Papatya'nın babası...
Yazar: AyÅŸe BaÅŸak Kaban
Papatya'nın iri kara gözleri, tombu yanakları, kışın giydiği kırmızı hırkası ve sarı lastik çizmeleri var. Papatya'nın mayısı müjdeleyen kocaman bir gülüşü var. Papatya, bizim dükkanın müşterisi. Papatya'nın çok güzel bir annesi var. Kızını her sabah okula getiriyor, okul kapısının önünde o içeriye girene kadar ardından bakıyor. Papatya'nın anne ve babası ilkokul terk; kızları okusun, çok okusun, okuyabildiği yere kadar okusun istiyor. Babası her ay ona kitap alıyor. Kitap almadan önce bana soruyor, "Abla sen bilirsin, ne okusun?"
Papatya, Behrengi'nin kitaplarını okudu, "Küçük Prens"i, "Uyusana Tosunum"u okudu. Her birini annesine ve babasına da okudu. Papatya en çok "Küçük Kara Balık ve Büyükanne" ve "Miyop Ejderha"yı sevdi. Babası en çok "Küçük Prens"i sevdi; "Ben de okuyorum abla, ama kız okuyunca daha bir hoşuma gidiyor" dedi babası, Jule Verne'leri alırken.
Papatya ve ailesi ile üç yıl önce tanıştık. Okulların açıldığı hafta ellerinde listeyle geldiler, "Ne kadar tutar?" diye sordular. Ederini söyledik. Papatya'nın babası, elini çenesine götürdü, listeye baktı, çenesini kaşıdı. Dışarıya çıktılar, fısıldayarak konuştular. Bir süre sonra geri gelip, "Abla benim elli liram var, o kadarını alsam"? "Ben hepsini vereyim, siz uygun olduğunuz zaman gelir kalan ödemeyi yaparsınız" dedim.
Papatya'nın babası, uzun boylu, kara yağız bir delikanlı. Gözleri bir küçük çocuk gözü aynı Papatya'nın gözleri... "Abla" dedi, bir yutkundu, "Abla ben kağıt topluyorum"? Kafasıyla dışarıyı işaret etti, kafamı çevirdim. Etrafı çuvalla örülmüş çekçek, yanında Papatya... Papatya annesinin elini tutar gibi tutuyor arabayı, belli ki ekmek teknesi ona emanet... "Tamam" dedim, tam olarak ne diyeceğimi bilemeden. Daha doğrusu babanın, ne demek istediğini anlayamadan... "Ne zaman kazanırsanız o zaman ödersiniz, bizim için sorun yok"... Böyle bir baktı bana... Hiçbir şey söylemeden ve pek çok şey söylerek.
Papatya'nın babası, bir hafta olmadan kalan ödemeyi yaptı. (Bu arada, yeri gelmişken, Smart'ı ile gelip - uzun zamandır müşterimizdi kendisi- iki adet 24'lü pastel boya alıp -toplam 38 lira- üç aydır uğramayan müşterimiz; ödemeyi yapar mısınız?) Sonra sonra öyle devam etti. Kimi zaman nakit, kimi zaman veresiye aldılar ama hiç borç takmadılar.
Papatya'nın babası atık kâğıt işçisi. Karısı ile beraber, tek çocuklarının okuması için var güçleri ile çalışıyorlar. Papatya okuyacak çünkü... Papatya okudukça onlar daha kitap alıyor. Çünkü o kız çocuğu onların baharı, ondan dolayı adı Papatya...
***
Haber şöyleydi:
"Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2011 yılındaki yönetmeliği dayanak göstererek kâğıt işçilerinden, kağıt alan lisanslı firmalara yolladığı tebligat ve denetleme memurları ile toplayıcıdan kağıt almaları durumunda yasal çerçevede 140 bin lira ceza uygulayacağını belirtti. Bakanlığın tebligatı üzerine bazı firmalar kâğıt alımını kesti, bazılarında devam etse de kâğıt işçileri çok tedirgin."
Haberi okuyunca, yüreğimin üzerine koca bir tedirginlik düştü. Papatya, annesi, babası... Papatya'nın kızı okuyor diye sevinen babası, kızı okusun diye her sabah erkenden evinden çıkıp, çöplerden kâğıt toplayan babasının gözleri, her akşam eve kızının okuyacağı kitabı düşünerek koşarak giden babasının yorgun ayakları, Papatya'nın annesinin okula giren kızının ardından bakışı, Papatya'nın koca gözlerİ, güzel yanakları, gülüşü...
Papatya'nın babası taş çatlasa günde ortalama 20 lira kazanıyor. Bir günü kendisine ayırsa haftada 120 lira eder. Üç kişilik o aile için 120 lira çok para, anlatabiliyor muyum? Çünkü Papatya henüz Jule Verne'lerde daha okuyacak çok kitabı var.
Bu sabah Papatya'nın babası ile karşılaştık. hemen bizim sokağın az ötesinde, selamlaştık, "Duydun mu haberleri abla?" dedi. "Duydum" dedim, hemen ardından telaşlı telaşlı, "Ama kamuoyundan çok tepki var, size destek olan çok insan var, geri adam atacaklardır; üzülme" dedim. "Ekmek bu be abla" dedi, "Ekmeğe el uzatılır mı hiç?"... Ah geçti içimden, koca bir ah... "Buluruz bir yolunu abla, sen sallama güzel yüzünü" dedi, birbirimize baktık öylece, kar yağmaya başladı. "Ama" dedi "Yani insanın gücüne gidiyor be abla.. Yani devlet dediğin, böyle olmamalı de mi?"... "Ah" dedim, bu sefer hem dışımdan hem içimden, sonra bir koli uzattı bana, "Bak" dedi "Bu sağlam, senin kedilere ev yaparsın"...
Aldım koliyi çaresiz, almasam bozlur çünkü... Öyle elimde koli, yürüdüm... Bir 'Ah'lar Ağacı' aradım çevrede...
Papatya, okula gitmesi gereken bir çocuk. Papatya okumayı seviyor. Papatya'nın çok kitabı var çünkü. Papatya'nın babası atık kağıttan kazandığı para ile ona kitap alıyor. Papatya'nın babası, kızını okutmaya yeminli. Onun okuduğu kitaplarla uykuya dalıyor. Papatya'nın babası çok baba bir insan. Papatya'nın babası gibi olun.