Erkan Yardımcı
Marka ve iletişim danışmanı
Elbette, olsun.
Peki nasıl?
Yazılarımın temel konusu bu sorunun cevabı etrafında şekillenecek. "Sektöre göre, ürün ve hizmet grubuna göre nasıl marka olunur?" sorusuna verilebilecek birçok doğru cevap var. Öncelikle bu soruya verilebilecek cevapları oluşturabilmek için marka olgusu ile ilgili bize ışık tutacak ve yazılarıma zemin oluşturacak birkaç belirleme yapmamız gerekiyor.
Markalaşma bir
"süreç" işidir ve bu süreç
"çok yönlüdür". Elbette ki, bilgi çağı olarak adlandırılan çağımızda bu çok yönlü markalaşma sürecinin gelişim aşamaları ile ilgili yeterli bilgi ve deneyime de sahibiz. Bilgisine sahip olduğumuz bu markalaşma süreci
"yönetilebilir"dir. En önemlisi de marka bir
"ticari değer"dir. Dolayısıyla da bir
"yatırım"dır.
Özetle "markalaşma, ticari bir değer yaratmak için yapılan yönetilebilir ve çok yönlü süreç yatırımıdır" diyebiliriz ve bu bakış açısı bizim buradaki çabamızın zeminini oluşturuyor.
Neden hemen ilk yazımda bu zemini vurguladığımı da belirteyim. Girişimcilerimizin önemli bir kısmının marka olma arzusunu genç kızlarımızın beyaz gelinlik giyme rüyalarına benzetiyorum. Her genç kızımızın rüyalarını süsler beyaz gelinlik giymek. Hoş bir arzudur ve her biri bunu hak eder. Bunu hak etmek için özellikle bir şey yapmalarına gerek yoktur. Bu onların doğal hakkıdır. O mutlu gün kısmetse gelir ve olur. Olmuyorsa üzülürüz, ama "Kısmet değilmiş" deriz.
Marka olmak konusunda buna benzer bir arzu ve istek duymak güzel. Meselenin bu kısmına denilebilecek bir şey yok. Ancak "Kısmetse olur" diye beklemek ile marka olunmaz. Markalaşmak hiçbir ürün ya da hizmetin doğal hakkı değildir. Dolayısıyla da markalaşmak için çaba ve yatırım gereklidir.
Diğer bir izlenimim ise markalaşmak isteyen birçok girişimcinin bu yatırımın hesabını doğru yapamamaları ve ancak önemli miktarlarda yatırım ile markalaşmanın olabileceğini düşünmeleri. Bu nedenle de geri çekilip hiç bir şey yapmamaları. Bu tutum da en az diğeri kadar yanlış. Bir süreç yatırımı yönetimi olan markalaşma hedefe göre belirlenen kaynak ile adım adım ilerler. Özellikle çağımızın çeşitlenen iletişim mecraları yüksek bütçe gerektiren ulusal kitle iletişim araçlarına olan bağımlılıktan işletmeleri kurtararak önemli fırsatlar yaratmaktadır. Burada bu fırsatlardan sıkça söz etmeye çalışacağım.
Farkında olalım ya da olmayalım, marka olgusu biz ticari girişimde bulunduğumuz ilk andan itibaren başlar. Markalaşma sürecini bu ilk andan itibaren yönetmeye başlamazsak hatalar yaparız ve hataları düzeltmenin maliyeti her zaman daha yüksek olur. Bu yüzden markalaşma sürecini derhal başlatmamız gereklidir.
Şimdi kritik soruya geldik: "Nasıl marka olurum?" ya da "Marka olmak için nereden başlamalıyım?"...
Sorunun cevabı kısa ve net:
İçeriden.
"Marka olgusunu oluşturan değerin önemli bir kısmı dışarıda, işletme dışında, yani toplumda olmasına rağmen neden içeriden başlamalıyız?", "İşletme içerisinde neler yapmalıyız?" sorularına önümüzdeki yazılarımda bol bol değineceğiz.
Sevgiyle kalın...