Yok galiba değişen bir şey?
Yazar: Hasan Tahsin Kocabaş
Yok galiba!
Bir haftadır ne gazete, ne televizyon ne de internet... Tam bir izole yaşam yani. Ayrıntılarını kendime özgü yazacağım yazmasına ama bir noktayı derhal paylaşayım sizinle. Şu Yunanileri yanlış tanıdım galiba. Bu cümlenin bile bazılarınızın tansiyonunu yükselteceğini bildiğimden, sabırla köşemi takip etmelerini rica ediyorum.
Az sabır...
Bir haftanın ardından adaptasyonu bir başarayım, tek tek yazacağım ve hatta fotoğraflarla da kanıtlayacağım.
Bir hafta "yok olduk" ve döndük geldik. Geldik de "acaba değişen bir şey var mı?" diye de sormaya başladım. Gazeteleri taradım, internet haberlerini geriye dönük incelemeye uğraştım da bulamadım "iyiye dönük" bir değişim. Kimse kusura bakmasın yani.
Mesela şu "basın özgürlüğü" günü mü ne? İzmir'de yerel basın sorunlarına zerre kadar eğilmiyoruz, basın mensuplarının ne şartlarda ve kimlere rağmen işlerini yapmaya çalıştıklarını sorgulamıyoruz, ama memleketin genel sorunlarını bir güzel gündem yapabiliyoruz. Siyasal iktidarın memleketteki basın politikalarını yerle bir edebiliyoruz da, şu İzmir'de görgüden ve saygıdan mahrum bazı sermaye sahiplerinin basına hangi gözle baktığını teşhir edemiyoruz.
Geçtim...
Ya Erzurum Kongresi, Lozan?
Kimin umurunda? Bakalım 30 Ağustos'ta ne yapacağız?
Ya BMC meselesi? Hani koca İzmir'in ortasında efsane bir şirketin onlarca işçisinin aylardır yaşadığı ve kimsenin doğru dürüst kulak vermediği BMC işçileri? Ne yapıyormuş şimdi TMSF? Tabii ya, kimin umurunda?
Geçtim...
Son günlerde kafama fena takıldı o gökdelen?
Hani meşhur çöpşişçi Topçu'nun hemen yanına bilmem kaç on katlı gökdelen iznini CHP'li belediyeden alan şahsın gidip de iktidar partisine "iftarlık bağış" yapması ne iş sizce? Bir CHP'li vekilin bunu sorguladığımı rastlayamadım da medyada? O işadamı şahsa İzmir'de dökülen yağlar da geldi de aklıma, midem bir tuhaf oldu yahu! Kaç kişi böyle bir durumda gurur onur sorgulaması yapar ki?
Geçtim...
Peki şu Gaziemir'de baraj havzası alanına "okul" yapmaya çalışan yüzsüz meselesi ne olacak? Günlerce TV'dan haykırdım, kaç kez yazdım, geçen gün Erdal İzgi de yazmış. Yazmış da ne olmuş? Yüzsüzlüğü sadece bina yapanlar göstermiyor ki, ya bu yüzsüzlüğe göz yumanlar?
Geçtim...
Haydi hayırlısı bir yüzsüzlüğü de, yüssüzlüğüyle ödül alması gereken elektrik DAĞITIM şirketinden yaşadık mı? Yeni el değiştiren bu şirket "çaktırmadan" bindirmiş mi faturalarımıza? Hem de Ramazan'da... Ben söylediğimde kızanlar çıkıyor, adına ister "Gediz Elektrik" deyin ister hala TEDAŞ, ama bu adamların alayı UZAYLI... Sadece fatura konusunda değil ki edepsizlikleri, hizmetlerinin tamamı vatandaşa zulüm. Lakin ne güzel sözdür o söz: "Zulm ile abad olanın âhiri berbat olur!"
Ne diyeyim ki? İnşallah!
Başka mevzular yok mu? Olmaz mı? Var tabii de hepsini yazıp kahretmek ister miyim sizi?
Bir gittik geldik ortalık "aday adayından" geçilmiyor maşallah. Anormal değil tabii, her yurttaşın hakkıdır seçme ve seçilme. Hepsine saygı duyarım duymasına da, aday adaylarının bu süreçte bizlere vereceği mesajlar ne işe yarıyor ki? Onları seçen biz değil güya demokrat yöneticileri. O halde çok lüzumunu görmedikçe aday adaylarından çok bahsetmem burada. Hepsine hayırlı olsun bu yürüyüşleri. Ama nedense AKP'de ve MHP'de aday adayları yok mu, yoksa ben mi duymadım?
Ancak Bayraklı'da oy kullanacağımdan hem aday adaylarını hem de partileri sıkı izliyorum. Fakat aday ve aday adayları kadar belediye meclis üye adayları da önemli. Bakalım partiler kendilerine ne kadar görgülü ve donanımlı meclis üyeleri bulacak? Aman diyeyim bu konuyu atlamayalım!
Bir haftalık ayrılıktan sonra haftanın ilk yazısı böyle oldu. Size daha Girit ve Yunanistan gözlemlerimi yazacağım. İzmir'den ha babam oralara gidip de şarap ve deniz dışında bir şey yapmayanları gıcık edeceğim yani.