2002 yılı 8 Nisan’ından beri “Sabah Resimleri” yayınını yapıyorum. Aradaki “zorunlu” boşluklara, yayın yaptığım televizyonların yer yer karıştırılmasına rağmen, yayın üslubunun farkıyla galiba, beyinlerde yer ettik, yüreklerin duasını aldık hep çok şükür. Tabii eksik olmasınlar gerçekten tanıyarak veya daha çok da tanımadan, “modern zamanlar soytarılarının” etkisiyle “düşman” olanlar da çok değil maşallah.
Kendi ikbalini bizim “yok olmamızda” görenlerin zulmünü her an yaşıyoruz.
Ve bu geçen sürede Kemeraltı önemli gündem konumuz oldu.
Yusuf Ziya Göksu’nun Vali, Halil Tataş’ın da Emniyet Müdürü rahmetli Ahmet Piriştina’nın Büyükşehir, Erdal İzgi’nin ise Konak Belediye Başkanı olduğu zamanlardan bu yana Kemeraltı bana hem “yayın gündemi” konusudur.
Sorunların nasıl artarak çoğaldığı zamanlardır bu zamanlar. Bazen zabıta ve polis el ele verdi ve ne yazık ki “göstermelik” çalışmalarla güya “soruna” neşter vurdu. Lakin sorun hiç bitmedi, tam tersi organizeleşti ve bu günlere geldi.
Ramazan Bayramı arife günü gördüklerimi buradan ve ekrandan paylaştım sizinle. Kızılay’ın kan toplama aracının girmesine izin verilmediği Konak Meydanı’na pis bir köfteci arabası girmişti o gün.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/26082013htk01.jpg)
Kemeraltı neresi peki?
İzmir Valiliği ile İl Emniyet Müdürlüğü’nün arka ve yan sokakları…
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de karşı sokağı…
Ve Kemeraltı bugün “korkunç” ve “karanlık” olma yolunda bu kurumların gözü önünde ilerliyor.
İzmir’in yeni Valisi de Kemeraltı sorununun sadece Milliyet Ege’den takip edildiğini zannedip cevap açıklama yapma zorunluluğunda hissetmiş kendini.
Ne güzel… Bu da bir aşama, haydi hayırlısı mı demeliyim bilmiyorum?
Ve pek Sayın Vali açıklamasında mevzuat yönetimine işaret ederek, sorumluluğun da belediyede olduğuna vurgu yaparak “biz desteğe hazırız” demiş, lütfetmiş.
Kusura bakmasın Sayın Vali…
Cumhuriyet yurttaşı sıfatımla diyorum ki kusura bakmasın. Zira açıklamasının hiçbir surette “kıymet-i harbiyesi” yok! Zabıta zaten çalışmıyor ve zabıtanın da zaten çalışma alanları farklı. Lakin Kemeraltı’nda artık zabıta sorunundan çok asayiş sorunu var, yaşam güvencesi sorunu var, sahipsiz esnaf ve tüccarın umutsuzluğu var. Bunca olayı duymamış mı Vali Bey?
Duyup da sormamış mı “ne oluyor” diye Başkanlara, Emniyete falan?
Mevzuat dediğimiz “Allah kelamı mıdır”?
Mevzuat dediğimiz sadece “bakmak” ama “görmemek midir”?
Kusura bakmasın Sayın Vali…
Kemeraltı konusunda anladık ki tıpkı Belediyeler gibi Valilik de sadece “seyirci”!
Tabip Odası Başkanı’nın haykırışı!
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/26082013htk02.jpg)
Sanırım Cumartesi akşamıydı. Ege TV ana haberlerinde İzmir Tabip Odası Başkanı Suat Kaptaner çıktı yayına. Çok sevdiğim ama uzun zamandır görüşemedim bir “doktorumdur” Kaptaner. Çok da güvenilir, yürekli bir hekimdir. Sağlıkçılara artarak devam eden saldırılara karşı “kask, cop, bibergazı” kullanacaklarını anlattı. Ama daha trajik bir şey söyledi. Dedi ki “bu kadar olay yaşıyoruz ama ne Vali ne Emniyet Müdürü merak etmiyor, bizimle görüşmüyor!”
Kamu hastanelerinin birer “ticarethaneye” dönüştüğünü, hastalara bile artık arsızca “müşteri” dendiğini biliyoruz ama sağlık personelinin, hem de devlet memuru sağlıkçıların bile “sahipsiz” olduğunu bu kadar net bilmiyorduk.
Ne diyeyim ki? Hasta sahipsiz, doktor sahipsiz, hastane de “arena” olmuş…
Şifa uğruna kim kimi döverse, öyle mi? Peki tribünlerde kimler oturuyor “seyirci”? Onu da yukarıdaki satırlarda zaten söyledim.
“Özgür Mikrofon?”
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/26082013htk03.jpg)
Fuar açılıyor ya? İZFAŞ yine “cici” etkinlikler yapmış. Bir de “özgür mikrofonumuz” var. İstanbul’dan “konuklar” gelecek ve bize mesela “medyada özgürlüğü” anlatacak.
MuhteÅŸem!
Geleceklerin hepsi çok değerli insanlar, asla aksini düşünmem.
Ama içim cız etti.
İzmir medyası “özgür” değil mi? Sorunları yok mu?
Neyse bu hafta daha ayrıntılı yazacağım. Haydi, ben “muhalifim” muhterem İZFAŞ’ın mesela “akıl hocaları” arasında İzmir’den yok mu?
Geçtim…
Herkes bir yana fuarda bu yıl özellikle “bir kişinin” konuşması gerekirdir?
Kim peki o? Bekleyin, belki yazarım!