Bir hastane macerası
Yazar: Dr. Ülkümen Rodoplu
16 Kasım 2010 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde İsmet Berkan tarafından kaleme alınan “Bir Hastane Macerası” başlıklı makaleyle ilgili görüşlerimi paylaşmak isterim.
Okuyamayanlar için önce yazıyı aktarayım:
”...Oğlum ve bir arkadaşına sözüm vardı, İzmit-Adapazarı sınırındaki köydeki evimizden sabah bisiklet gezintisine çıkacak, becerebilirsek Adapazarı’na kadar gidecektik. Bisikletlerle evden çıktık, 50-60 metre sonra, yakın bir arkadaşımın oğlu, benim de oğlumun arkadaşı olan Murat bisikletten düştü, kafasını yere çarptı. Yanına gittiğimde ciddi kanaması vardı.
Hemen otomobille bize çok yakın mesafedeki Adapazarı Yenikent Devlet Hastanesi’ne gittik.
Burası, 1999 depremi sonrası kurulmaya başlayan ‘Yeni Adapazarı’nda devasa boyutlarda bir hastane. Hemen yakınında bir büyük hastane daha var, Sakarya Üniversitesi’ne bağlı Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Acil servisten girdik, neredeyse girer girmez bir doktor tarafından muayene edildi Murat. Doktor, bir sağlıkçıdan yaranın temizlenip pansuman yapılmasını istedi.
Yandaki başka bir odaya geçtik bu işlemler için. Yardımcı sağlık personeli arkadaş gayet profesyonel biçimde yaraları temizledi, lokal anestezi uyguladı, dikiş atması gereken yerlere dikiş attı, üstünü sardı ve Murat ayaktaydı.
O sırada annesi de hastaneye gelmişti, birlikte yeniden doktora gittik.
Doktor kısaca bir nörolojik muayene yaptı, herhangi bir beyin kanamasından şüphelenmediğini ama yine de Murat’ı 24 saat müşahade altında tutmak gerektiğini söyledi. Bunu evde de yapabilirdik, saydığı belirtilerden (kusma, bilinçte bulanıklık vs.) herhangi birini görecek olursak hemen yeniden hastaneye gelmeliydik.
Annesi emin olmak için tomografi çekilmesini istedi, doktor ‘Bence gerek yok ama arzu ediyorsanız hemen çekilir’ dedi, bizi ilgili servise yönlendirdi.
Hastane koridorlarında ilgili servisi bulduk, içeri girdik ve bizi bir kadın sağlıkçı karşıladı bu kez. ‘Tomografi için mi geldiniz’ dedi, ‘Evet’ dedik, Murat’ı hemen odaya aldı, on dakika sonra tomografi de çekilmişti. Yardımcı sağlık personeli hanım, ‘Aslında rapor üç günde çıkıyor ama acilden geldiğiniz için isterlerse orada bilgisayardan filmlere bakabilirler’ dedi.
Yeniden acile döndük, doktor hemen masadaki bilgisayardan filmlere baktı, şüphe çekici hiçbir şey yoktu ama bize yine de tedbirli olmamızı ve Murat’ı iki saatte bir gözlemlememizi söyledi, gidebilirdik.
Murat’ın annesi kayıt-kabul görevlisine para ödemek için gitti, görevli SSK numarasını bilip bilmediğini sordu, hayır ezberinde yoktu numara. ‘Kolayı var’ dedi görevli, TC kimlik numarasından da bulabilirdi. Buldu da nitekim iki dakika bile sürmeyen bir işlemin sonunda.
Gidebilirdik. Hastaneye girmemizle çıkmamız arasında en çok bir saat geçmişti. Beş kuruş para bile ödememiştik ve ödemeyecektik.
* * *
Bayram günü bu hikayeyi, ‘Yahu bu Ak Parti hep mağduru oynayarak, türban üstünden kazanıyor bu seçimleri’ diye düşünenler bir kez daha düşünürler belki diye anlattım.
Negatif mesajlarla, defansif pozisyonlarla seçim kazanılmaz. Olumlu mesajlarla ve ofansif bir tutumla kazanılır. ”
Yazı ile ilgili görüşlerime gelince:
1. Sayın İsmet Berkan’ın algılaması ve gördükleri, bir çok vatandaşımızın gördükleri ile örtüşmektedir. Sağlık alanında son yıllarda yaşanan değişimin içinde olan herkesin kolayca anlayabileceği “tablo” budur. Dolayısıyla yazıda anlatılanları çok iyi algılamalı ve halkımızın aslında hak ettiği hizmetin bu olmadığını bildiğimiz ve gördüğümüz için daha planlı ve daha bilimsel yöntemler kullanarak değerlendirme yapmalıyız.
2. Acil servise başvuran kafa travmalı bir olgudan bahsedilmektedir. Saçlı deride kesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu kesinin yardımcı sağlık personeli yerine Acil Hekimi tarafından dikilmesi gerekmektedir. Lokal anestezi uygulanması ve pansuman yapılması dahil girişimin, bir sağlık memuruna bırakıldığı ortadadır. Birçok acil serviste bu uygulamaya tanık olmaktayız. Özellikle aile hekimliği uygulamalarının başladığı illerde birçok deneyimli ve becerikli acil hekimi, aile hekimliğini seçmiş ve kalan meslektaşlarımızın birçoğu ne yazık ki bu tür girişimleri yapabilecek deneyime ve birikime sahip değildir. Saçlı deriye dikiş atan kişinin hekim olmadığını anlamasına rağmen Sayın İsmet Berkan’ın bu uygulamayı doğru bulması şaşırtıcıdır.
3. Hastanın nörolojik muayenesi, sütür atıldıktan sonra yapılmıştır. Oysa bu muayenenin ve gerekli değerlendirmelerin önce yapılması gerekmektedir. Kafa travması geçiren olgu öncelikle ayrıntılı bir muayeneden geçirilmelidir. Saçlı deriye dikiş atılması daha sonra yapılmalıdır.
4. Hastanın 24 saat gözlem altında tutulması planlanmış olmasına rağmen araya annenin girmesiyle bu karardan vazgeçilmiş olması düşündürücüdür. Belli ki tedaviyi ve yapılacak olanları anne ve hasta yakınları yönlendirmiştir. Oysa acil olgularda hekimin kararlı davranması, şüpheci olması ve en ufak olasılığı bile akılda tutarak hasta yakınları ile görüşerek onları ikna etmesi gerekir. Olgumuzda anne istediği için tomografi çekilmiş, anne ve İsmet Berkan istediği için de tedavi yarım bırakılmıştır. Acil hekiminin kararlı olması hastanın iyiliği için gereklidir.
5. Son yıllarda hasta ile hekim arasındaki görüşme, çoğunlukla tetkik isteme, film çektirme talebinde bulunma veya ilaç yazdırma isteğine indirgenmiştir. Birçok meslektaşımız da bunun yanlış olduğunu bile bile bu taleplere olumlu yanıt vermektedir. Oysa hastamız ile yapacağımız konuşma, bilgi alıp verme, ayrıntılı bir muayene, istenecek tetkiklerin birçoğundan çok daha yararlıdır. Gereksiz yere yapılan testler, fazladan istenen filmler ne hastaya yarar sağlamaktadır, ne de hekime yol göstermektedir. Üstelik, sağlık alanında çok ciddi harcamalara yol açan bu uygulama ulusal sağlık giderlerimizin artmasına yol açmaktadır.
6. Kimlik numarası verilerek hastalarımızın her hastanede muayene olabilmesi çok güzel ve takdir edilecek bir gelişmedir. Ancak, bu konuyu tek başına bu kadar büyütmemize gerek yoktur. Bu, olması gereken bir durumdur. Üstelik acil olan her olguya hangi hastaneye giderse gitsin kimlik dahi istenmeden ve sosyal güvencesine bakılmadan müdahale edilmesi, durumu stabil olana kadar - hayati tehlikeyi atlatana kadar bakılması ve para veya kimlik sorulmaması uzun bir zamandır yasalarımız ile de güvence altına alınmış bir uygulamadır.
7. Olgumuz kanserli bir hasta olsaydı, çok daha fazla tetkike ve ilaca gereksinimi bulunsaydı acaba benzer ilgiyi ve kolaylığı bulabilecek miydi?
8. Olgumuz yoğun bakım yatağına gereksinim duysaydı acaba, sayın İsmet Berkan benzer duyguları taşıyabilecek miydi?
9. Sayın İsmet Berkan yeni doğan bir hastanın yakını olsaydı ve küvöz aramak zorunda olsaydı büyük bir olasılıkla farklı bir yazı kaleme alacaktı.
SON SÖZ:
Isınmak için halka kömür dağıtarak takdir toplayan bir yönetim anlayışına sahip olduğumuz ortadadır. Sağlıkta da yapılan budur. Yapılan bazı uygulamalar sadece makyaj niteliğindedir. Oysa bu tablonun altı boştur ve halkı sadece kısa bir süre tatmin etmektedir. Biz bilim insanlarına düşen, bu gerçeklerden yola çıkarak halkımızın hak ettiği gerçek kalitede bir sağlık sistemine kavuşması için politika üretmektir.
Sayın İsmet Berkan’a, oğluna ve Murat’a tavsiyem, bisiklete binerken kask takmayı ihmal etmemeleridir.