İnadına Özay Gönlüm inadına Hacı Taşan
Yazar: Ercan Sever
Yaz sezonu ile birlikte pop müzik piyasası hareketlenir. Popüler bazı isimlerin yazlık şarkı ve albümlerinin tanıtımı ekran ve gazetelerden eksik olmaz. Albümü çıkan veya çıkacak şarkıcılar promosyon çalışması olarak ekranlarda boy gösterir. Yaz atmosferine uygun basit sözlere eşlik eden müzik ile bezeli şarkılar piyasa taleplerini karşılamaya yöneliktir. Promosyon zorlaması ticari kaygılı şarkıların saltanatı bilemediniz en fazla iki yaz sezonunu geçmez. Tıpkı seslendirenleri gibi
Güncel sokak dili, 100 kelimeyi bulmayan sözcük dağarcı ile müzikal bu ürünlerin müziğe, hedef kitlesine daha önemlisi sözlü kültüre zerre kadar faydası olmaz.
Görece zayıf yazılı kültürünün eksikliğini güçlü sözlü geleneği ile kapatmaya çalışan Türkçe, müzik alanındaki bu piyasa işgalinden önemli yaralar almaktadır. Derin tarihsel birikiminin süzdüğü Türkçe müzik eserlerine yer vermeyen yaygın medya kolay tüketimi dışında hiçbir özelliği olmayan popüler müzik ürünleri ve icracılarına alabildiğince cömert davranmaktadır. Piyasa kaygılı bu süreç Türkçe müzik konusunda ısrarlı davrananları seçeneksiz bırakmaktadır. TRT ve birkaçı dışında halk ve sanat müziğine yer veren yaygın medya kuruluşu yok gibidir. Aslında içeriği bakımından 5-15 yaş grubuna hitap eden bu müzik ürünlerinin her yaştan yoğun ilgi görmesi popüler kültürün müzik üzerindeki baskısını her geçen gün artırmaktadır.
Kırım, Kerkük unutuldu, sıra da Urfa, Mardinde
TV de, internette, radyo da gün boyu dinlediği şarkı ve şarkıcıları marş gibi ağzından düşürmeyen özellikle gençlerin kültürel geçmişle bağları hiç olmadığı kadar zayıflamaktadır. İstanbul merkezli müzik piyasası genç kuşakların, geniş coğrafyalarda yaşam alanı bulan birkaç kültürden Türk halk kültürünü İstanbul ve çevresinden zannetmesine yol açmaktadır. Bu kitleler için Anadolu dışındaTürk halk kültürünün ana güzergahları Kırım, Kerkük, Sincan, Halep, Kirmanşah, Tebriz, Taşkent sadece yabancı kentlerdir. Oysa Türk kültür ve tarihinin bu kavşak noktaları yüzyıllarca birbirine sözlü kültür ile bağlıydılar.
Çok sevilen bir Urfa türküsünün aynı sözlerini çok uzakta Gagavuz Türklerine ait bir türkü ile aynı olduğunu duyunca çok şaşırmıştım. Aslında aynı kültür ikliminin parçası olan kent ve beldelerin bugün sanki çok farklıymış gibi algılanmasında kültürün özgün ürünlerine sahip çıkılmamasında aramak gerekiyor. Sözlü kültür ve ürünü müzik üzerinden bu yozlaşma bizi dün Kırımdan, Kazandan Halepten Tebrizden uzaklaştırdı bugün ise Şanlıurfadan, Vandan Diyarbakırdan koparmak üzere.
Bilgisizlik ve üzerine politik yönlendirmenin kendine yabancılaşmayı derinleştirmemesi için bugün Özay Gönlüme, Hacı Taşana, Aşık Veysele, Enver Demirbağa, Çekiç Aliye, Abdurrahman Kızılaya Celal Güzelsese her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Onların Türk kültür coğrafyasını birbirine bağlayan ezgilerini yeni nesillere sevdirmeyi ve aktarmayı yarınlarda var olmak için yaşamsal görev olarak değerlendirmeliyiz. Halk müziğinin yaşayan devi Mehmet Özbekin; Kendi milletinin türkülerini söylemeyenler başka milletlerin türküsünü söylerler sözü ne kadar çok şey anlatıyor.