Barış sürecinde medyanın dili ve rolü konuşuldu
Yazar: Güncel Haberler
Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) 46. Başkanlar Konseyi, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde Diyarbakır’da toplandı. TGF Başkanlar Konseyi Toplantısı için Diyarbakır’a gelen 150 gazeteci “Barış sürecinde medyanın dili ve rolü” konulu bir panel düzenlendi. Haber Türk Gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya’nın yönettiği panele Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ile Vatan Gazetesi yazarı ve siyaset bilimci Hüseyin Yayman konuşmacı olarak katıldı.
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Veysi İpek ile TGF Genel Başkanı Atilla Sertel, panelin açılışında yaptıkları konuşmalarda barış sürecinde medyanın dilinin barış dili olması gerektiğini söyledi. Barışa katkı sunmasının herkesin görevi olduğunu belirten Sertel,”Türkiye’de eksik olan ne varsa, el birliği ile yapmanın mücadelesinin verilmesi gerektiği bir süreci yaşıyoruz. Gazeteciler tarafsızdır, objektifdir öyle de olmalıdır. Ama biz gazeteciler daima barıştan yana tarafız” dedi. Barış çağrılarının söylemde kalmaması gerektiğini anlatan Atilla Sertel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Barış çağrıları söylemde güzel ama samimiyetle bunun altına imza koymak gerekir. Kimki bu konuda samimiyetsizlik yapar, kimki bu olayların yanındadır, bu topraklarda yaşayan insanlar tarafından suçlanacaktır. Irkçılık, mezhepçilik hiç kimseye bir yarar sağlamamıştır. Dünya tarihinde, Ortadoğu’da yaşananların temelinde bunlar vardır. Savaş, gazeteciler tarafından asla benimsenemez. Gazetecilerin savaşı körüklememesi gerektiğini savunan insanlarız. Aynı bayrak altında 1.5 milyon Türk ile Kürdün evlendiği bu güzel ülkede, bu bütünlüğün korunmasının Türkiye’nin hayrına olduğunu düşünüyorum.”
Paneli yöneten Muharrem Sarıkaya, medyanın dili üzerine yazılıp çizilecek çok şey olduğunu söyledi. Neredeyse her üniversitenin bu süreçte medyanın dili konusunda çok sayıda panel düzenlediğini anlatan Sarıkaya, ancak düzenlenen bu panellerin çok da işe yaramadığının kısa bir süre önce yaşanan “Bayrak krizinde” görüldüğünü söyledi. Muharrem Sarıkaya, barış için iletişim diline ya da modelitesine geçmek gerektiğini yeni birşeyler üretilmesi gerekitğini belirtti.
Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Tahir Elçi, toplumun önce kendi kendisiyle hesaplaşması gerektiğini, sorunun bu noktaya gelmesinde herkesin günahı olduğunu söyledi. Travmatik bir süreçten geçtiğimizi dile getiren Elçi, “Birey toplum ilişkisini yaşarken medya toplum ilişkisinin yeniden düzenlenmesi gerek” diye konuştu. Son iki yıldır medyanın önemli ölçüde olumlu olduğunu dile getiren Tahir Elçi, Kürt basının da diline dikkat etmesi gerektiğini söyledi. Tahir Elçi psikolojik aşamanın geçilidğini normalleşmenin sağlandığını kamuoyunun da desetğiyle hukuk sürecinin yaşandığını anlattı.
Panelde konuşan Hüseyin Yayman ise, “100 yıllık sorunu 100 gün içinde çözemeyiz” dedi. Enver Sedat’ın Araplar’la İsrail arasındaki sorunun yüzde 70’i psikolojik olduğunu söylediğinis anımsatan Yayman, iki yıllık süreçte şunu gördük ki, savaşın kazananı, barışın kaybedeni yoktur” dedi. Türkiye’nin çözüm sürecine 20 yıl geç başladığı görüşünü dile getiren Yayman, sorunun çözümünde demorkarit müzakere yönteminin uygulanması gerektiğini, Kürt sorununun Türkiye’nin büyük devlet olması sorunu olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye Cumhuriyeti PKK ile mücadelede 300 milyar TL harcadı, her yıl 10 milyar dolar bizim hazinemizden bizim hanemizden bir para savaşla mücadeleye gitti. Bunun Milas’ta okulu, Diyarbakır’da bir kültür merkezine dönmesi Türkiye için en büyük kazançtır. Bugün bir eylemsizliğe gelmesi anaların ağlamaması en büyük kazancınızdır burada normalleşmenin yaşanması ve hepimizin ortak akılla birlikte yaşanması gerekiyor Burada kaderdaşlık, duygudalık var. Türkiyenin önnüd defacto bir yol var. Ya Türkiye tarihte olduğu gibi Krütlerle ittifak yapacak ya kazancak ya da ortadoğudaki sorunlar büyüyecek diyorum.”