Geçen yıl Basmane de başlayan 9 Eylül yürüyüşüne katılan kalabalığı görenler; Hayrola kardeş, miting mi var? diye sordular... 9 Eylül Kurtuluş Günü'nü çoğu insanımız bilmiyor, evde anne ve babalar, okulda öğretmenler çocuklara bu günün önemini anlatmıyor... Söyleyince, Biz İzmirli değiliz, yeni geldik falan diyorlar. Sanki Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve 9 Eylül'ü bilmek için İzmirli olmak şartmış gibi...
Şimdi birileri çıkıp, neymiş efendim, 9 Eylül'ler Türk - Yunan düşmanlığını körüklemez mi? gibi laflar ediyor... İşgal yıllarında emperyalist güçlerin binlerce Türkü öldürdüğünü, kenti yağmalayıp talan ettiklerini, kutsanan işgalcilerin dinsel inanışlara, gelenek ve göreneklere yaptıkları saldırıları hatırlamaktan doğal ne olabilir...
İşgalin ilk günlerinde Basmanede yaşanmış bir Gevrekçi kız öyküsü var, aklıma geldikçe üzülürüm. Öykünün yaşandığı yer bütün dekoruyla halen olduğu gibi yerinde duruyor... 94 yıl öncesine, işgal yıllarına gidelim... Öykünün kahramanı 18-20 yaşlarında, geçirdiği kaza nedeniyle çalışamaz durumda olan ağabeyine bakmak için dayısının fırınında çalışan, belli saatlerde Basmane Mezarlıkbaşı, Kapılar, Tilkilik Servili Mescit sokaklarında gevrek satan çalışkan bir genç kız...
İşgalin üçüncü gününde, Çorakkapı, Anafartalar ve Servili Mescit karakollarının önünde cesetler görür, her gün erken saatlerde açılan dükkânların kapalı olması, sokaklarda yabancı askerlerin dolaşması onu tedirgin eder... Şehir sessizliğini korusa da yakından gelen silah seslerinden ürküp hızla gerisin geriye Pazaryerindeki evine doğru koşar...
Karşısına aniden çıkan devriyelerin dur ihtarına aldırmadan hızla Osmanzade yokuşuna doğru yönelip sağdaki çıkmaz sokağa girer. Sokak yıllardır gevrek sattığı tanınmış ailelerin bulunduğu sokaktır. Nefes nefese sokağın bitiminde geniş bahçeli köşkün kapısında durup, Açın kapıyı! Kurtarın beni! diye bağırır. Sesi içeriden duyulur, ancak köşk sahipleri kendilerini tehlikeye atmamak için köşkün kapısını açıp gevrekçi kızı içeriye almazlar...
Devriyeler tarafından çıkmaz sokakta kıstırılan genç kızın bağırtısı bir müddet sonra yerini sessizliğe bırakır... Sabah erkenden uyananlar Dönertaş Sebili'nin önünde gevrekçi kızın cesediyle karşılaşırlar...
Daha sonraki yıllarda bir hayır kurumuna bağışlanan bu köşk ilgisizlik nedeniyle yağmalanır ve köşkün kapısı sırlarıyla birlikte bir daha açılmamak üzere tamamen kapanır... Sokağa her girişimde bu kapının önünde gevrekçi kızın, Açın kapıyı, kurtarın beni feryadını duyarım...
Not: Şimdiye kadar tarihi İzmir sokaklarının kurtuluşu için çam sakızı çoban armağanı bir şeyler yapmaya çalıştım. 9 Eylül yürüyüşlerinin eski yıllarda olduğu gibi Basmane'den başlamasında tuzum olduğunu bilen bilir.
94 yıl önce öldürülen Gevrekçi kızın hatırasını yaşatmak için adının sokağa verilmesi konusunda elimden ne geliyorsa yapacağım. İzmir'e hiçbir katkısı olmamış şarkıcı türkücü esnafının adı sokaklara verilebiliyorsa Gevrekçi kız'ın adı da verilmeli. Özgürce yaşadığımız bu topraklar için şehit ve gazilerimize çok şeyler borçluyuz.
Osmanzade Yokuşu'na çıkarken sağdaki ilk çıkmaz sokağa girin, 40 numaralı kapının önünde durun, Gevrekçi kızın sesini duyar gibi olursunuz: Açın kapıyı! Kurtarın beni!