Korkunç tespit: Körfez'e pislik akıyor
Yazar: Münir Koçarslan
Unutmadık, hatırlıyoruz...
Uzun yıllar İzmir Körfez'i can çekişti.
Nedenleri belliydi?
1960'lı yıllardan sonra artan sanayileşme ve hızlı göçle şehrin nüfusu bir anda patladı.
Evlerden, fabrikalardan çıkan atıklar, artılmadan denize boşaltıldı. Kimyasal ve biyolojik kirlenme, Körfez'i gün geçtikçe adeta foseptik çukuruna çevirdi.
1980'li yıllardan sonra deniz kahverengiye döndü. Koku dayanılmaz boyuta ulaştı.
Nihayet 2002 yılında, İzmir Büyük Kanal Projesi tamamen devreye girdi.
Tam 450 milyon dolar (Bugünkü parayla yaklaşık 700 milyon lira) harcandı.
Türkiye'nin en büyük doğal körfezi kirlilikten kurtulmaya başladı. Denizin maviliği berraklığı geri geldi, hatta canlı yaşam göz kamaştırdı.
Bu işi başaran herkese minnet ve şükran borçluyuz
Şimdi Körfez ne halde?
Büyükşehir Belediyesi tetkik raporlarını açıklarsa öğreneceğiz.
Ama bildiÄŸimiz bir ÅŸey var...
Güzelyalı'dan kötü koku geliyor, Çınarlı'dan geçerken burnumuzun direği kırılıyor.
Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü'nden Prof. Dr. Baha Büyükışık'la konuştum, daha önce Körfez'in dip çamurunu tahlil ediyorlardı.
"Son durum nedir?" dedim.
Duyunca inamadım. Dedi ki;
"2008'in Şubat ayından bu yana, Büyükşehir Belediyesi'den bize analiz için bir talep gelmedi. En son Çakalburnu (İnciraltı) ile Alsancak Limanı arasındaki alanı taramıştık. Göztepe ve Konak Pier'in bulunduğu bölgede, tuzluluğu düşük su tespit ettik."
Ne demektir bu?
"Normal koşullarda, tatlı suyun özgül ağırlığı tuzlu suya göre daha azdır. Tatlı su denizin üst bölümünde olsa, başka etkenlere bakardık. Ama dipteydi, bir sıradışılık vardı. Ya kanal sisteminden bir kaçak oluyor. Ya da arıtma tesislerinin kapasitesi yetmiyor. Körfez'e arıtmamış atık boşaltılıyor olabilir."
Korkunç bir şüphe...
"İyi tarafıyla baksak" dedim...
"Geriye bir ihtimal kalıyor. Denizin ortasında yeni bir tatlı su kaynağı oluşmuştur. Ama o zaman da Körfez'in kokmaması lazım. Oysa kokuyor. Şu bir gerçek ki, 2003'teki gibi denizin suyu aşırı derecede berrak değil. Biraz kötü ve bulanıklık. Bunu çıplak gözle görüyorsunuzdur."
Bu tespitlerin yapılmasını sağlayan bilgilerin üzerinden 17 ay geçmiş...
Şu anki durum ise meçhul...
Kalktım, bir başka kaynağa, Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstisüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Doğan Yaşar'a sordum... Çünkü enstitü de bu işin takipçilerinden. Deniz suyunun bir çok parametresini değerlendiriyorlar.
Prof. Dr Yaşar, son incelemenin Nisan 2009'da yapıldığını. ancak sonuçların ancak Eylül ayında bir rapor haline dönüşebileceğini belirtip anlattı:
"Körfez'in rengi değişti. Buna yol açan bir çok faktör vardır. Örneğin yağmur yağar, yağmaz... Hava sıcaktır soğuktur ya da mevsimsel koşullar etki olur. Ama asıl sorun kokudur... "
Peki koku yok mu?
"Var... Koku var, kirlilik de var. Bunu kabul edelim. Bir yerlerden Körfez'e atık akışı oluyor. Muhtemelen derelerden... Belediye bu konu da çok çaba harcıyor. Ama ellerinde geçmişin doğru dürüst bir yer altı haritası bile yok...
Sonuçta kirlilik geliyor... Bu önlemedikçe, sorun devam eder."
"Arıtma, kapasitesinin üzerine çıkıyor mudur. Yani Körfez'e arıtılmadan atık basılıyor mudur?" diye sordum:
"Büyük Kanal Projesi, 1982'de 2 milyon nüfusa göre tasarlanmış. O zaman nüfus 1 milyon kadardı. Şu anda, nüfus 3 milyona dayandı. Arıtmalar büyütülüyor ama şehir de o kadar hızlı büyüyor ki, yetişemiyorsunuz. Arıtılmadan deşaj iddiası doğru olamaz. Çünkü akıntı kuzeye doğru... İç Körfez'e doğru değil. Arıtmasız su kuzeye gider. Oysa koku İç Körfez'in belli yerlerinde."
Bilim adamları böyle diyor.
Büyükşehir Belediyesi bu ithamların altında kalamaz, kalmamalı.
İzmirli'nin önüne geçmişle bugünün analizlerini, eğmeden, bükmeden kıyaslayarak ortaya koymak şarttır.
Örneğin, yüzeyden ve dipten deniz suyu verileri neyi gösteriyor?
Askıda katı madde, kolibasili ve bulanıklık değerleri nedir?
Bu analiz örnekleri Körfez'in hangi noktalarından alınmıştır?
Açıklamak ve tedbir almak Aziz Kocaoğlu'nun görevidir.
Gerçi, görünen kirlilik klavuz istemez ama...
Sudaki arsenik gibi, Körfez'in halini de Melih Gökçek'ten öğrenmeyelim. (HT)