Direksiyon başında telekomünikasyon ihtiyacı
Yazar: Ercan Sever
İletişim sözcüğünü tercih ederim ama toplumumuzun hasletine karşılık gelemez, hafif kalır diye telekomünikasyon ifadesini kullandım. Zaten kavganın, şiddetin, cinayetin sıradanlaştığı toplumda iletişimin sağlıklı olduğunu söylemek imkansız. Telekomünikasyon değil iletişim sağlıklı olsaydı cinayet, saldırı, kavga, çatışma bu kadar sık görülmez, toplumsal gerginlik hep zirvede olmazdı. Bu nedenle özellikle cep telefonu ve sosyal paylaşım siteleri üzerinden yapılan eyleme çok da iletişim diyemeyiz.
Türklerin adeta insanlık tarihindeki misyonudur telekomünikasyon. Telekomünikasyon araçlarına olan bağımlığımızı iletişim gereksinimi ile açıklamak zor. Yıllar önce Türkiyeye ilk defa gelen yabancı bir konuk, sokaklarda adım başı cep telefonu ile görüşen insanları görünce şaşırmış ve Türkler çok yoğun insanlar yürürken dahi sürekli cep telefonları ile görüşme yapıyorlar diye izlenimini paylaşmıştı. Her gün dolaştığınız cadde ve sokaklara bir de bu gözle bakınca ortaya garip hatta komik bir fotoğraf çıkıyor. Sokaklarda son yıllardaki cep telefonu ile görüşme bağımlığı çehre değiştirdi ve direksiyon başında cep telefonu ile konuşmaya dönüştü. Trafikte bir an için dikkat edin direksiyon başındaki insanların ciddi bir bölümü cep telefonu ile görüşüyor. Yasak ve risk insanımızı direksiyon başında cep telefonu ile görüşme ihtirasından alıkoyamıyor. Bu bağımlılık şehvet duygusu gibi. Aracına biner binmez insanlar cep telefonuna sarılıyor. Çok acil bir durum olmadıkça yapılmaması gereken bu davranış trafik kazalarının hatırı sayılır nedenler arasına girdi bile. Trafikte seyir halinde iken telefon görüşmesi ile market listesi, ortam çekiştirmesi yapanlar bunun bir hastalık hali olduğunu ve onarılmaz acılara neden olduğunu unutmamalılar.
MOBESE hazretleri gerçeği yüzümüze haykırıyor
Şehirlerde önemli noktalara takılan MOBESE kameralarının kaydettiği görüntülere ara ara medyadan izleyebiliyoruz. Çok doğru bir kararla emniyetin teşkilatının medyaya servis ettiği bu görüntüler direksiyonlu katillerin her an her yerde olduğunu çarpıcı şekilde bize hatırlatıyor. Terörün derin yaralar açtığı toplumsal ruhumuz ardı arkası kesilmeyen trafik kazalarının aramızda aldığı canlar ile ağır darbeler ile sarsılıyor. Her yıl 10 bin canımızı alan trafik terörüne rağmen daracık şehir içi yollarda saatte 120 - 150 kilometre hızla gidenlerin ayrım yapmaksızın sağa sola patlayıcı yerleştiren cani teröristlerden ne farkı olabilir. Zaten şoförlüğü tartışmalı olan bizlerin direksiyon başında telefon ile görüşme alışkanlığı trafik sicilimizi iyiden iyiye zavallılaştıracak gibi.