Burcu Derya Kaban
Siamo liberi*, İtalyanca "Biz özgürüz" anlamına geliyor. Başlığımın bu olma sebebi ise sekiz ay boyunca İtalyanın Prato şehrinde birlikte yaşadığım dört ayrı ülkeden dört arkadaşımla "bizim şarkımız" olması...
Peki, biz neden özgürüz?
Çünkü biz dediğim beş genç; ailemizi, evlerimizi, işlerimizi, dostlarımızı, şehirlerimizi ve ülkemizi kısaca her şeyimizi geride bırakıp, ümitlerimizi bavullara koyup "AGH" yapmaya İtalyaya geldik.
Nedir bu AGH?
Açılımı: Avrupa Gönüllü Hizmeti. Avrupa birliğinin üye ve aday ülkelerde yaşayan 1830 yaş grubu gençlere sunduğu, başka bir ülkede yaşama ve çalışma fırsatı. Her şey gönüllülük esasına dayanıyor. Teknik olarak cebinizden para çıkmıyor. Ulaşım, kalacak yer ve yemek Avrupa Birliği tarafından karşılanıyor. 100150 Euro arasında da cep harçlığı alıyorsunuz. Cep harçlıkları ülkeden ülkeye değişiyor; İtalyanınki 115 Euro... Dediğim gibi teknik olarak yeterli bir para ancak içen, gezen, tozan bir insansanız bu parayla yaşamak imkansız. Ama içen gezen tozan değilseniz bu parayla rahatlıkla geçinebilirsiniz. Benim iki yıl boyunca kenara koyduğum üç beş kuruş bu dönemde çok faydalı oldu, çünkü ben gezmeyi tozmayı, tabii içmeyi seven biriyim.
Gelelim bu yola nasıl girdiğime, nasıl bir sabah gün doğmadan ablam ve erkek arkadaşı ile arabayla İzmir Atatürk Havaalanına giderken kendimi bulduğuma...
Her şey bir gazetenin pazar ekinde bir tur şirketinin dünya turu kazanan talihli çiftinin röportajını okumamla başladı. Röportajı "Ya ne şansı insanlar ne güzel..." diyerek okumaya başladım... Sıra çiftin tanışma hikayesine geldi işte bu nokta benim hayatımın dönüm noktalarından biriymiş de ben bilmezmişim. Efendim, bu çift AGH yaparken tanışmış. Avrupa Gönüllü Hizmeti kavramı ile ilk kez burada karşılaştım... "Nedir bu AGH?" diye düşünürken o küçük açıklamayı gördüm: Cebinizden para çıkmadan Avrupada yaşama imkanı... Aman Tanrım!
Hemen internete girip araştırma yapmaya başladım. İnanması güç ama gerçekten böyle bir olay var. Detayları şu şekilde sıralayabilirim: Önce kendinize bir gönderen kuruluş bulmanız gerekiyor... Bu konuda açıklayıcı bir web sitesi de mevcut. Bu site sayesinde üniversitemin de gönderen kuruluşlar arasında bulunduğunu gördüm ve hemen bir mail göndererek durumu anlattım... "Gönderen kuruluşum olur musunuz?" dedim. Çok kısa bir sürede olumlu yanıt aldım. Böylece projemi gerçekleştirmemde çok emeği olan mentorum Çağrı Ege ile tanıştım:
Hiç yüz yüze gelmememize rağmen mail ve telefon aracılığıyla her zaman bana yardımcı oldu... Neyse, konuya dönelim... Başvurulara başladım. Çok da çabuk gelişen bir süreç değildi... İlk kabulüm Makedonyadan geldi; keyifli bir sanat projesi... Gerçekten yer almak istedim ama sonradan öğrendik ki; iki aday ülke gönüllü değişimi yapamıyormuş... Bu proje yattı. "Dank!" ilk hayal kırıklığı... Bu arada başvurduğum birçok projeden "gönüllümüz var sizi kabul edemiyoruz" cevabı... "Dank!" gene hayal kırıklıkları... Ardından Yunanistandan olumlu yanıt... Ama olumlu yanıtın altında beş ay boyunca Yunanistanın bir sahil kasabasında yaşama şartı: Kuş gözlemciliği... Hımmm; kuş gözlemciliği güzel de sahil kasabası beni açmaz yahu... Bu sefer ben, "olmaz" dedim.
Nasıl oldu da bu süreçte pes etmedim ben de bilmiyorum... Normal olarak "Aman olmuyor işte" diyerek bırakırdım; hayatta hiç hırslarım olmadı ama ilk kez bir şey için tırmaladım. Evet, resmen tırmaladım... Ve sonunda İtalyanın en büyük çevre örgütü Legambienteye kabul edildim. Pasaport, vize derken büyük gün geldi çattı. 100 kez tarttığım 30 kiloluk bagajım, 8 kiloluk el bagajım, laptopum, kameram ve havayolu şirketinin "Yolculuk için uygun el çantası" kavramına inat beş kilodan fazla olan sözde el çantamla arabadayım; hava karanlık, aylardan Mayıs: Anneme el sallıyorum gözlerim doluyor, burnum sızlıyor, kalbimde yepyeni umutlarla hiç bilmediğim bir şehre, Pratoya yaşamaya gidiyorum...
AGH yapmak isteyenler için birkaç tavsiye
http://www.youthnetworks.eu
http://ec.europa.eu/youth/evs/aod/hei_en.cfm
http://www.evsturkey.com/tr/index.html sitelerinden detaylı bilgi alabilirsiniz.
"Yabancı dilim yetersiz, başvuramam" demeyin. Birçok kuruluş için temel düzeyde İngilizce yeterli.
"Gönderen kuruluşum olur musunuz?" sorusunu sormaktan çekinmeyin. Bu işi yapan birçok kuruluş var ve size yardımcı olacaklardır.
Belirli bir eğitim düzeyi şart değil.
Deneyim de şart değil... Hatta birçok kuruluş deneyimsiz inşalara daha çok şans tanıyor(muş). Bunu başvururken AGH yapan bir kişiden duydum emin değilim...
Başvuru yapın, umudunuzu kaybetmeyin... İlk başvurunuzda da kuruluş bulabilirsiniz, yüzüncüde de... Burada geçekten istemek önemli...
Projeleri iyice okuyun, ne istediğinize karar verin. A'dan Z'ye değişik temalı projeler mevcut. Ne istediğinize karar verin. Öyle başvuru yapın.
Kuruluşun barınma, yemek gibi şartlarını iyice öğrenin, sormaktan çekinmeyin. Kendinizi bir kilisede papazla yaşarken bulabilirsiniz (Tabii bunu da tercih edenler olabilir).
Konuyla ilgili sorularınızı bekliyorum. Serinin devamı haftaya tam burada...
*Şarkı Vasco Rossiden, I Soliti