İnsani değerler, vatan sevgisi ve politika - 6
Yazar: Oğuz Adanır
İnsanın kanını, duygularını dondurup beyninin çalışmasını engelleyen böylesine bir terörist olayın yol açtığı ilk tepki çaresizliğe bağlı öfkeyle gerçekleştirilen karşı şiddet olaylarıdır. Akılcı düşünce yeteneğini yitiren insan, sağduyusunu da yitirebiliyor ve ne yaptığını bilemeyecek bir hale gelebiliyor.
Başka insanları bu hale getiren olayları gerçekleştirenlerse hiçbir insani ve ahlaki değere sahip olmadıkları için insan olarak adlandırılmaları olanaksız. İnsan, tüm insani ve ahlaki değerlerini tamamıyla yitirebilir mi? Hangi inanç sistemi böylesine korkunç bir olayı onaylar? Hangi acımasız beyinler, gerçekleştirdikleri eylemle bunun tam tersini kanıtlarken, işledikleri böylesine gaddarca bir toplu cinayete inandıklarını söyledikleri tanrıyı katıp, onun adına davrandıklarını iddia edebilir?
Anlamaya çalışıyorum. Böyle bir olayın ancak hissetme ve düşünme yeteneğini yitiren biri ya da birileri tarafından gerçekleştirilebileceği sonucuna ulaşıyorum. Peki toplumda böyle insanlar var mı? Varsa ya kesinlikle tedavi altında olmaları gerekiyor ya da bu eylemi ölülerin gerçekleştirdiklerini kabul etmek gerekiyor.
Ölüler cinayet işler mi? İşlerse nihai amaçları nedir? Canlı bomba ölmüş ya da tüm duyguları uyuşturulmuş ancak canlı görünen bir varlıktır. Ölüm tüm gücüyle nereye ya da kime neye saldırıyor? Ölüm bana göre yaşama ve yaşamayı seven insanlara saldırıyor. Yaşayan bir ölü kendisiyle birlikte yaşamın bir kısmına da son verebileceğini sanıyor. İnsan yaşamına son verme ya da cinayet bir çaresizlik göstergesi.
Yaşam ortaya çıktığı ilk günden bu yana ölümle yaşamın karşılıklı ilişki içinde olduğunu biliyoruz. Önce insan, uzun bir süre sonra da tarih ortaya çıktı. Bilinen tarih kapsamına giren kolektif yaşantının ortaya çıktığı günden bu yana ölüm yaşama ya da yaşam ölüme eşlik etti. Bugüne kadar atom bombaları da dahil olmak üzere ölüm hiçbir şekilde yaşama bir son veremedi. Bunu bilmeyen biri hiçbir şey bilmiyor demektir. Ölüm asla yaşama bir son veremez, tam tersine insanların yaşama çok daha güçlü bir şekilde sarılmalarına yol açar.
Özellikle son kırk, elli yılda terör yeryüzünde hiçbir sistemde değişikliğe yol açamamıştır. Buna karşın teröristlerin sahip oldukları düşünce yapısı bu tür eylemleri gerçekleştirmeye yakın zihinsel yapı hakkında bir fikir veriyor. Bunlar kendileri gibi düşünmeyen insanların hepsini yabancı hatta düşman olarak kabul ediyorlar. Kendilerinden olmayanı insan olarak görmüyorlar. Hatta bir canlı varlık olarak bile görmüyorlar. Böylesine ilkel, çağdışı bir düşünce yapısının varlığını onaylayan, bu düşünce yapısının ürünü olan kanlı şiddet eylemlerini sıradan olaylar gibi görüp, umursamayan bir düşünce yapısının da ondan çok uzakta bir yerlerde olmadığı ortada.
Demokrasilerde yaşamın her alanında toplumsal şiddeti körükleyen, yurttaşının üstüne kendi güvenlik güçlerini akıl almaz gerekçelerle gönderen bir düşünce yapısı da terörist olarak nitelendirilir. Demokrasilerde kendi toplumuna birlik duyguları ve huzurdan çok düşmanlık duyguları ve huzursuzluk aşılayan yöneticiler tedavi altına alınır ya da bulunduğu mevkiden uzaklaştırılır. Tüm yurttaşlarına aynı mesafede duramayan, bir kısmını kayıran ve diğerlerini düşman ilan eden bir düşünce yapısına sahip bir yöneticinin insani, ahlaki ve demokratik değerleri içselleştirme konusunda en azından ciddi sorunları olduğu söylenebilir.
Yakın geçmişte ciddi psikolojik sorunları olan ya da tarihsel koşullar nedeniyle ciddi bir bunalım sürecinden geçen Batı Avrupalı demokratik toplumlar ciddi psikolojik sorunları olan insanları lider olarak seçmiştir. Hitler, Mussolini vs gibi. Ancak hemen her yerde toplumlar bu liderlerin psikolojik sorunları olduğunu muazzam yıkımlara maruz kalarak da olsa öğrenmişler ve yeniden demokrasiye dönmüşlerdir.
Bugün ülkemizde böylesine insanlık dışı vahşi olaylara bir daha tanık olmak istemiyorsak demokrasi kültürü ve az çok gerçeğine benzeyen bir demokratik düzene bir an önce geçmek ve onu yaşatmakla yükümlüyüz. Gelecek kuşaklara karşı en ufak bir sorumluluk hissediyorsak bu görevi başarmak zorundayız.