"Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır"
Yazar: Neşe Önen
Sosyal paylaşım sitelerinden Facebooktan ve gazetelerin okuyucu yorum köşeleri ile basında yazılan, çizilenlerden takip edebildiğim kadarıyla bir izlenimimi, vecize haline gelmiş bir cümleyle aktarmak gerekirse; Batı cephesinde yeni bir şey yok.
"Batı cephesi" diye nitelendirdiğim, CHP ve MHP taraftarı tabanları ile siyaset erbabı ve yazarların yorum ve paylaşımlarına baktığım zaman şu sonuçla karşılaşıyorum:
Her iki kesimde de yoğun bir propagandacı ve sloganist yaklaşımla (ben dahil) Atatürkçülük, Kemalizm ve milliyetçilik söylemleri vurgulanıyor. Görünüşte her iki kesimin taraftarları vatanseverlik argümanını ortak payda alarak aynı ülkü etrafında buluşuyorlar. Bu ülkü Atatürk devrimlerinin simgesi olan altı okun ifade ettiği Halkçılık, devrimcilik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, laiklik ve devletçilik eksenine kenetlenmiş Türkiye Cumhuriyetinin vatanı ve milleti ile bölünmezliği ülküsüdür.
Bu temel zeminden hareketle her iki muhalefet partisini destekleyenler görüş, yorum ve eleştirilerini militanvari bir cengaverlikle paylaşıyor. Bunların içinde, bana göre, en dikkat çekici ve altı çizilmesi gereken hususlardan birisi, AKP hükümetine karşı aldıkları tavırlarda ortak bir eleştirel ve mizahi dil kullanılması ve bu mihvende bir yaklaşım sergilenmesi. Batı cephesine dahil edebileceğim diğer gruplar için de benzer yorumlarda bulunmak mümkün.
Şimdi, buraya kadar olanlar, yani ayrı gruplarda yer almak, ama aynı idealler ve amaçlar doğrultusunda davadaş, ülküdaş ya da yoldaş görünmek çok güzel, bir o kadar da anlamlı. Ancak bu sadece lafta kalan, görünüşte ve izafi bir birleşme. Aksiyon olarak hiç bir çaba olmadığı gibi, aslında böyle bir zorunluluğun dahi farkında değiller. Oysa Türkiyenin koşulları bu farkındalığın bir an önce başlamasını gerektirecek denli netametli ve başlamadığı takdirde bunun sonuçlarını kaldırabilecek bir lükse de sahip değil.
Muhalefetin karşı yakasında yer alan başlıca iki büyük partiye bakmak yeterli; Biri AKP, diğeri ise etnik bir parti olduğu bilinen BDPdir. Aslında safların epey keskin olduğu açıkça ortadadır. Bir yanda Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk ilkeleri doğrultusunda Türk Ulus Devleti olarak idame etmesini isteyen ve savunan, diğer tarafta ise; a- Ümmet toplumu ya da b- Kürt ulus devleti projelerini hayata geçirmek isteyen ve bunun için gizli ya da açık açık mücadele eden partiler ve destekçileri.
Bu denli net bir tablo karşısında CHP ve MHP taraftarı olan halk ve aydın kesimlerin günümüz konjoktürlerini dikkate alarak ve geçmişten de ders çıkararak aynı çatı altında birleşmesi beklenemez mi? En azından AKP ve BDP parti tabanlarının nasıl birbirine kenetlendiklerini ve güçbirliği yaptıklarının görülmesi ve ona göre CHP ve MHPnin de uyanık davranıp, aynı ülkü etrafında ortak bir eylem planı sergilemesi gerekmez mi?
Iııı, cık
Öyle değil işte. Maalesef CHP ve MHP parti yöneticileri ile tabanları hala aynı çatı altında birleşme irade ve cesaretini gösterecek bir düşünceye sahip değil. Kullandıkları argüman ve sloganlar geçmiştekinin aynı popülist, elitist ve saflaştırıcı niteliklerine sahip. Türkiye yeni bir seçim dönemine girerken en çok tetikte olması ve daha akıllıca davranması gereken bu iki muhalefet partisinin tabanı da parti yönetimleriyle bir istikamette tamamen seçime odaklanmış görünüyor.
Türkiyenin seçimlere dahi gidilemeden büyük felaketlerin eşiğine gelebileceği ihtimali kimsenin aklından dahi geçmiyor. Daha birkaç gün once, İmralıdakinin avukatları aracılığıyla Kürtlere yaptığı ve medyada ayaklanma çağrısı şeklinde yankı bulan demeci bile nedense CHP ve MHPli kesimlerde kayda değer bir yankı bulmadı.
Her iki taraf hala derin bir aymazlık içinde ve vatan, millet, Sakarya sloganlarının peşine takılarak, seçime odaklanmış, adeta, seçim sonuçlarından bir medet umuyor. Oysa seçimden ne çıkacağı üç aşağı, beş yukarı belli. Atı alan aslında çoktan Üsküdarı geçti. Buna rağmen, kişisel menfaatlerini ülke menfaatlerinin üstünde tutan politikacılar ve Onların kör şakşakcıları yüzünden cumhuriyet için ciddi bir güçbirliği yapılamıyor. Yapmak isteyenler de içeriği boş ve gerçekçilikten uzak, hayalci, tutarsız bağırtı ve şamatası bol gösteriler yüzünden sesini duyuramıyor.
Kısacası Türkiye etrafinda yaşanan dış ve içteki tehlikeli gelişmelerle beraber 12 Haziran seçimlerine giderken Bizim batı cephesinde hala yeni bir şey yok yani eski tas, eski hamam aynı aymazlık devam ediyor.