Gözler, ah o gözler...
Yazar: Ayşe Başak Kaban
En son kimin gözlerinin içerisine derin baktın? Sevdiğin birinden söz etmiyorum... Kocan, karın, sevgilin, çocuğun değil bahsettiğim. Hiç tanımadığın birinin gözlerinin içerisine baktın mı son zamanlarda? Sabahları işe giderken bindiğin otobüs şoförünün gözlerine mesela? Veya marketteki kasiyer kızın? Gevrek fırınında sana sıcak boyozunu uzatan yaşlı adamın? Veya bir sokak köpeğinin? Saçak altında patilerini kıvırıp tos toparlak olmuş yavru kediyle annesinin?
Bakmadın değil mi? Ama bakmalısın... İnsan olduğunu hatırlaman için ve aslında sana ait olan bir vicdanı ipotek altından kurtarmak için bakmalısın. Bakınca göreceksin, senden başka dünyaların da bir anlamı olduğunu. Gördüğünde eğer bir parça insansan, anlayacaksın onun da senin kadar yaşam hakkı olduğunu.
Yeni bir yıl öncesinde alışveriş merkezlerinin sevimsiz albenili olma çabaları içerisinde gezinirken pek çok gözle dertleştim. Tezgahtar genç kızlar ve oğlanlar... Asgari ücrete günde 12 saat sözde iyi şartlar altında seni, beni memnun etmeye çalışıyordu. Kasanın gerisinde paket yapmaya çalışan pek de güzel, pek de küçük bir kız, belki kız çocuğu... Henüz 17'sinde ya var ya yok. Sarışın ve kokoş ve çok sevimsiz bir kadının, kaprisli, tiz, can sıkan azarlamalarına karşın kulaklarını kızartıp pakete doğru eğildi. Kadın neden bu kadar çok bekledi yönünde mızmızlanırken, kızcağızın gözlerinden iki damla yaş devrildi yaldızlı kağıtlara. Sanki koca bir çığ düştü yüreğime...
Beri tarafta İzmir'in en şaşalı sinema salonun gişesindeyiz. Dört gişenin biri çalışıyor. Zaman en yoğun saatleri gösteriyor. Arka tarafta bir makine, biletini kendin alabiliyorsun kredi kartınla... Kolaylık sanıyorsun ya bunu, şipşak yapabiliyorsun ya işlemini, değil... O makine orada çalışan üç insanın ekmeği ile oynamış. Gözleri de yok zira... Gişede tek kalan kız, makine ile yarışmak zorunda. Biliyor ki bir süre sonra onun yerini alacak yeni bir tanesi. Ondan mıdır nedir, hüzünlü baktı yüzüme. Kısa ama derin bir iç çekişle uzattı biletimi...
Ya sokak çocukları... Bilir misiniz onları? Çöp toplayanları... Bizim artıklarımızla beslenenleri... Onların gözleri öylesine derin bakar ki insanın yüreğine bir daha çöpe atamazsınız ekmekleri. Poşetleyip asarsınız kenara. Bilirsiniz ki o fırça saçlı yalın ayak çocuk yiyecektir kırıntıları...
Gözlerine bakın insanların. Ekmek kavgası daha da çetin günümüzde. Dertler büyük, sevinçler küçük... Gözlerinizle dokunun ve anlamaya çalışın aynı gezegeni paylaştığınız ötekini... Vicdanları kurtarın...