Ah be çocuk...
Yazar: Mustafa Kirman
Nasıl bir ruh halidir bu? Yoksa Yalçın Küçük’e hak mı vermek gerekiyor? "Yalçın Hoca bir şey diyorsa vardır bir bildiği" deyip geçsek mi acaba? Ya da hepsini bir yana bırakıp "Devletlu"nun sövüp saymalarına, bağırıp çağırmalarına, bacak kadar çocuğun boynuna tırnak geçirmesine "Boşver" mi desek? Demokrat olmanın, özgürlükçü olmanın terazisi var mıdır? "Devletlu"yu koysak terazinin bir kefesine öte yana demokratlığı, özgürlükçülüğü; terazi nasıl durur? Açılım mı yapsa, tırnak mı geçirse? Açılımına mı baksak, tırnaklarına mı? "Hangi Erdoğan?" kitabını kim yazacak? Attila İlhan da yok artık aramızda! Ergun Poyraz zaten içerde!
Bir garabet manzumesi olarak karşımızda duran "Kürt açılımı"na hiç mi hiç girmek istemiyorum. Kafamın karışıklığından değil, bunların demokratlığından ve özgürlükçülüğünden yana kuşkularımdan dolayıdır bu tavrım. Ne İmralı’daki zat ne "iyi şeyler olacak" diyen Çankaya sakini ne Erdoğan’ın ne de Arınç’ın sözleri umurumda değil. Kim kimden "rol çalmaya" çalışıyorsa çalışsın; şu gerçek ki; fatura yine bu ülkenin "yalnız ve güzel" insanlarına kesilecek, sonuna kadar bedel bu coğrafya insanlarına kesilecek.
Birileri "açılım"ın gölgesi altında şimdiden ellerini ovuşturmaya başladı bile. Kimisi içerde planlarını gözden geçiriyor kimisi dışarıda; Atlantik ötesinde... Bağımsızlık, ulusal onur, özgürlükler, demokrasi hiçbirisinin umurunda bile değil. Her biri asıl amaçları için bindikleri "tramvayın birer vagonu"ndan ibaret. Zamanı gelince ineceklerini zaten söylemişlerdi.
Siz meseleye sadece Aydın’da; Erdoğan’a "Görevliye görevi nedeniyle alenen hakaret" suçlamasıyla dava açılan 13 yaşındaki S.Ö’nün boynuna mı tırnak geçirildiğini sananlardansınız? Çocuk, savcılıkta "Allah senin belanı versin" dediğini kabul etmiş.
Çocuktan al haberi...
Ne yapsın, bacak kadar çocuk daha nasıl tepkisini dile getirsin? Niyet okuma derdinde değilim ama, asıl tepkisi "sadaka ekonomisi" ile günü kurtaran, çalınan geleceğini göremeyen, geleceğinin nasıl bir ipotek altına sokulduğunu anlamayan, anlamamaya devam eden, üstüne üstlük "din baronları"nın kıskacından çıkıp kurtulmayı düşünmeden tanrı ile arasına giren bu takımın sömürüsüne "eyvallah" diyenlere S.Ö’nün...
Bir önceki yazıda size sivil itaatsizlikten söz etmiştim; anlayana sivri sinek saz... Ah çocuk ah; ne gereği vardı öyle Aydın caddelerinde otobüsün arkasından koşup da tepki göstermeye... Git cemaat evlerine. Anlamadığın dilde dualar oku, Risale-i Nur’ları hatmet, şunun şurasında ne var iş hayatına atılmak için; geleceğini garanti altına al. Cemaatin siyaset-ticaret çarkında oluverirdin bir dişli. Ah be çocuk.... Babandan da mı ders almadın? Bak iflas etmiş! "Oyun"u kuralına göre oynamamış, tarikat-ticaret çarkına girmemiş; kaybetmiş!
Neyse çocuk neyse... Bu ülkede 15 yaşındaki komünist çocukları- M.Ç’yi- de gördük... Manisalı ağabeylerini de... Uydurma kemik raporlarıyla asılan akranlarını da... Sana bakıp umutlansam mı; sana tırnak geçirenlerden daha mı ürksem bilemiyorum?
Şu da bir gerçek ki; bir yandan açılımlarıyla, diğer yandan Arap sermayesiyle içli dışlı pazarlıklarıyla daha da önce uluslararası tekellere ve yerli işbirlikçilerine peşkeşleriyle bunların tırnakları ülkenin bağrında... Sizler, bizler sustukça tırnaklarını daha da derine batırıyorlar. Özal’ın "çağ atlatıyorum" deyip açtığı yolda emin adımlarla ilerliyorlar, rahmetli süreci tamamlayamadı bunlar can siperane misyonlarını yerine getirmek için çalışıyorlar. Rahmetlinin hakkını teslim etmek lazım, Sezar’ın hakkı Sezar’a; 24 Ocak ile birlikte atlamak için yola çıktığımız "çağ" açılımlı-tırnaklı demokrasi ile hepimiz için "kölelik çağı" olacak.
Yine de iyi ki varsın çocuk...
Demem o ki; 13 yaşındaki bacak kadar çocuk kadar olamadık ya; ona yanıyorum!