Bir 8 Mart Yazısı
Yazar: Haluk Işık
Kadın Günü, Dünya Kadınlar Günü falan değildir, bir kere daha söyleyelim: onun tam adı, 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜdür. Lafı dolandırmanın ne anlamı var? 8 Mart, emek ve sınıf kavramının Kadın özelinde anımsanması ve anımsatılması günüdür. İşbu nedenle, 8 Martı tektaş pırlanta armağan gününe, apartmanda kısır gününe, vur patlasın çal oynasın kadınlar matinesi haline dönüştürmek, ya içeriğini bilmemekten, ya da içeriğini taammüden çarpıtanların dümen suyuna gömülmektendir. Yapılmamalıdır, hayata ve kadına saygısızlıktır. Nereden, nasıl ve hangi gerekçeyle çıkmıştır 8 Mart? İşte şu anda elimizin altında, giriverelim internete, okuyalım.
Antifaşist, antikapitalist,antiteokratik içerik olmaksızın, 8 Martlar doğru okunamaz, irdelenemez, ahvale dair duruş oluşturulamaz. Faşist, kapitalist ve teokratik anlayışların egemenliğinde, kadın binlerce kez daha ağırlaştırılmış bir sömürü öznesidir. Açıktan koyuya değişse de, tüm güzelliklerin kadınların (annelerin) ayakları altında-başları üstünde olduğunu geveleyip durmaktan, en küçük tepkinin ana avrat dile getirilmesine, hepsi aynı rengin türevleridir. Kadına biçilen görevlerin gizli bir ötekileştirme, soyutlama, paketleme içerdiğini okuyamadan; namus timsalinden cinsel objeye her türlü tanımın, kadını birer nesneye dönüştürdüğünü görmeden, yaşanan kepazeliklerin fotoğrafı çekilemez. Kadın Sorununu özelleştirmenin altındaki niyet doğru okunmalıdır. Toplumsal ahvalin topyekun perişanlığını görmeden, kadının kurtuluşu nutukları atmak, olsa olsa bir avuntudur, kandırmacadır.
Tıpkı, 364 gün bu zihniyetin gülü olarak yaşayıp, 1 gün için, işkence gören, öldürülen, her açıdan mahvedilen hemcinslerinin yerine geçip poz vermek gibi...
Tıpkı, 364 gün erkek egemen bir dil ve tavır içinde dolaşıp, erkekler dünyasında bir rol kapmaya çalışıp, 1 gün için kadın olduğunu anımsamaya, anımsatmaya kalkışmak gibi...
Tıpkı, Kadın Haklarını savunmak için tek çıkar yolun, Ayşe Abi, Fatma Dayı gibi pozlar takınmak, faşizan bir söylem ve edaya bürünmek olduğunu düşünmek gibi...
Tıpkı, Kadın Sorununu sınıflar üstü bir sorun gibi görüp, Ferrari-deri pantolon-karavel saç-model gözlük kombiniyle gecekondu semtine gidip, Hepimiz kardeşiz türünden nutuklar çekmek; Harputta Bir Amerikalı gibi ortalıkta dolaşıp, bir daha semtine uğramayacağı hemcinslerinin algılarını, daha da perişan etmek gibi...
Uzatmayayım ve üstelik hiç de yeni şeyler söylemediğimin farkındayım. Dahası, yıllardır yazdıklarımı yinelemenin sıkıntısı içindeyim. Bu yazıyı algı onarımı adına, bir çağrı çığlığı olarak değerlendiriyorsanız, belki bir işe yaracaktır.
Kişiselliğe indirmek için değil, algıya somut bir örnekleme olsun diye, yakın tarihten bir olayla, yazıyı toparlamaya çalışayım.
Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde tüm dünyada One Billion Rising adlı bir etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğin amacı, şiddet, tecavüz, savaş suçları, ensest, sünnet ve seks köleliği başta olmak üzere, kadınlara yönelik insanlıkdışı uygulamalara dikkat çekmek ve dur demekti.
İzmirde de kadınlar dans etti. Kalabalık ve yoğun enerjili bir duruş sergilendi.
Bu etkinliğin dünyadaki öncüsü Uluslararası V DAY Hareketiydi.
Uluslararası V DAY Hareketinin başında, aynı zamanda ABD Pen Başkanlığını sürdüren Eve ENSLER vardı.
YERYÜZÜ Sahnesi, İzmir, özel ve profesyonel bir tiyatro olarak Kim Kimi Öptü?, Üfürükten Teyyare, Selam Söyle O Yare gibi oyunlar seçip, keyif süreceğine; kalktı, Bosna içsavaşındaki kadınları anlatan ÖLÜ KADINLARIN ŞARKISInı ilk oyun olarak seçti ve sahneledi. 9 kadının rol aldığı bu oyunla, kuruluşunun daha 1. Yılında Egede Yılın Ümit Veren Özel ve Profesyonel Tiyatro Topluluğu ödülüyle onurlandırıldı.
Ama topluluk bu oyuna, özellikle İzmirdeki kadın kuruluşlarının, partilerin kadın kollarının, sorunların sözcülüğünü yapmakla tanınmış kadın yazarların ve öteki ilgililerin dikkatini çekemedi. Ne yaptıysa, ısrarlı çağrılarına yanıt alamadı, izlenmesini, paylaşılmasını sağlayamadı. Şimdilik bu inanılmaz oyun, umarsız bir dinlenmeye çekildi.
E ne var bunda? demeyin, bitiriyorum.
ÖLÜ KADINLARIN ŞARKISInın yazarı kimdi biliyor musunuz?
Eve ENSLER! Yani One Billion Risingi evrensel bir başkaldırı ve itiraz eylemi olarak tasarlayıp, gerçekleştiren kadın! Hayat işte böyle bir şeydi...
Yazıyı bitirirken, meramımı özetleyeyim;
Algılarımızı onarmalı, sahip çıkmalı ve korumalıyız. Kadın sorunu ve çözüm yoluna dair algı yaratma ve arayış çabası, salt 8 Martlara özgü değil, yaşamın tümüne yayılması gereken bir duruş sorunudur.
İşte bu duruş, yaşanan bunca ağır sorun altında, 8 Mart DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜnün Çal çal oyna, umurunda mı dünya mealinde Kutlanmasını reddetmeli, bir itiraz ve bilinç tazeleme gerekçesi olarak kabul etmelidir.
Yanılıyor muyum?