"Beni var eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir" 2024-06-09 11:19:58
Yazar: Saadet Erciyas
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna tanıklık etmiş, Atatürk'le daha çocukken tanışmış ve Ata'sının dileğini yerine getirerek öğretmen olmayı başarmış bir Cumhuriyet kadınıydı Hasibe Sabiha Özar. 3 Haziran 2024 Pazartesi günü 108 yaşında yaşama veda eden Sabiha Öğretmen, Cumhuriyet'in kazanımlarını, Atatürk'e olan sevgisini anlatmaktan hiç vaz geçmedi.
Fotoğraf sanatçısı arkadaşlarımızla geçen yıl hazırladığımız "Cumhuriyetin 100'ü İzmir" sergisi vesilesiyle tanışmıştık kendisiyle. Hem Atatürk'ü görmüş, hem 100 yaşını aşmış üstelik pırıl pırıl belleğiyle tam da aradığımız gibi nadide bir Cumhuriyet çınarıydı Sabiha Öğretmen. Daha sonra öğrendik ki Sabiha Özar, aslında Atatürk'ün belleğimizde yer eden fotoğraflarından birindeki küçük kız çocuğuydu.
Cumhuriyetin tanığı bir kadın
Dikili'de oğlu Ersun Özar ile yaşayan Sabiha Öğretmen'in evi adeta "Cumhuriyet Anı Evi" gibiydi. Evinin dört bir yanında Atatürk'le tam 100 yıl önce çekildiği o eşsiz fotoğraf, bir halı üzerine, anı pullarına, takvimlere basılı ve çerçevelenmiş halde duvarlarda yerini almıştı. Gazete, kitap okumaktan ise hiç vazgeçmemişti. Bizlerin eğitim yaşamımız boyunca okuduğumuz yakın tarihteki savaşların, devrimlerin, bir ülkeyi yeniden imar eden kanunların yapılışına tanık olmuş, Cumhuriyet okullarında okuyup ülkesi için çalışmış, ekmeğini kazanmış bir kadındı Sabiha Özar.
Sabiha Öğretmen'i dinlerken, bir zaman makinesinin içine girmiştik sanki. Zeki ve esprili anlatımıyla yaşadıkları, yanında kaldığımız yaklaşık dört saat boyunca bizi hem güldürmüş hem de ağlatmıştı. Ailesini, yaşadığı yoksullukları, Cumhuriyetin doğuşunu, öğretmen oluşunun sancılı hikayesini, en önemlisi de Atatürk'ü, onunla defalarca karşılaştığı anları anlatmaya başladığı anki coşkusu görülmeye değerdi:
"Öğretmen olmak için çok mücadeleler verdim ve başardım. Binlerce Mustafa Kemal'ler yetiştirdim meslek hayatımda. Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı ben bir hiçtim ve tarih içinde kaybolmaya, silinmeye mahkumdum. Beni Hasibe Sabiha Özar olarak var eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Mustafa Kemal Paşa’nın o beyaz ışıklar saçan mavi gözlerini asla unutamam. Ne mutlu bana ki onu tanımışım, baba olarak sahiplenmişim, devrimlerini benimsemiş ve Mustafa Kemal’in eğitim ordusunda askeri olarak yaşamışım. Ne mutlu bana!”
Atatürk'ü babası yerine koydu
1916 yılında Konya’da kerpiçten yapılmış bir evde doğmuştu Sabiha (Erkaya) Özar. Babasının İzmir'de idadiden mezun olduğunu, askerliğini İzmir Sarı Kışla'da Askeri Gedikli olarak yaptığını, Yunanlılar İzmir'i işgal etmeden önce askeri kavas olarak Konya'ya memleketine geldiğini, orada Filibeli bir ailenin kızı olan annesiyle evlendiğini bir çırpıda anlatıvermişti. Babasını çok küçük yaşta kaybetmişti. Üç erkek, üç kız, altı kardeştiler. En küçüğü Sabiha'ydı.
Atatürk'le ilk karşılaşması Konya'da o daha minik bir öğrenci adayıyken gerçekleşmişti. O andan itibaren Atatürk'ü babası yerine koymuştu. "Mustafa Kemal Paşa’yı ilk defa 3 Mart 1923 günü ismen duydum ve Konya teşriflerinde karşılamak ve kutlamak için okulumla beraber Konya Garı’na gitmiştik" sözleriyle başlamıştı söyleşimize.
Osmanlı Devleti'nin son yıllarında dünyaya gelen Sabiha Özar, anaokul ve ilkokulun başlangıcında Osmanlıca olarak okumaya başlamıştı. Cumhuriyet'in ilanından sonra Harf İnkılabı'nı yaşayan ve Latin harfleriyle tanışan Sabiha Özar, zaman içinde okulda öğrendiği yeni harfleri yakın çevresine de öğretmişti. Çok da başarılı olmuştu. Cumhuriyet'in ilanından önce altı yaşına yeni girdiği sıralar, ablasının gittiği İttihat ve Terakki'nin Konya'da açtığı bir okulda ana mektebine gidiyordu.
Unutulmaz mavi gözler
Cumhuriyet'in doğuşuna tanıklık eden bir kuşağın temsilcisi olduğunu bilmeden, küçük bir çocukken Konya Garı'nda Atatürk'le birlikte fotoğrafının çekildiği, yaşamının değiştiği o anı heyecanla anlatmıştı bizlere:
"...Böyle baktım, şöyle bir şöyle durdu. Bir baktı, hafif gülümsemeyle, hemen yürüdü yavaş yavaş geldi. Arkasındaki heyet de. Ben hepsine bakıyorum yani böyle, bir karısına, bir o tarafa. Bir metre önümüze durdu böyle. Burada da biz varız ve şey var, hocamız var. Elimizde de bayrak. Geldi, hem böyle gülerek. O sırada ben onun mavi gözlerini gördüm. Ben hayatımda hiç mavi göz görmemiştim. Onu görünce böyle çok dikkatli, böyle aptal gibi bir baktım öyle ona.
Ondan sonra yanıma geldi, 'Amaaaan ne güzel, ne güzel okula başlamışsınız siz bu yaşta' dedi. 'Bakın çocuklar, sizi ileride öğretmen olarak görmek istiyorum. Okullara devam edin, sakın okulsuz kalmayın' dedi. Ben hemen öğretmenime baktım. 'Ben öğretmen oldum' dedim. Onun üzerine Mustafa Kemal döndü öğretmen hanıma, bir şeyler konuştular. Ben ama hem seviniyorum hem de etrafa bakıyordum böyle. Herkes bağırıyor tabii. 'Ben, 'Öğretmen oldum' diyorum.
Ondan sonra aaa, karşıda, tahta uçlu ayaklarıyla üç ayak bir şey. Bir de böyle, siyah hortum gibi bir şeyin içine kafasını sokmuş, resim çeken bir adammış o. Şok. Ben hayatımda hiç resim çekilmediydim. Çeken bizi alamamış da, o sorgularken almış o resmi. Biz de onun ekranında etrafa bakıyoruz, ama korkuyla. Bir aralık şöyle bakmaya başladım. Nereye? O hortumlu şeyi zannettim ki, öldürücü bir şey elinde. Korkudan göze, ben bunu büyüttüğüm zaman bu gözlerimin haline baktım. Böyle ona bakıyorum yandan. Bakmıyorum şeye. Atatürk’e 'acaba bir şey mi yapacaklar?' diye böyle.
O zaman içine sokuyordu kafasını, onun resimleri var işte. Resimleri görünce aldık, büyüttüler. Yaşadığın müddetçe her şey vardı. Bakın bir asır geçiyor ve ben hâlâ o günleri bugün gibi yaşıyorum. Bu kafam devamlı onlarla meşgul. Yatarken ve çocuklara anlatırken, ki bir öğretmendim."
100 yıllık bir fotoğrafın öyküsü
108 yaşında kaybettiğimiz Sabiha Özar, Atatürk'ü defalarca görmüştü yaşamı süresince. İlk karşılaşmaları ise 1923 yılında Mustafa Kemal Paşa'nın eşi Latife Hanım'la Konya'yı ziyaretinde tren garında olmuştu. O anı adeta yeniden yaşayarak anlatmıştı Sabiha Öğretmen...
İşte böyle çekilmişti Konya Garı'ndaki fotoğraf. Daha sonra Samanpazarı'na taşındıklarında bir süre devam ettiği yeni açılan kız ortaokuluna devam ettiği Ankara'da da defalarca görmüştü Atatürk'ü Sabiha Özar. Son karşılaşmaları ise 1938 yılının Şubat ayında Bursa'da Kız Muallim Mektebi son sınıf öğrencisiyken olmuştu. Sabiha Özar her karşılaşmalarında babası yerine koyduğu Atatürk'e yaklaşarak "Ben öğretmen oldum, sözümü tuttum" demek, boynuna sarılmak istese de koşullar bir türlü el vermemişti. Aradan geçen 100 yılda bile bundan duyduğu üzüntü açıkça hissediliyordu o günleri anlatırken.
1938’de Tavşanlı’ya genç bir ilkokul öğretmeni olarak atanan Sabiha Özar, daha sonra Gazi Eğitim Enstitüsü'nü bitirmiş ortaokul öğretmeni olmuştu. Eşi İlyas Özar ile Gazi Eğitim Enstitüsü'nde tanışmış, 1940 yılında da evlenmişlerdi. 1945 yılının sonuna kadar savaş nedeniyle çok sıkıntılı günler yaşamış, aile birliği ancak 1947 yılından sonra kurulabilmişti. Tarih, coğrafya ve yurttaşlık bilgisi öğretmeni olarak yıllar içinde Türkiye’nin her köşesinde 40 yılı aşkın süre çalışarak çok değerli öğrenciler yetiştirmişti.
Cumhuriyet olmasaydı
Söyleşimiz biterken, "Cumhuriyet olmasaydı ben bir öğretmen olamazdım. Bana yol gösteren bizzat Mustafa Kemal Atatürk'tür ve yatılı okullarda okuyabilmemi sağlayan da Türkiye Cumhuriyeti'dir. Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı ben bir hiçtim ve tarih içinde kaybolmaya silinmeye mahkumdum" diyordu.
Veda ederken içindeki sevgiyi paylaşan Sabiha Öğretmen şu sözlerle uğurlamıştı bizleri:
"Doğum da ölüm de hayatın gerçekleridir. Ancak bu iki gerçek arasında önemli olan, nasıl yaşadığın ve neler yaptığındır. İyi ki O'nu sevdim, Atatürk, 'Naçiz vücudum bir gün toprak olacak. Fakat benim idollerim sizlerle yaşayacak' demişti. Ben onu yaşadım işte. Görevimi tamamladım. Bana 'Bu kadar uzun yaşamak nasıl bir duygu?' diyorsun. Bak evladım, yaşamak uzun yaşamak şüphesiz ki güzel. Çünkü dünya güzelliklerle karşı karşıya. Yalnız yaşın ilerlemesi önemli değil. Hem vücudun sağlam olacak, hem zeka, akl-ı selim sağlam olursa, dünya daha mükemmel olur. İnsanlığa daha çok hizmet eder. İyilik meleği olur. Sevgi beni yaşatıyor. Sevgi... Vatanımı seviyorum, milletimi, insanlarımı, doğamı seviyorum, yeşillikler, her şeyi seviyorum."
Cumhuriyetin çınarlarından, Atatürk'ün sözüyle hayatını öğretmenliğe ve Cumhuriyet'e adayan Hasibe Sabiha Özar öğretmenimizi saygıyla anıyorum....
Sabiha Özar ile yaptığımız söyleşinin bir kısmına YouTube kanalından erişebilirsiniz.
(Fotoğraflar: Ayşegül Çetinkalp, Aylin Telef, Erol Özdayı)