Viktorya'nın zaferi!
Yazar: Zeki Nacir
60'lı yaşlarında...
Çocukluğu ve genç kızlığı İstanbul'da geçmiş...
Alımlı bir kızmış Viktorya... Mahalledeki delikanlıların pek çoğu peşindeymiş...
Ama onun kalbi içlerinden sadece birisi için çarpıyormuş. Fırıncı İsmail amcaların
oğlu Hüseyin'e kaptırmış gönlünü...
Hüseyin de ona tıpkı kendi ailesi gibi Viki diyormuş...
Okul çıkışları buluştukları muhallebicide gelecek planları yaparken birbirlerinin
gözlerinin içinde kaybolup giderlermiş...
Fakat hiç hesapta olmayan bir şey gençleri ayırmış. Liseyi bitirdikten sonra ailesi
İsrail'e göç etmeye karar vermiş.
"Yaşanan her şey nasip ama..." diye söze başlayan Viki'nin gözleri uzaklara
dalıp gidiyor. Usul usul devam ediyor konuşmasına:
"Çok şükür. Allah bana sağlıklı bir kız çocuğu verdi ve ondan da torunlar
nasip etti ama eğer Türkiye'de kalabilseydim hep çok daha mutlu
olacağımı düşündüm."
"En azından bu olay başıma gelmeyebilirdi" diye ekliyor Viki,
dizden aşağısı olmayan iki bacağını sıvazlarken...
İsrail'den birlikte göç ettikleri eşi hayatını kaybettikten sonra Miami'de yalnız
başına yaşamını sürdüren Viki, altı ay kadar önce bir gece yarısı fenalaşmış ve
acil olarak hastaneye kaldırılmış...
Dolaşım bozukluğundan dolayı kalbinin iflas ettiğini düşünen doktorlar, Viki koma
durumundayken iki bacağını da dizinin altından kesmişler...
Kendine geldiğinde bacaklarının olmadığını fark eden Viki, hayata küsmüş.
Haftalar, aylar boyunca psikolojik destek verilmiş ama hiç bir işe yaramamış.
"Keşke ölseydim de bacaklarım kesilmeseydi" düşüncesi zihninden
hiç kopmamış Viki'nin...
Ve araştırmaya karar vermiş Viki...
Kurtulması için bacaklarının gerçekten kesilmesi gerekiyor muydu?
Danıştığı birkaç doktor, tetkiklerden sonra, "Hayır" demiş...
Avukatının girişimleri sonucu, operasyonun gerçekleştiği hastane de kabul
etmiş durumu ve yüklüce tazminat ödemeyi...
Tek şartla; konu yargıya taşınmayacak ve hastanenin ismi hiçbir şekilde kamuoyuna
duyurulmayacak...
İsmi "zafer" anlamına gelen Viktorya, zaferle çıktığı bu mücadelenin sonunda insanın
aklına "Kelebek Etkisi" filmini getiren soruyu mırıldanıyor:
"Acaba Türkiye'de kalsaydım yine aynı şeyleri mi yaşardım?"