İzmir öyle bir kent ki, hangi taşını kaldırsan bir uygarlık karşılar sizi. Taşları kaldırmaktan yorulursanız takvim yapraklarını çevirmenizi öneririz. Her takvim yaprağı sizi İzmir'in ilkleri ile tanıştıracaktır kuşkusuz. Bu ilklerden bazıları İzmir'e yakışsa da yakışmasa da sonuçta İzmir'in ilkleridir. İşte bu ilklerden biridir Mary'nin hikayesi. Bu hikaye, Abdülhamit'in saltanatta olması, Osmanlı'nın çöküş dönemine denk gelmesi ve yerel yöneticilerin sorunlar karşısında aldıkları tavrı göstermesi açısından hayli ilginçtir.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2015/201509022342023711.jpg)
Mary, 1879 yılında İzmir İngiltere Başkonsolosu olan Mr. John Fisher'in kızıdır. Mary, boylu poslu, sarışın ve mavi gözlü çok güzel bir İngiliz kızıdır. Mary'nin bir yandan güzelliğiyle bir yandan da vücudunda yanan gençlik ateşi ile başı derttedir. Duygularını, arzularını kontrol edemediği gibi yaşadığı toplumun gerçeklerini kavramaktan uzaktır; ayrıca babasının üzerinde güneş batmayan imparatorluluğun konsolosu olması ona sınırsız bir güven vermektedir.
Mary her fırsat bulduğunda Frenk Mahallesi'nin sokaklarına atar kendini. Mağazaları tek, tek dolaşır. Esnafla çok samimi ve biraz da işveli sohbetler eder. Mary yaşadığı çağa göre biraz dekolte giymeyi sever, çünkü ona bakılması ve onun hakkında konuşulması hoşuna gitmektedir. Güzel ve albenili vücudunu saran giysileri, yüzüne uyguladığı makyajları onu şuh bir kadın imajı ile baş başa bırakır. Mary'nin belki de hiç hak etmediği bu ünü bütün kente yayılır ve sonunda olanlar olur.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2015/201509022342243711.jpg)
24 Mart 1879 sabahı bir antikacı dükkanı önünde konsolos kavaslarından (Maaşlarını çalıştıkları konsolosluktan veya elçilikten alan özel giysili koruma görevlileri) Ahmet yanında bulunmasına rağmen, dönemin meşhur zorbalarından ve eşkıya başlarından Ali Garlı tarafından kucaklanarak kaçırılır.
Bu durum karşısında Başkonsolos John Fisher çılgına döner ve soluğu Vali Ahmet Hamdi Paşa'nın makamında alır. Kızının kaçırılmasını şaşkınlıkla karşıladığını, vilayette asayişin kalmadığını, yeterli tedbirlerin alınmadığını ve kendi güvenliklerini kendilerinin sağlamak zorunda bırakıldığını söyler. Vali Ahmet Hamdi Paşa büyük bir soğukkanlılıkla konsolosa sakin olmasını söylemeye çalışsa da konsolos öfkesinden ne söylediğini bilemez halde olduğundan Vali Ahmet Hamdi Paşa'nın söylediklerini pek dinlemez.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2015/201509022342113711.jpg)
Vali Ahmet Hamdi Paşa, konsolosun sakinleşme niyetinin olmadığını ve çizmeyi aştığına kanaat getirir ve "Bunu bilmem konsolos cenapları. Kanaatimce başka memleketlere vazife ile gidenler gittikleri yerin örf ve adetine, halkın hissiyatına hürmet etmek mevkiindedirler. Kızınız çarşı ortasında sebzeciye, meyveciye, dükkancıya kırıtır ve şunun bunun hatırı gönlünü kırarsa akıbetinden ben mesul olmam. Bununla beraber kızınızı en kısa zamanda size teslim etmek benim vazifemdir" der ve konsolosa nazikçe haddini bildirir.
Bu cevap üzerine, İngiliz Başkonsolosu John Fisher geldiği gibi arkasına bakmadan valinin makamını terk eder. Vali Ahmet Hamdi Paşa süratle her yana kolcular salarak aynı günün öğleden sonrası Mary'nin yerini buldurur ve ödediği yüz altın fidye mukabilinde eşkıya Ali Garlı'nın elinden Mary'yi kurtarır. Mary konsolos babasına sağ salim teslim etmesine edilir, ama İngiliz hükümeti boş durmaz. İngiltere'nin o zamanki Osmanlı hükümeti nezdindeki Büyükelçi Sir Henry Osten Layard Babıali'yi ziyaret ederek İngiliz hükümetinin protestosunu bildirir.
İngiliz İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu arasında çok ciddi sorun çıkarması muhtemel bu olay Vali Ahmet Hamdi Paşa'nın kararlı tutumu ve olayı kısa zamanda sonuçlandırması sayesinde daha fazla büyümeden önlenmiştir. Burada o dönemde İngiltere'de tam otuz beş sene elçilik görevi yapan Kostaki Musurus Paşa'nın İngiltere'de bu olayın daha fazla büyütülmemesi için vermiş olduğu çabayı da unutmamalıyız.
Öyle ki, Osmanlı'nın çöküş döneminde buna benzer bir olay da "Selanik Vakası" diye bilinir. Bir Hıristiyan Bulgar kızının Müslüman bir Türk gencine aşık olup kaçması sonucunda yerel yöneticilerin kararsız ve basiretsiz kalması çok büyük toplumsal ve siyasi olaylara neden olmuştur. Bu olay 1877 - 1878 Osmanlı - Rus savaşının çıkış nedenlerinden biri olarak tarihte yerini aldığını düşünecek olursak, o dönem Doğu'nun Paris'i denen İzmir'deki bu olayı küçümsememek gerekir.
Gelelim olayın kahramanlarından Güzel Mary'ye... Babası onun burada rahat durmayacağını anlamış ve onu ilk gemiyle, annesiyle birlikte İngiltere'ye göndermiştir. Konsolosun karısı İngiltere'ye döndüğünde İngiltere'de yayınlanan "Vanity Fair" dergisine bu olaydan hiç bahsetmeden "Kocamın görevi esnasında boş vakitlerimizi İzmir'in eski ve tanınmış aileleri ile tanışarak geçirdim. Bilhassa Mansurzade ailesi ile yakınlık tesis ettik" diye bir açıklama yapar.
Eşkıya Ali Garlı ise Osmanlı kuvvetleri ile girdiği bir çatışmada öldürülür ve kesik başı ibreti alem için İzmir'in sokaklarında üç gün dolaştırılır. Vali Ahmet Hamdi Paşa ise bu olaydan yaklaşık bir yıl sonra yani 1880 yılında görevden alınır. İzmir'in geçmiş sosyal - toplumsal ve kültürel tarihinde -Kemeraltı'nda Fotika'nın memesini sıkan çoban Nikolas'ın linç edilme girişimini saymazsak- güzel Mary'nin kaçırılışı ilk yüz kızartıcı suç olarak yerini almıştır.
Not: Bu makaleye özel çizimleriyle can veren değerli dostum karikatür sanatçısı Mustafa Yıldız'a çok teşekkür ederim.
Kaynakça:
- Beyru, Rauf, 19. Yüzyıl'da İzmir'de Yaşam. Literatür Yayıncılık, İst. 2000
- Beyru, Rauf, 19 Yüzyıl'da İzmir Kenti. Literatür Yayıncılık, İst. 2011
-Bilget, Adnan, Son Yüzyılda İzmir Şehri, 1849-1949. İzmir, Meşher Basımevi, 1949.