Aslında “sabotaj” gibi “kabotaj” diyecektim ama içim elvermedi.
Neyiz, kimiz, nereden geldik nereye gidiyoruz sorularına zaman zaman cevap veremez oluyorum. Bizi biz yapan değerlerin alayına ruhsuz yaklaşımlarımız çileden çıkarıyor beni.
Hep “mış” gibi yapmanın soğukluğunu duyuyorum “önemli” günlerde...
Hep “mış” gibi yaptığımız için de “elimden gittiğinde” ne yapsak yeterli olmuyor.
1 Temmuz 1926...
Türk’ün kendi denizlerindeki egemenliğini haykırdığı gün.
Lakin Cumhuriyet’in bilen tüm anlamının tartışıldığını düşünecek olursak “kabotaj” gerçekten ayrıntı gibi kalıyor galiba.
Üç tarafı denizlerle çevrili şu güzel ülkede denizin kıymetini bilememek ne kadar üzücü.
Her türlü balık çiftliğinin arsız işgalindeki güzelim denizlerimizden ayrı yaşayıp ölen ne kadar çok yurttaş vardır kim bilir?
Ya Ä°zmir?
Başka kentleri bilmem, ama İzmir’imde “kabotaj” haykırılmalıydı...
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/03072013htk02.jpg)
Neydi o saçma sapan “halat çekme” görüntüleri...
Halat çekenlerin içinde az biraz “utanan” varsa vallahi ellerinden öpeceğim. İzmir gibi harbi deniz kentinde, denizi yaşamdan ayrı tutturanlar neden utanmıyor söyleyin bana.
İzmir’de deniz ulaşımından tutun denizden geçinmeye bin türlü sorun var. Konak’tan Foça’ya gidememenin utancını geçmişten bugüne birileri ister mezarında ister köşesinde yaşamalı.
Sırtlardaki binlerce çocuğumuzun denizi sadece uzaktan gördüğünü, deniz kıyısına geldiğinde de balık yerine kebap yediğini düşününce çıldırıyorum.
Ya hapisteki onca denizcimiz?
Amiralimiz, askerimiz?
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/03072013htk01.jpg)
Ne oldu bizim aslan gibi Türk Deniz Kuvvetleri’ne?
Hangi şeytanların nazarı değdi o Kardak’a şanlı bayrağımızı diken SAS Komandolarımıza?
O bembeyaz üniformalarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin gururu aslanlarımız nerede şimdi, hapiste mi?
Hangi Kabotaj?
Abâd oluşunu Türkiye denizlerindeki ticaretine borçlu olan anlı şanlı firmalar bile asmadı bu 1 Temmuz bayrak...
Gemiler süslenmedi...
“Adamdan sayılmadı da” Kabotaj haykırışımız, “Hedefteki Donanmayı ’da” okumadık mı yahu?
Koca adamların “çene suyu çorba” eşliğinde “halat çekiştirmelerini” semadan izliyorsa Koca Barbaros Hayrettin, ne demiştir bir söyleyin hele?
Ben söylerim de... Adım çıkmış “dokuza” inmiyor “sekize” vesselam...
Ne diyelim? “Mış” gibi yapmaya devam o halde...
Belediyenin denetimsizliÄŸi!
Seçimler geliyor ya?
Belediyeler de haldır huldur asfalt, yol çalışmaları.
Güzel, itirazım yok. Yok, ama belediyelerin özellikle de İZBETON’un iş verdiği firmalarda edep, terbiye niye aranmaz?
Üçyol – Üçkuyular kaldırım çalışmalarında yaşanan ne kadar saygısızlık, edepsizlik varsa adeta alışkanlık olmuş. Hani düşünmüyor değilim, acaba ihale şartnamelerinde “vatandaşa ekstra terbiyesizlik” maddesi de var mı yoksa?
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/03072013htk03.jpg)
İZBETON Bayraklı Özkanlar’da kaldırım çalışması yapıyor. Ara sokaklara da Bayraklı Belediyesi girdi. Haşim İşcan Caddesi’nde geçen Cuma düz yolda parende atıyordum az daha. Durdum, fotoğrafını da çektim. Hani o “bizim paramızı” alan firmanın sahibi azıcık utanır umuduyla paylaşıyorum fotoğrafı. Büyükşehir Belediyesi neden şu firmalara “önce vatandaş emniyeti” demez? O yolların parası ödenirken iş doğru yapıldı mı diye neden kontrol edilmez?
Cevaplar belli, nasılsa vatandaş hakkını aramaz, yargıya da gidemez çünkü çok pahalı. En fazla “beddua” eder... Oysa o “beddua” abâd olanı bir anda berbat eder de kim anlaya?
Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri’ne ne diyeyim? Yalvarayım mı? Küfür mü edeyim?
Vatandaşa hizmet adına yaptırdığınız yollarda kolumuzu kafamızı kırıyoruz, firmalara bir şey söyleyin diye “kendimi mi” yakayım?
EÅŸrefapa HastanesiÂ’ne ne oldu?
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/03072013htk04.jpg)
Geçen hafta rahatsızlandım. Gözümün nuru Eşrefpaşa Hastanesi’ne gittim. Kırıldım, gücendim. İki satır yazı yazdım ortalık karıştı. Pratisyen hekimlerden ikisine “sürgün” gibi tayinler gelmiş başhekimlik kararıyla.
Olmadı!
Başhekimi tanıyorum. İlgili bir hekim. Ama acil servisle ilgili bir yığın söylenti ve hatalı karar da söyleniyor ortalıklarda. Acilde neden “uzman hekim” yok ya da “icapçı” belirlenmiyor mu? Pratisyen hekimlere garip talimatlar mı verildi mesela?
Bilmiyorum. Ama öğreneceğim illaki...
Çünkü Eşrefpaşa Hastanesi “halk sağlığının” sembolü. Orası “kimsesizlerim kimsesi”...
Eğer bir yerlerde “kısa devre” varsa, bulmak lazım!