Ä°stifa ettim...
Yazar: Dr. Ülkümen Rodoplu
İzmir Alsancak Devlet Hastanesi’ne 21 Eylül 1992 tarihinde başladım. Bu güzel hastanede tam tamına on dokuz sene çalıştım. Geçen bu on dokuz sene içerisinde hastanemde şu görevleri yaptım:
- Acil servis sorumlu hekimliÄŸi
- Başhekim yardımcılığı
- Kurum tabipliÄŸi
- Hastane afet eÄŸitim sorumlusu
- Hastane afet planı uygulayıcısı ve sorumlusu
- Hastane afet planı el kitabı yazarı
- Hastane yangın eğitimcisi
- Dahiliye poliklinik hekimi
- Alsancak Devlet Hastanesi Tıp Dergisi kurucusu ve editörü
- Hastane web sayfası komisyonu
- Hastane acil servis toplam kalite planı takipçisi
Tüm bu görevlerim süresince başta Dr. Aslan Savaşan olmak üzere birlikte çalıştığım başhekimlerimden, hastanedeki meslektaşlarımdan, hemşirelerden, sağlık memurlarından, müdür ve yardımcılarından, memurlardan kısacası tüm çalışanlardan büyük destek, sevgi ve saygı gördüm. Takdir edildim.
Acil servisimizi iki kez tadilattan geçirerek İzmir’in en güzel servisi haline getirdik. Deneyimli ve çok çalışkan acil servis ekibi sayesinde burada sorumlu olmaktan her yerde gurur duydum.
Görevim süresince hakkımda tek bir sözlü veya yazılı şikayet olmadı.
Marmara depremi sonrası deprem bölgesine izinsiz gittiğim iddiasıyla aldığım kınama cezası da o zaman İzmir Valisi olan Kemal Nehrozoğlu tarafından kaldırıldı.
Hastanedeki görevimi sürdürürken bir yandan da aile hekimliği uzmanı olarak, muayenehane hekimliği yaptım. Hastalarıma daha uzun zaman ayırabildiğim bir ortam olduğu için muayenehane hekimliğini bırakmayı hiç düşünmedim.
Son yıllarda daha fazla performans puanı için hastalarımıza daha kısa süre içerisinde bakmak zorundaydık. Bu iş adeta “parça başı” hizmete dönmüştü. Hastalarımız bir hekime muayene olabilmeyi yeterli görüyordu ama ben, verdiğim bu hizmetten pek tatmin olamıyordum. İşte bu nedenle muayenehaneme ve burada verdiğim hizmete dört elle sarıldım.
26 Ağustos 2011 tarihinde çıkan Kanun Hükmünde Kararname ile artık yol ayrımına gelmiştim. Hastane ve muayenehane arasında bir seçim yapmalıydım. Her ikisi birden olamazdı. Ya hastane ya da muayenehane.
Ben de hastalarıma daha yararlı olabileceğimi düşündüğüm muayenehane hekimliğini seçtim. Serbest hekimliğin güçlüklerini biliyordum. 24 yıllık hekimlik mesleğimin en güzel günlerini geçirdiğim güzel hastanemden ve çalışma arkadaşlarımdan ayrılmak zordu ama önümüzdeki yıllarda emekli olduğumda alacağım emekli maaşı ile geçinebilmem olanaksızdı. Elimdeki muayenehane çalışma iznini kaybetmeyi göze alamazdım.
İstifa dilekçemi yazdım.
Eşime, arkadaşlarıma, kader birliği yaptığım, meslektaşım İhsan Altay’a sordum. Onlar için de zor bir karardı.
6 Eylül günü dilekçemi verdim. Başhekimim de şaşırmıştı. “Bekle” dedi, “Belki rapor alabilirsin ya da ücretsiz izin”. Bugüne kadar yıllık izinlerini bile doğru dürüst kullanmayan biri için bu yolların hiç birine gerek yoktu. Kararlıydım ve dilekçemin kabul edilmesini istiyordum.
Eylül ayının çalışma programı önceden yapılmıştı ve bu ay her gün poliklinik hizmeti sunacaktım. Üstelik, biri pazar günü olmak üzere iki de nöbetim vardı. İstifa talebimin kabul edilmesi zaman alacaktı. Bu yüzden ben de Eylül ayı boyunca çalışmaya devam etmeliydim. Hastalarımı bırakamazdım ve çalışma arkadaşlarıma da yük bindiremezdim.
8 Eylül sabahı istifa etmiş ve rahatlamış bir insan olarak güne başladım. Öğle saatlerine kadar dahiliye polikliniğinde 50 civarında hasta muayene ettim.
Saat 12.00’de öğlen arasına girdiğimizde istifamın onaylandığını öğrendim. Hızla onay çıkması şaşırtıcıydı. “Bu ne sürat?” diye düşündüm.
Yine de sabah baktığım hastalarımın bir kısmının laboratuar sonuçlarına bakmalıydım. Hastalar mağdur olmasın. Saat 13:00 civarıydı. İlk hastamın kan şekeri değerleri oldukça yüksekti. Ona ilaç başlamalıydım. Reçetemi yazdım. İlaçları nasıl kullanacağını anlattım. Beslenme önerilerinde bulundum ve 15 gün sonra yeniden kontrole gelmesini söyledim. Yanımdan ayrıldı. Teşekkür etti.
Bir sonraki hastaya ve tetkik sonuçlarına bakarken yardımcım yanıma geldi: “Doktor Bey bilgisayarda adınız görünmüyor. Az önceki reçeteyi onaylayamıyorum”.
İşim bitmişti. Bilgisayardan da adım silindiğine göre ayrılma zamanıydı. Kapıda bekleyen yirmi kadar hastadan özür dileyerek dışarı çıktım. Önlüğümü çıkardım ve hastaneden ayrıldım.