9 Eylül kolay kazanılmadı
Yazar: Orhan Beşikçi
9 Eylül öncesi Anadolu’daki bütün şehir kasaba ve köyler perişan vaziyetteydi. İmparatorluk şehri İstanbul da borç paralarla saraylar ve görkemli binalar yapılırken Anadolu insanı açlıktan, hastalıktan özellikle sıtma ve frengiden kırılıp yok oluyordu.
Vergi ve asker almasını bilen saltanat, çilekeş Türk insanını asırlardır yoksulluğu ve dertleriyle baş başa bırakmıştı. Benim kuşağım dahil, önceki kuşakların yolda buldukları bir parça ekmeği öpüp de başlarına koymalarının nedeni açlık çekmiş bir ulusun ekmeğin değerini bilmesiydi.
Kurtuluş mücadelesi veren, ümmet olmaktan kurtulup ulus olmayı hedeflemiş toplumun yaşadığı onca zorluğa rağmen dik durmayı başarması, Ulus menfaati için dahi olsa her yolu mubah görmemeleri, Türk insanı için hayranlık duyulacak gurur verici bir olaydır.
Mustafa Kemal ve arkadaşları Sivas’tan Ankara’ya giderken para sıkıntısı çekerler. Muhasebe işlerine bakan Mazhar Müfit Kansu’ya Mustafa Kemal: “Hazırlık nasıl?” diye sorar. Kansu, “Ne hazırlığı, para nerede? Bulduğum çareleri kabul etmiyorsunuz” diye karşılık verir.
Bankalar, reji ve diğer kaynaklardan borç alınmasına sürekli karşı çıkan Mustafa Kemal arkadaşlarına şu konuşmayı yapar.
"Mühim meseleler isyanlar şunlarla bunlarla uğraştık kararlar verdik, ama emin olun ki bu kadar sıkıldığım olmadı. Ankara’ya gideceğiz, köhne lastikleri parça parça bu kışta binilmesi imkansız olan otomobillere razı oluyoruz. Fakat benzin, lastik, para bulamıyoruz."
Mazhar Müfit Kansu: Amerikan mektebinde (o yıllarda da Anadolu’da birçok şehirde Amerikan mektepleri vardı) benzin, lastik çok. Geçenlerde okul müdiresi mis cenapları mektebi gezdirirken ambarlarında gördüm. On çiften fazla lastik, belki de 20 - 30 teneke benzin vardı.
Mustafa Kemal: Bundan bize ne?
Mazhar Müfit Kansu: Parasını verir satın alırız, parasını vermezsek borç alır sonra Ankara’dan göndeririz
Mustafa Kemal: Evvela para bul, sonra ahbabın olan mis cenaplarına gider lüzumu kadar lastik ve benzin satmasını görüşürsün. Öyle Ankara’dan göndeririz demek falan olmaz.
O yıllarda ekmekçiye dahi verecek paraları olmadığını söyleyen, kış mevsiminde olmasına rağmen giydiği kürkü satmak zorunda kalan Mazhar Müfit Kansu hatıralarında, kendilerine para yardımı yapan Müftü Rıfat Efendi'ye sigara, şeker olmadığı için kahve dahi ikram edemediklerini hemen her gün yemekte çorba ve bulgur pilavı yediklerini anlatır.
Var olma mücadelesi veren bir ulusun yeniden dirilişinin temelinde temiz, doğru, gözü tok inançlı insanların kararlılığı yatmaktadır.
Yalancı pehlivanlığı, “dışarıdan borç para bulduk” diye göbek atmayı, Cumhuriyet düşmanlığını, ülke kaynaklarlarını peşkeş çekmeyi, bütün hamlıkları bir kenara bırakıp dokuz Eylül’ün ruhunda yatan değerlerimize yeniden sarılmak zorundayız.
İzmir’in işgalinde beyaz giysili Rum kızları tarafından çiçeklerle karşılanan işgal güçlerini içine sindiremeyen atalarımızın işgalcilere karşı verdiği kurtuluş mücadelesinin zaferi elbette ki her yerde bayram olarak kutlanacaktır. İzmir’in en büyük bayramı 9 Eylül’dür.
9 Eylül’ler kolay kazanılmadı. İzmir’in her köşesinde 9 Eylül’den kalma hatıralar vardır.