Asırlarca sürmüş gibi gelen bir boğaz enfeksiyonunun sonunda normal yaşama Sasalı Doğal Yaşam Parkı’nda “merhaba” dedim. Yanımızda Antalya’dan İzmir’e yerleşen akrabalarımız da vardı ve ilk kez gideceklerdi. Ben oldukça deneyimli olduğum için onlara rehberlik yapacaktım.
Üniversite sınavı olduğu için sanırım ilk saatlerde pek kalabalık değildi. Kapıya oldukça uzak bir yere taşınan gişeden jetonlarımızı alıp içeri girdik. Ama bence giriş ücreti biraz pahalı: Tam 3, öğrenci 1 TL. Öğrenciler için iyi ama büyükler için biraz fazla gibi…
Gezimize başladık. Her şey süperdi. Afrika Savanı bölümünde bulunan bir devekuşu dikkatimizi çekti; tam bir “best model”miş gibi yürüyordu. Öyle bir yürüyüşü vardı ki sanki dünya güzeli seçilmiş de tacını takmaya gidiyor! Çok komikti doğrusu. Yakışıklı zürafamız Efe de öylece yerinde duruyordu. Bir yere odaklanmış kıpırdamadan bakıyordu. Hiçbir insan dikkatini dağıtamadı. Tek başına kalan zebra da aynı sakinlikte gölgeliğin altında canlı heykel gibiydi. Hatta yanımdakiler maket sandılar zebrayı.
Çocuk bölümündeki koyun sürüsü ise ciyak ciyak bağırıyordu. Hepsi bir yere toplanmış durmadan bağırıyorlardı. Aramızda en iyi bağıranı da seçtik. Sonra bakıcıları geldi ve onlara yemek verdi. Aynı anda sus pus oldular.
Hayvanat bahçesindeki en ilginç olan olaylardan biri de Begümcan’ın tuvaletini yapmasıydı. Aslında özel hayat deyip, anlatmamak lazım ama… Olsun, belgesel kıvamında anlatayım ben. Begümcan ile yavrusu İzmir birlikte geziyorlardı. Sonra Begümcan arkasını bize dönerek tuvaletini yapmaya başlamaz mı! Başladı ama bitmek bilmedi doğrusu! Kocaman bir duşu sonuna kadar açtığınızda ne görüyorsanız onu düşünün. Ve tabii o kadar yüksekten, şiddetle yere çarpınca köpürenini… Çok komikti. Etraftaki herkes gülüyordu o sırada. Bunu da gördüm ya! Eee tabii özel hayatın gizliliği deyip oradan ayrıldık. Bu ilginç anıyı fotoğraf makinemizde sakladık. Tabii ki yayınlamıyoruz!
(Bu arada, Sasalı Doğal Yaşam Parkı’nda çektiğim fotoğrafları yazımın altında bulabilirsiniz...)
Yeni doğum yapan anne ayı ve yavrusunu ise oynarlarken bulduk. Yavru ayı tam ben; oyun oynamayı çok seviyor ve çok tatlı. Çok güzel eğleniyorlardı. Kıskandım biraz doğrusu. Ayı yavrusunu severken boğarmış, sözünün nereden geldiğini anladım. Anne ayı o kadar kocamandı ve yavru ayı da o kadar küçüktü ki… Anne yavrusunu ensesinden tuttuğu gibi yuvasına götürüverdi. Şu an o yavru ayıya isim aranıyor. Siz de ismini seçmek için oy ya da öneri gönderebilirsiniz İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sitesinden. Bu sefer benim aklıma pek isim gelmedi. Siz de düşünün ve oyunuzu gönderin.
Tropik bölüm ise her zamanki gibi sıcak ve nemliydi. Yılanlar deri değiştiriyordu, çok ilginçti. Hayvanlar kadar orkideler, muz ağaçları ve adını bilmediğim diğer bitkiler de çok güzeldi.
Büyük kediler yani aslan, kaplan ve pumalar İzmir’in sıcağına dayanamamış uyumuştu. Yavruları ölü doğan anne aslan ise görünmüyordu maalesef!
Yorucu ama keyifli bir gezinin ardından en az gri kurt kadar acıkmıştık. Doğal Yaşam Parkı’nın yanı başındaki piknik alanına mangal yapmaya gittik. Okaliptüs ağaçlarıyla kaplı alanın önceden bataklık olduğuna inanmak güçtü. Çok büyük bir alandı ama oldukça kalabalıktı. Boş bir masa bulamadık maalesef. Çimlerin üstüne oturduk biz de. Ama bence buraya daha fazla piknik masası koymak gerekir. Çok pahalı olmasa gerek diye düşünüyorum. Aziz Başkan okuyorsa eminim yapar. Biz birkaç yıl önce okulumuza geri dönüşüm kutusu istemek için sınıfça mektup yazmıştık kendisine ve hemen göndermişti. Biz de teşekkür ziyaretine gitmiştik.
Biz etlerin pişmesini beklerken bir amca yaklaştı ve o da aynı şeyden yakındı. “Belediyeye e-mail atalım da hem buraya daha fazla masa koysunlar hem de şu tuvaletlerin temizliğini yapsınlar” dedi. Gördüğü herkese söylüyormuş bunu. Tuvalete gidince ben de hak verdim ona, gerçekten çok pisti. Aklıma Begümcan geldi. Doğal ortamları olmasına rağmen hayvanların bölümü çok daha temizdi. Elbette bu tür ortak kullanım alanlarında bizlerin de çok daha temiz olması lazım ama belediyenin de bu kadar ilgi gören bir yere daha fazla özen göstermesi gerekir. Bu kadar doğallık bana biraz fazla geldi doğrusu!