"En güzel sanat, yaşama sanatıdır"... Pek severim bu sözü ve inanırım. Bilim, sanat, felsefe, kısaca insanın ürettiği her şey, bir yandan insanlığı onurlandırırken, bir yandan "daha yaşanır bir dünya, daha paylaşılır bir yaşam" inancına hizmet eder. Bu inanç bizim var oluş gerekçemiz, her zeminde savunmak da görevimizdir...
Yazar, ne afili bir giriş yaptı, aferin!
Bunları tam teşekküllü, şöyle ya da böyle organları çalışan bir bedenin içinden söylemek kolaydır elbette. Yaşanan gerçeklere muhalif olmak, örgütlenmek, parmak kaldırmak; bedel ödemek zorunda kalsak bile, bizi biz yaptığı için keyif ve onur vericidir. Yoldaşımız, yandaşımız, kandaşımız, vazgeçtim düşmanımız, hatta yalnızlığımız bile, nasılsa bizi yalnız bırakmıyorsa... Daha ne olsun?
Ya "başka tanrının çocukları"ndan biriysek... En büyük ve asla iflah olmayacak muhalif bizimle doğmuşsa, büyüyecek ve bir ömür boyu bizimle yaşayacaksa... Onun muhalifliği yüzünden, yürüyemeyecek, göremeyecek, konuşamayacaksak, işitemeyecek, dokunamayacaksak... Bunlardan birinden bile yoksun olmak nedir, ancak biz bileceksek... Bizi "doğal"ın, "olağan"ın ötesine, "sıra dışılığa" savuracak, geldiği gibi gitmeyi asla düşünmeyecek, ölünceye kadar bedenimizde yaşayacak o muhalife -kendimize- yazgılıysak ve en vahimi "engellilik halimizi" anlatmaya takatimiz, anlayacak insanımız yoksa...
Dahası, insanlar alemi dediğimiz şu ormanda;
Gülten Akının dizleriyle, "Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya" iklimi hüküm sürüyorsa... Karanlık dönemlerin, "engellileri" uzakta tutma - mağaralara sürme - lanetli görme güdüsü, hala bireysel-toplumsal genlerin derinliklerinde yaşıyor ve bu faşist tavır, her fırsatta açığa çıkıyorsa... Duyarlığın gerektirdiği gibi yaşamı bölüşmek yerine, arabesk duygusallıkla "ah vah" deyip, acilen oradan uzaklaşılıyor ve unutuluyorsa... "Kör müsün ulan! A beyinsiz! Bak geri zekâlıya! Vay idiot! Sağır duymaz uydurur! Körün istediği... Kör tuttuğunu... Deli deliyi..." ve benzeri nice dangalaklık ve saygısızlık gündelik dilin pelesengi olmuşsa... Her engelliye potansiyel bir "dilenci" olarak bakılıyorsa... Daha acısı, kimi engelliler ile sözüm ona dernek olduğunu iddia edenler, bu bakışın rantını yemek için, işi hepten "dilenciliğe" dökmüşse... Engellilerin her insani talebi bir "angarya" olarak görülüyorsa... "Yahu angarya görün, ona bile razıyız, bari gereğini yapın!" demlerindeysek...
Pek moda bir söylemdir "ötekileştirme". Geliniz, bir ezber daha bozalım. Bu coğrafyada, (ötekileştirildiğini iddia edenler de dahil) vahim bir dil ve zihniyet işbirliği içinde herkesin buluştuğu tek yer, engellileri ötekileştirmedir. Evdeki engelliyi sokağa çıkaramayanlar, görürler diye utananlar, olmadı zincirleyenler... Sizler! Türk olsanız ne yazar, Kürt olsanız ne bozar, Ermeni olsanız ne hükmü var, Çingene, Alevi, Çerkez, Rum olmanız neye yarar? Hepsini yapıyorsunuz, insanlığınızdan utanmadan. Kentten ya da köyden, plazalarınızdan ya da mezralarınızdan, hepiniz bir insanlık ayıbında buluşuyorsunuz. Siz sizden doğanı ötekileştiriyor, sonra da "insanım" diye dolaşıyorsunuz. Aferin!
Başınıza, çocuğunuza, sevdiğinize gelmedi ya, karşı komşunuzun, çocuğunun, sevdiğinin başına gelenler; salakça şükürlerden aptalca dedikodulara, size ne malzeme çıkarıyor, değil mi? Kahvehaneler, altın günleri, barlar, balkon sohbetleri... Ah, bir de bunlar var elbette. İşkembesiyle beyni, dışkısıyla ahlakı yer değiştirmiş insanlık müsveddeleri!
Oysa bilmiyorlar, elimizdekilerin yitmesine ve bitmesine bir "kaza" yeter. Kolsuz, bacaksız, gözsüz, dilsiz, beyinsiz kalmaya... Hepimiz, doğurduklarımızla, doğuracak olduklarımızla, bir engelli olabilir, bir engelliye ebeveyn adayı olabiliriz. Bir "kaza" kadar yakınız bunlara kardeşler, ne olur artık anlayın!
Yazar, uzun tümcelere sığınıp, şu karanlık ormanı anlatamamanın çaresizliğini mi yaşıyor şimdi? Bırakın yaşasın, siz de yaşayın...
Yaşamın kendine gelmesi için, kimi zaman algıların sarsılması gerekir. Ki seçicilik, insaniliği anımsasın. Umalım, temenni edelim, dileyelim. Gerekirse yalvarabiliriz de. Yeter ki yasalarınızı, sokaklarınızı, kentlerinizi "insan" kılın... Bütün bunlar için aklınızı, algınızı ve vicdanınızı özgür bırakın.
En önemli engelli olma hali, işte bunları bilmemektir...
Bunların çoğu malumunuz. İzin verirseniz, yazar biraz da kendi cenahından konuşsun.
***
30 yıllık meslek yaşamımın hatırı sayılır bölümünde, "özel grup" olarak tanımladığım kesimler, onlarla yaşadığım "bir iş yapma saadeti" vardır. İşçiler, köylüler, romanlar, çocuk-yetişkin mahkumlar, Talasemiyle yaşayanlar...
Aydın Belediyesi Şehir Tiyatrolarının Genel Sanat Yönetmeni olarak çalışırken, yolum Talasemi hastalarıyla kesişti. Hasta demekle hata yapıyor olabilirim, bağışlansın. Onları anlatan ve onlar tarafından yazılan bir oyun çalıştım. Provalar sürerken, iki "oyuncumu" yitirdim, ışıklar içinde uyusunlar.
İnsancıl duygularım bir yana, onlarla çalışmak, tiyatro pedagojisi ve çalışma yöntemleri hakkında, bana pek çok şey öğretmiştir. Yine öğretmiş ve göstermiştir ki, "özel gruplar" için yazmak, oynamak ve yönetmek konusunda, tiyatro eğitimi veren kurumlar ihmal ve yetersizlik içindedir. Bu gerçekle, daha ilk provada karşılaştım ve korktum. Ayrıntıları bir gün yazacağım, uzatmak istemem. Şimdilik şunu söylemek isterim; ilgili akademik bölümlerde, hiç olmazsa yüksek lisans programlarında, bu dalda uzmanlaşmaya yer verilmelidir.
Periyodik biçimde "kan tazelemek" durumunda olan, bu işlemlerin bedensel ve ruhsal olarak hırpaladığı, "normal" insanlardan daha çabuk yorulan Talasemi hastalarıyla çalışırken, onların özelinden genele bir yolculuğa çıktım.
Bunun sonuçlarını, yazarı olarak kabul edilirsem onur duyacağım bu dergide paylaşmak isterim. Bu paylaşıma, SP açısından katkıda bulunacak uzmanlar sayesinde, bir boyut kazandırmayı çok isterim.
Yaşamın dramaturgisini, en güzel sanat olan yaşamda, birlikte başaracağız. İnsanlığımızı unutmamak... İlk koşul, budur.
Önümüzdeki sayıda görüşmek üzere...
***
(Bu yazı, SERÇEV Serebral Palsili (Beyin Felçli) Çocuklar Derneğinin BÜLTEN dergisi için yazılmıştır, 2012 İlkyaz sayısında yayınlanacaktır. Lütfen ziyaret ediniz;
http://www.sercev.org.tr )