Açılım...
Yazar: Ayşe Başak Kaban
Peride Celal’in “Kurtlar”ı uğulduyor kulaklarımda. Uzun zamandır kapı arkalarından, gazete sütunlarından, beyaz camın ardından geliyor hırıltıları. Kurtlar uğuldadığında insanın yapabileceği tek şey kafasını yastığa gömmektir. Kulaklarını ellerinle tıkayıp, yüzükoyun yatarsın yatağına, kafanı yastığa gömüp ıssızlaşırsın.
Bugünlerde açılımlarla başımız döndürülüyor. Bir ezilmişlik edebiyatı aldı başını gidiyor. Faşizmin ayak sesleri yükseliyor dört bir taraftan. Sürüklenmek istediğimiz nokta ağırkanlı havası olan bir bilinmezlik.
Birileri bir tarafta bağırıyor, “Kürtler yıllarca ezildi bu topraklarda...” deniliyor. Bir diğeri buna şiddetle karşı çıkıyor. Tüm bu uğultuların tam ortasında duruyorum. Artık her iki tarafında iddialarını duymak istemiyorum. Bu da bir başka kandırmaca... Bu da bir başka kazık...
Kendimi küçük bir kız gibi görüyorum bu zamanlar. Kum havuzunun içinde, önümde oyalanmam için birkaç değişik oyuncak. Sadece oyalanıyorum. Oysa zaman akıp geçiyor. Büyümem ve gelişmem için bana gereken şey oyalanmak değil, eğitilmek...
Bu ülkenin Kurtlar'ı biliyorlar ki asıl sorun ne Kürt’ün ezilmişliği ne de Türk’ün elit üstünlüğü... Bu ülkenin en büyük sorunu insan hakları ihlalleri... Bizim bir açılıma ihtiyacımız var ise bu sadece “insan hakları açılımıdır.” Gerisi boştur, zaman kaybıdır. Sen tam anlamıyla insan hakları ihlallerini çözersen ortada ne Kürt meselesi kalır ne başka bir şey.
Bu ülkenin bu güne kadar gelmiş tüm hükümetleri, devlet otoritesini arkasına almış bürokratları, paşaları, başbakanları, cumhurbaşkanları, yapılan anayasalar, değiştirilen yasalar, kanun hükmünde çıkarılan kararnameler... Hepsi bizi oyaladı.
Bu ülke insanı yeri geldiğinde ortadan kayboldu, yeri geldiğinde faili meçhullere karıştı, düşündüğü için düşündüğünü söyledi, söylediği için hapse atıldı. Yolunda gitmeyen uygulamalara karşı sokaklarda yürüdü, polisler tarafından dövüldü. Kadın olduğu için tacize uğradı, hayat kadını olduğu içim tecavüz indirimi verildi zanlılara...
Milletvekili, bakan çocuğu olduğu için kayırıldı, çok parası olduğu için bir ay askerlik yaptı kimisi. Beri tarafta kalan okumadığı, okuyamadığı için 18 ay kaldı asker ocağında. Babasını çok parası olduğu için koleje gitti, dershaneye gitti iyi üniversiteye gitti adam oldu bazıları. Diğerleri devlet okullarında 60 kişilik sınıflarda Allah ne verdiyse okudu.
Manisalı çocukları gördük biz küçücük yaşlarında işkenceye maruz kaldılar. Hala kâbuslarını görüyorlar o günlerin. Diyarbakırlı çocukları görüyoruz şimdi polise taş attıkları için çocuk terörist oldular. Barış Yıldırım vardı mesela ne oldu Barış’a? Ali Serkan Eroğlu vardı, o öldü...
Popüler olaylara bakacak olursak daha geçen yıl 'Ergenekon' denilen vodvilde yer alan bir oyuncuyu kaybetmedik mi? Henüz iddianame hazırlanmamıştı. İçeride yatanların pek çoğu hala neden yattıklarını bilmiyorlar... Deniz Seki sayesinde bizler adaletin nasıl hızlı çalıştığını öğreniyoruz.
Bugün henüz suçu ispatlanıp kesin bir hüküm verilmeden yatan kaç kişi var Türkiye’de? Kadına uygulanan şiddetin önüne geçemedik. Töre cinayetleri hala devam ediyor. Çocuk yaştaki kızlar zorla evlendiriliyor.
Sigortasız kaçak işçi sayısı hızla artıyor. Cinsel istismar almış başını gidiyor. Erkek ve kadın olarak ayırdık ya toplumu, eşcinseller yok sayılıyor bu ülkede, neden, onlar insan değil mi? Gayri Müslimler'in durumu? Onlar dinlerini istedikleri gibi özgürce yaşayabiliyorlar mı Türkiye’de? Hala aşiretler, toprak ağaları yönetiyor bazı bölgeleri. Devletin yasalarından önce onların sözü dinleniyor...
Bu ülkenin batısının da doğusundan bir farkı yok aslında. Söz konusu olan hak ihlali ise bu her yerde var. O nedenledir ki bizim ihtiyacımız olan tek bir açılım var; “İnsan Hakları Açılımı”... Bunun tek şartı ise köklü bir değişim ve eğitim...
Peride’nin Kurtlar'ı uğulduyor her yerde... Giderek daha fazla çıkıyor sesleri. Amaç gerçekten demokratik bir kazanım mı? Eğer gerçekten demokrasi istiyorsak bunun için at gözlüklerimizi çıkarmanın zamanı geldi. Özgürlük herkes için gerekli.
Jean Jacques Rousseau'nun da dediği gibi; “Herkes için en büyük iyiliğin ne olduğunu araştıracak olursak, bunun son tahlilde iki şeyden yani 'özgürlük' ve 'eşitlik' ten ibaret olduğunu görürüz.
1. Özgürlük çünkü her özel bağımlılık, devletin vücudundan eksiltilmiş bir o kadar kuvvet demektir.
2. Eşitlik çünkü o olmadan özgürlük varlığını sürdüremez”.