İş işten geçmeden
Yazar: Neşe Önen
“Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil,
Bizim elimizde topraklarımız vardı.
Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler.
Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı.’
Kenu Kenyattu
Kenya Kurucu Devlet Başkanı
***
Bu filozofca bakış açısına günümüz Türkiye’si ile örtüşen ve bence Türkiye tarihine geçecek kadar anlamlı ve kinayeli bir gönderme emekli bir komutanımız tarafından yapıldı.
“AKP geldiğinde elimizde özgürlük, laiklik, cumhuriyet vardı. Bize kömür verdiler, aşevinde yemek verdiler. Gözümüzü kapayarak oy atmamızı istediler. Gözümüzü açtığımızda ise, Amerika’nın ve Fetoş’un güdümünde AKP iktidarı, Arabı, Yahudisi, Hristiyanı, cumhuriyetimizin mal varlığını ele geçirmişler, başımızda türban, yüzümüzde sakal, onların elinde ise para ve BOP eşbaşkanları vardı… İmza: TC Vatandaşi.”
***
Yazıma referans aldığım benzetmeyi okuduktan sonra AKP hükümeti döneminden sonra elimizde olanlara ilişkin listeye bakarsak belki neleri kaybedip, neleri kazandığımız daha iyi anlaşılır.
İşte 8.5 yıllık AKP hükümeti sonunda elimizde kalanlar:
Bu dönemde 500’ün üzerinde İmam Hatip Lisesi’nde okuyan toplam öğrenci sayısı 100 binin üzerine çıktı. Eğitim-Sen’in yaptığı bir araştırmaya göre ilahiyat fakültelerinde de 10 binin üzerinde öğrencinin öğrenim gördüğü Türkiye’nin 5 bin imama ihtiyacı bulunuyor. (Ahmet Şık, İmamın Ordusu)
41 ilde 5 bin 289 denekle yapılan araştırmaya göre; AKP yönetiminde geçen son dört yılda (2003-2007) başını örtenlerin oranı yüzde 64.2'den 69.4'e, bunun içinde başını türbanla örtenler yüzde 3.5'ten 16.3'e çıktı (Konda Arastırma Şirketi, Tarhan Erdem, 2007/ 7-8 Eylül).
Özelleştirme uygulamalarına ilk defa 1986 yılında başlayan Türkiye, 24 yılda 39 milyar 600 milyon 581 bin dolarlık özelleştirme yaptı. Bunun 30 milyar 734 milyon dolarlık bölümü 8.5 yıllık AKP iktidarında gerçekleştirildi. AKP Hükümeti’nin Aralık 2002’den itibaren satıp, özelleştirdiği kurum sayısı 123’ü buluyor. Bunların arasında, stratejik öneme sahip olan haberleşme ağımız Telekom, Petrol arama-üretim (TPAO), taşıma (BOTAŞ), rafine etme (TÜPRAŞ) ve pazarlama (POAŞ) gibi petrol sanayimizin bütünlüğünü sağlayan kuruluşlar, Demirbank, Denizbank, Adabank gibi yaklasik 13 banka, Ereğli Erdemir, İskenderun gibi önemli konumdaki bazı limanlar, Divriği Demir Madeni, Hekimhan Demir Madeni gibi madencilik işletmeleri bulunmakta.
En yüksek toplam borç: AKP iktidara geldiği 2002 yılı sonunda ülkenin toplam dış borcu ile Hazine'nin toplam iç borcu toplamı 263 milyar dolar’dı. 2006 yılı sonunda ise Hazine’nin toplam iç borcu ile ülkenin dış borcunun toplamı 481 milyar dolar olmuştur.
En yüksek cari açık: 2002 yılı sonunda cari açık yani ülkeye mal ve hizmet karşılığı giren ve çıkan döviz farkı 1,5 milyardı. 2006 yılı sonunda cari açık 35 milyar dolar’ı aşmıştır.
Ekonomi büyürken istihdam yerinde saydı. AKP döneminde işsizlik sürekli bir artış gösterdi ve ülkenin en önemli sorunu haline geldi. En son açıklanan 2010 yılı Ekim ayı verilerine göre işsizlik oranı 11,2 oldu. Ancak bilindiği gibi bu oranlara iş bulmaktan umudunu yitirenler dahil edilmemektedir. Bu kesim de işsizlik rakamlarına eklendiğinde işsizlik oranı yüzde 20’lere ulaşmakta.
Ergenekon, Balyoz davaları, tutuklu gazeteci ve askerler...
Ne idüğü belirsiz Büyük Ortadoğu, açılım ve çılgın İstanbul projeleri…
***
Önümüzdeki hafta 12 Haziran seçimleri ile birlikte Türkiye çok önemli bir döneme giriyor. Vatandaş bu tarihi seçimde kararını vermeden önce gözlerini oğuşturarak, iyice açmak ve AKP hükümeti döneminde elinden gidenlerle, kalanlara çok iyi bakmak zorunda.
Bu her seçmenin hem vatan, hem namus borcudur…
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimiz ile kuruluşunda yatan temek ilke ve devrimlere sahip çıkma bilinciyle hareket etmezsek, gözlerimizi açtığımızda çoktan iş işten geçmis olabilir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bugünlere seslenen çağrısının hepimize yol gösterici olması ümidi ile;
“Bir zaman gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çıkabilir. Hatta bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind’den, Mısır’dan döner, dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!”