaptıran nedenleri onları hem eğlendirecek hem de düşündürecek şekilde sunarlar. Seyirciyi bir yandan kahkahalara boğup yere yuvarlarken diğer yandan midesinin sancımasını sağlamaya çalışırlar. İtalyan toplumunun en büyük sorununun zekadan, yaratıcılıktan yoksunluk değil cehalet, eğitimsizlik dolayısıyla sorunlara duygusal çözüm üretme olduğunu göstermeye çalışırlar. Başka bir deyişle bu dönemin İtalyan sinemasının kendi çapında yerine getirdiği en önemli görev İtalyan toplumunu kendi sorunları hakkında düşünmeye itmektir. Dolayısıyla normal zekaya sahip düşünen bir insan bilinçlenmesi gerektiğini eninde sonunda kavramak durumundadır.
İtalyan halkı kıvrak zekasıyla sunulan dönüştürülmüş gerçeğin ne anlama geldiğini kavrayınca zaman içinde kolektif sorunlarını çok da yavaş sayılamayacak bir hızda yani, yaklaşık iki kuşak süren mücadeleden sonra çözer. 1950'li yıllarda başlayan bu toplumsal süreç kesintisiz otuz beş, kırk yıl süren devasa mücadele sonrasında yaşamsal sorunların büyük ölçüde azaltılmasıyla sonuçlanır.
Zaten işsizlik, eğitim, sağlık, lojman, ulaşım ve benzeri sorunlar büyük ölçüde çözülerek toplumsal yaşam az çok akılcı düşüncenin egemenliği altına girdiğinde İtalyan sinemasında kara mizah türü filmlerin sayısı da hızla azalır. Başka bir deyişle İtalyan toplumu modernleşme bahsini kazanarak ilkel, çağdışı, akıl dışı düşüncelerin egemenliğinden kurtulur. Kendini yenileyen çağdaş, demokratik, kalkınmış, kültürel düzeyi yükselmiş İtalyan toplumu dünyaya çok sevilen yeni bir İtalya imajı sunar. Bu İtalya mizah duygusunu yitirmemekle birlikte artık kara mizaha gerek duymayacak bir aşamaya gelmiştir
Bu dönem İtalyan sinemasının önemli yönetmenlerinden bir kaçı: Vittorio de Sica, Dino Risi, Alberto Lattuada, Pietro Germi, Mario Monicelli, Luigi Comencini, Elio Petri, Marco Bellochio, Alessandro Blasetti, Giuseppe de Santis, Valerio Zurlini, Damiano Damiani, Pasquale Festa Campanile, Mario Soldati, Luigi Zampa, Liliana Cavanni olup daha çok sayıda nitelikli yönetmen vardır.
Bu doğrultuda ülkemizde olan bitenlere baktığımızda Aziz Nesin, Oğuz Aral gibi isimlerin aramızdan ayrıldığını ancak kara mizahın bizi terk etmek bir yana daha da katmerli hale geldiğini görüyoruz. Modernleşmeyi başaran İtalyan toplumu ve diğerlerini örnek alarak bu yolda azimle çalışmaya devam etmek gerekiyor.