Yine bir “17 Ağustos” yaşadık. Ülkümen Rodoplu’nun çabası da olmasa İzmir’de “deprem gerçeği bilinci” nerede diye sorabilirdik. Ben de gittim, Karşıyaka Belediyesi’nin simülatörüne çıkarıldım ve 14 yıl öncenin “sesi” ile “gürültüsünü” ve tabii ki o 7.4 sarsıntıyı sanal da olsa yaşadım...
Evet ciddi olarak korkuyorum depremden...
Depremle falan da yaÅŸamak istemiyorum.
Çünkü “depremle yaşamayı öğrenmek” kelamını çıkaranlara asla güvenmiyorum.
Bilim adamları “deprem gerçeğine” dikkat çekerken kayıkçı kavgasını “politika” sanan siyasetçilerin alayına gıcığım. Ülkemde ve kentimde ciddi “deprem riski” varken, belediyelerin hala “müteahhit milletiyle” sıkı fıkı olmalarına dayanamıyorum.
İzmir en son 1688’de öğle saatlerinde 7.0 şiddetinde yaşamış.
325 yıl önce Balçova merkezli bu depremde 16 bin insan ölmüş diyor kaynaklar.
Büyük, yıkıcı bir depremi 325 yıldır yaşamadı İzmir.
2005’deki sarsıntıların nasıl endişe yarattığını da sanırım hatırlıyoruz.
Peki hani ciddi “hassasiyet”?
Türkiye en son 1999 depremini yaşadı.
14 yıl geçti üzerinden. Koskoca 14 yıl.
Allah aşkına söyleyin bana “kentsel dönüşüm” kelamlarını bile “yeni” etmeye başladık. Onda da yerel yönetim başka genel yönetim başka konuşuyor. Deprem konusunda bile “kayıkçı kavgası” yapan idarelerimiz var, ne diyeyim?
Oysa geçen 14 yılda neler yapılabilirdi Allah bilir.
Kentlerimiz “rantiyeci” sorumsuz anlayışlardan kurtulur, insan hayatının her meselenin üzerinde olduğuna sarılırdık mesela, yalan mı? Daha yeni yeni, onda da sadece “konuştuğumuz” kent yenilemelerinin belki de çoğunu bitirirdik. Yıllarca cep telefonlarından toplanan paraları da düşününce, ne oldu onca kaynak acaba?
Şu İzmir’in haline bakın bir...
14 yıl içinde Kordon’dan Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’na, Mithat Paşa Caddesi’ne, Karşıyaka Yalı Caddesi’ne, Hatay İnönü Caddesi’ne, Balçova Ata Caddesi’ne ve daha çok yere “girilemez miydi”?
Her şey bir yana 1999 depreminden sonra hükümetler, yerel yönetimler, üniversiteler, basın, sivil toplum örgütleri “deprem” müştereğinde buluşup şu Japonların sahip olduğu bilinci yaratamaz mıydı?
1999 depreminden sonra “hesap” bile sorulmadı doğru düzgün. Son yaşadığımız Van depremi ise artık gündemde bile değil. Arsız müteahhitleri de terbiye edemedik, bu arsızlığa onay veren “resmi arsızları da”...
14 yıl bu yahu...
Sadece “vıdı vıdı” ederek geçirdiğimiz 14 yıl.
14 yılın ardından “simülatörlerle” hissetmeye çalışıyoruz 7.4’ü. Orada da sonrasına bir şey kalmıyor.
Kordon “çürük” deniyor, Zafer Hoca “araştırma” yapacak deniyor...
Peki sonra?
Hükümet Hatay’da bir yerlerde bir apartman buluyor, törenle yıkım şovu çekiyor...
Peki sonra?
Sonrası falan yok. 14 yılı boşa geçiren Türkiye, 15. yılda da sadece konuşmayı sürdürür.
Görünen köy de kılavuz istemez.
Karar verin artık efendiler!
Cumartesi günü Milliyet Ege’nin manşetiydi “Kemeraltı”...
Eminim Emniyet Müdürü, Konak Belediye Başkanı ve Büyükşehir Başkanımız okumuşlardır.
Hatta okumakla kalmayıp gazeteyi arayıp “bilgi de” vermişlerdir.
Ne güzel...
Sorunu öğrenmişlerdir artık.
Ama yağma yok. İki kelam etmem lazım. Çünkü eğer başıma bir şey gelirse öyle ya da böyle Kemeraltı’nda sorumluları belli. İzmir’de en üstte duran ne kadar “makam sahibi” varsa mahkemelik olacağım yaşarsam.
Çünkü Kemeraltı gerçeğini Vali, Müdür ve Başkanlar anlamamakta direniyor.
Geçen hafta bazı haber sitelerinde de “haber” oldu.
Bayram arifesinde nasıl bir rezillik yaşandığına ettiğim şahitliği de yazdım.
Valilik ve emniyetin arka sokağı bu kadar tehlikeliyse, varın düşünün kentin diğer yerlerini.
Polisin, zabıtanın görevlerini eksik yaptığı, hatta yapmadığı bir kentte nasıl “huzur” ve “asayiş” olabilir?
Milliyet EgeÂ’deki haber doÄŸru ama eksik...
2000’den bu yana Kemeraltı’nın dibe vuruşunun analizi yapılamadı...
Konak projesinin Kemeraltı’nı nasıl katlettiği konuşulamadı...
Böylesine önemli bir ticari merkezin başta Valilik olmak üzere kentin tüm makamları tarafından “boşlanmasının” nedeni araştırılamadı...
Ticaret Odası ve Esnaf Birliği gibi örgütlerin sessizliğine anlam verilemedi...
Sonuç ortada. Konak Meydanı da Kemeraltı da işgal atında...
Yazacak ve konuşacak çok şey var.
Ama ben hala birilerinin “Allah’tan korkup utanmasını” safça bekliyorum.