“Gazeteciliğin İnce Memedleri” ve bir Yargıtay kararı...
Yazar: Mustafa Kirman
Haber Milliyet Gazetesi'nde; 5 Mayıs 1988 tarihli nüshasında. ANKA Ajansı’nın mahreci var tek sutünluk haberin altında. Başlığı: Gazeteci, genç ölür... Tek sütunda Türkiye gerçeği var aslında Nasıl mı: Hep birlikte okuyalım:
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, bir dava dolayısıyla verdiği kararda, gazetecinin uykusunda bile işbaşında olduğunu, basın hayatının yıptarıtıcı ve öldürücü nitelik taşıdığını, basın mesleğinde çalışanların ortalama ömrünün 44 yıl 8 ay olduğunu belirtti. Yargıtay, gazetecilik mesleğine ilişkin yasanın gerekçesine dayanarak bir dava ile görüşünü şöyle bildirdi: “Kontak anahtarını kapatan sürücü, kazmasını bırakan işçi için dinlenme veya istirahate çekilme imkanı vardır. Fakat gazetenin fikir işçisi, düşündüğü, gördüğü, duyduğu için, sinemada, tiyatroda hatta gece uykusunda bile işbaşında sayılır. Basın mesleğinde çalışanların yaş ortalaması 44 yıl 8 aydır. Şu halde basın mesleği yıpratıcı ve öldürücüdür.”
Radikal Gazetesi Ankara Bürosu Gece Sorumlusu Behzat Miser’in 15 Haziran gecesi geçirdiği kalp krizi sonucu ölümünün ardından Ankara’dayım. 16 Haziran günü Radikal ve Milliyet Gazetesinin binası önünde cenaze töreni var. Behzat’ın tabutu gazete binasının girişinde. Sokakta birlikte koşturduğu meslektaşları var kalabalığın arasında, tabutun başında ise Radikal Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi Murat Yetkin, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila. Murat Yetkin, Behzat’ı anlatıyor...
Ne mi diyor? Bilirsiniz tabutbaşı nakaratlarını...
Behzat, dört yıldır gececi, 42 yaşında. İki çocuğu var. Aldığı para mı? Dendi ki, 1100 Türk Lirası...
Behzat; ağır çalışma koşulları, düşük ücretin hakim olduğu basın dünyasında bir emekçi... Kimine göre “Gazeteciliğin İnce Memed’i”; ne yaşadıkları ne koşullarını sormayanların güzelleme aktörü Behzat... Haksızlık etmeyelim, aynı sahipsizlik içinde birileri var ki bir bildiri yayınladılar güzelleme sahiplerine inat; Behzat’la aynı koşullarda çalışan, hakkı hukuku hiçe sayılan, adam yerine konmayan, işsizlikle tehdit edilenler. Profesyonel Haber Kameramanları Derneği, Radikal'in Ankara Gece Sorumlusu Behzat Miser'in ölümü üzerine bir bildiri yayınladı:
BEHZAT MÄ°SERÂ’ Ä° KAYBETTÄ°K...
Radikal Gazetesi Ankara gece sorumlusu Behzat Miser genç yaşında geçirdiği kalp krizi sebebiyle hayatını kaybetti. Yine klişe söylemler yine sembolik nutuklar duymak istemiyoruz.Artık gazetecilere yaşarken sahip çıkın.
DEĞERLİ ARKADAŞIMIZIN ACISINI YÜREĞİMİZDE HİSSEDERKEN, BİR GERÇEĞİN DE ALTINI ÇİZMEK İSTİYORUZ. MESLEĞİMİZİN GETİRDİĞİ HEM ZORLUK HEMDE AŞIRI STRESİN YANISIRA BUNLARA BİR DE EKONOMİK VE SOSYAL SORUNLAR DA EKLENİNCE GENÇ YAŞTA ARKADAŞLARIMIZI KAYBETMEYE BAŞLADIK.
BİZ ARTIK ARKADAŞLARIMIZIN TABUTU ÖNÜNDE MEDYA YÖNETİCİLERİNİN VECİZ SÖZLER SÖYLEMESİNİ İSTEMİYORUZ." İYİ İNSANDI, İYİ GAZETECİYDİ, ÖRNEK İNSANDI" ŞEKLİNDEKİ KLİŞE SÖZLERİN YERİNE, ARKADAŞLARIMIZA YAŞARKEN SAHİP ÇIKILMASINI İSTİYORUZ.
DERNEK OLARAK BİZLER MEDYA YÖNETİCİLERİNİN BİRAZ DA BU ÖLÜMLERİN ARKASINDA YATAN SORUMLULUKLARINI GÖRMESİNİ İSTİYORUZ. İNSANCA ÇALIŞMA KOŞULLARI, EKONOMİK VE SOSYAL HAKLARIMIZIN VERİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ.
GAZETECİLER ARTIK EKONOMİK ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞUP SADECE MESLEĞİNE YOĞUNLAŞABİLMELİ. MEDYA YÖNETİCİLERİNİ BU ACI KAYBIMIZDAN SONRA BİRKEZ DAHA SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMEYE DAVET EDİYORUZ.
BEHZAT MÄ°SERÂ’ E TANRIDAN RAHMET AÄ°LESÄ°NE VE CAMÄ°AMIZA BAÅžSAÄžLIÄžI DÄ°LÄ°YORUZ.
PROFESYONEL HABER KAMERAMANLARI DERNEĞİ YÖNETİM KURULU
Behzat ile aynı kaderi paylaşan basın emekçileri bunlar. İsimlerinde koca koca harflerle “Türkiye”, “Cemiyet” “Genel Merkez”, “Sendika”, “Çağdaş” yazanlar mı; onlardan böyle bir açıklama beklenir mi hiç? Bir başka canbaza bak hali vardır bunlarda. Fincancı katırlarını ürkütmemeleri lazım. Bakınız: Sabah-ATV grevi... Bakınız, Behzat’ın 13 Haziran’da katıldığı ve “üst kurul delegesi” seçildiği Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şubesi Genel Kurulu’nun yapıldığı bu tarihte 1711'inci (Yazı ile binyediyüzonbir) gününe giren Cumhuriyet Gazetesi grevi... Sahi, bundan hiç haberiniz oldu mi? Dünyada örneği var mıdır; 1711 gündür kağıt üzerinde devam eden ve edecek olan grevden?
Neyse neyse... Azıcık “güzelleme” yapar geçersiniz, andık mı andık, arkasından yazdık mı yazdık... Çalıştığı bir önceki gazeteden Behzat’ı kovan yönetici, cenaze töreninin sabahı, NTV’de Yazıişleri’ne-Ruşen Çakır’ın programına- “gündeme ilişkin sorulara geçmeden önce” Behzat’ın kaleminin büyüklüğünü ve acı kaybı anlatır. Yani timsahın gözyaşlarını döker... Kimse demez ki, “Sen kovmuşsun Behzat’ı işten?” Kimse demez ki, 42 yaşında bir insan 4 yıl boyunca geceye neden mahkum edilir; hem de sık sık gündüze geçmek için talebini bildirmesine rağmen... Kimse demez, “Behzat kaç para maaş alıyordu?” Kimse sormaz, “Behzat, geceden çıkıp evine gittiğinde ertesi sabah işe neden çağrılıyordu?” Kimse tabutbaşı mangalarına demez; “İnsanları neden bu kolay harcıyorsunuz; bu insafsızlık size yol-su-elektrik olarak mı dönüyor?”
Güzelleme kolay... Bir örgüt vardı dernekleri toplamış; adında da G bilmem kaç bulunan? Nerede bu örgüt? Yargıtay kararında ömrüne 44 yıl 8 ay biçilen; uykusunda bile gazeteci sayılanların hakkını kim savunacak? Karda kışta Sabah-ATV binası önünde yalnızlığa, işsizliğe itilenleri? 42’isinde saat 01.00’de gazeteden çıkıp evine giden, uykusunda kalp krizi geçiren Behzat’ı kim savunacak? Kim hesap soracak?
Bu suskunluk ve güzellemelerle nereye kadar gideceğiz? Tarihler hep 44 yıl 8 ayı mı gösterecek? Çocuklarının “mürüveti”ni göremeden mi gidecek Behzatlar? Gazetecilik yapmak istemenin bedeli 44 yıl 8 ay mı olacak?
“Ölüm adın kalleş olsun...” Olsun olmasına da hem tabutbaşı mangalarının hem de suskunluğun kalleşliği içimizi daha da yakıyor. Hele güzellemeler daha ağır geliyor!