Marmara depremi̇ - dersler
Yazar: Dr. Ülkümen Rodoplu
17 Ağustos 1999 tarihinde yaşadığımız Marmara depreminin üzerinden oniki yıl geçti. Bu deprem, birçok uzman tarafından "yüzyılın felaketi" olarak tanımlanmıştır. Türkiye'de depremden hemen sonra başlayan afetlere hazırlık çalışmaları sayesinde bu konudaki toplumsal duyarlılıkta artış sağlanabilmişti. Okullarda, işyerlerinde düzenlenen eğitim çalışmaları ve basında bu konuda çıkan haberlerin katkısıyla depremle birlikte yaşanabileceğini düşünmeye başlamıştık...
Depremin hemen ardından başlayan bu çalışmaların son yıllarda giderek azaldığını görüyoruz. Bu konuda toplumsal duyarlılığın da kaybolmuş olması çok düşündürücüdür. Marmara depreminin onikinci yılında acil sağlık hizmetleri konusundaki gerçeklere göz atalım:
1- Geçen oniki yıl içinde afet sonrası ilkyardım konusunda yeterli gelişme sağlanamadı. Deprem sonrasında herkesin kendi kişisel eylem planı olması gerekmektedir. Ancak, toplumda kaç kişinin bu konuda hazırlık yaptığını düşünüyorsunuz? Kaç kişinin deprem çantası var? Kaçımız deprem sonrası "toplanma yerlerini" biliyoruz? "Kişisel eylem planı" nedir? (*)
(*) "İster evinizde, işyerinizde veya okulda olun, isterse yolda ya da aracınızın içinde. Yaşadığınız ve bulunduğunuz ortamlarda deprem anında ne yapacağınızı, nereye saklanıp, nereye kaçacağınızı önceden düşünün. Eviniz ve evinizin bulunduğu zemin sağlamsa, deprem sırasında evinizde kalabilirsiniz. Ancak başınızı, yüzünüzü korumalısınız. Evde bulunan eşyaların devrilerek veya kırılarak size zarar vermeyeceğinden emin olmalısınız.
Eviniz ya da zemin sağlam değil. İçinde yaşadığınız binanın kuvvetli bir depremde yıkılma olasılığı var. Birinci katta olsanız da pencereden atlamayı düşünmeyin. 10-15 saniye içinde evinizi terk edebilirseniz, yapın. Yoksa, evinizde bulunan çamaşır makinesi, çelik kasa, mutfak tezgahı gibi dayanıklı eşyaların önüne sığınmak ta sizi kurtarabilir. Ancak bu konuda tek ve net bir doğru yoktur. Herkesin kendi eylem planını hazırlaması gerekir. Eylem planınızı ailenin diğer bireyleri ile paylaşın. Zaman zaman da tatbikat yapın. Bu sayede deprem anında nasıl davranacağınızı bilir ve soğukkanlılığınızı koruyabilirsiniz."
Deprem sonrası profesyonel yardım gelene kadar geçen zaman, insan yaşamı için çok önemlidir. "Altın saatler" denilen bu zaman diliminde temel ilkyardım uygulamaları çok önemlidir ve ilkyardım bilenler kendi yakınlarına yardımcı olabilecektir.
İlkyardımla ilgili olarak, deprem sonrasında iki temel konu çok daha fazla önem kazanmaktadır: Kanamalar ve kırık-çıkık-ezilmeler.
Elimizin altında bulunan sert mukavvalar, güneşlikler, kapılar, dolap kapakları, temiz bir bez parçası, bir kravat ya da bir eşarp ilkyardımda kullanılan malzemelerdendir.
Kanaması olan bir kişiye yapılacak olan ilkyardım, kanayan bölgeye temiz bir bez ile bastırmaktır.
Kırık, çıkık, ezilme şüphesi olduğunda da, bu bölgenin sert mukavva veya güneşlik gibi sert bir madde ile hareketsiz hale getirilmesi gerekir.
2- Hastane Afet Planları -HAP: Bu konuda da ne yazık ki ülke olarak gerekli çalışmaları tamamlayamadık. Oniki yıl içinde tüm Türkiye'de afete hazırlık konusunda çalışma başlatmış olan sadece birkaç hastane vardır. Ancak, bu süre
içinde tatbikat yapmış olan tek bir hastane anımsamıyoruz. Hastanelerin afetlere hazır olması için belli bir disiplin ve standart halinde plan yapılması ve afet olmadan önce bu planı gözden geçirerek tüm personeline aktarması ve öğretmesi gerekir. Hastane afet planı hazırlandıktan sonra bu plan ile ilgili, tüm hastane çalışanlarının katıldığı, yılda en az iki uygulamalı, iki de masabaşı tatbikatı yapılmalıdır.
3- Hastanelerin fiziksel yapıları çok yetersiz. İstanbul ve İzmir'deki hastanelerin yüzde 72 sinin elden geçirilmesi gerektiği, bir başka deyişle binaların yeterli ve dayanıklı olmadığı resmi çalışmalar sonucunda açıklandı. Hekim, hemşire ve paramedikler deprem sonrası yıkılmaya veya dökülmeye hazır binalarda çalışmak istemiyor.
4- Afet ve afete hazırlık konusunda çalışmalar yapan hemen her kurum bunu kendi sosyal konumlarını ve önceliklerini düşünerek yapıyor. Bütünlük ve ulusal bir çalışma sergilenemiyor. Her kurum sadece kendi gözlüğü ile olaya bakıyor. Bu da afete hazırlık alanında çok para ve zaman harcanmasına rağmen gerekli ilerlemenin sağlanmasına engel oluyor. Çözüm: Koordinasyonu sağlayacak bir yapılanma gereklidir. Türkiye' de afet ve deprem alanında yapılacak her çalışma bu kurum tarafından koordine edilmelidir.
5- Resmi kurumlar afet ve deprem hazırlığı konularında yaptıklarını halkla paylaşmıyor. Büyük paralar harcanarak yapılan çalışmalardan halkın haberi yok. Yapılan tüm çalışmaların halkla paylaşılması gerekmektedir.
Son söz:
Devletin deprem ve diğer afetlere hazırlık konusunda yaptığı çalışmalar ne kadar önemliyse, biz bireylerin de alacağı kişisel önlemler bir o kadar önemlidir. Kişisel eylem planınızı yapmayı unutmayın!