Metro çıkmazı!
Yazar: Ümit Yaldız
Kentlerin gelişmişlik düzeyi, ulaşımın ne kadarının raylar üzerinden sağladığıyla doğru orantılıdır.
Bu bağlamda İzmir’in gelişmişlik düzeyinin kilometre cinsinden değeri sadece11.5.
Kaldı ki halen 1999’da hizmete giren Bornova-Üçyol metrosundan başkaca raylı sistemimiz yok.
Metro yapmak zor iş... İzmir’de biraz daha zor... Yüksel Çakmur tarafından başlanan, Burhan Özfatura döneminde tamamlanan mevcut metro hattımızdan günde 100 bine yakın yolcu yararlanıyor.
Sadece bu rakam bile metroların neden kentlerin gelişmişlik düzeyinin göstergesi olduğunu kanıtlamaya yetiyor.
Merhum Başkan Ahmet Piriştina, beş yıllık hizmet döneminde metroya tek bir kazma bile vurmadı. Vurmak istediğinde ise yerel seçime altı ay kalmıştı ve AKP Hükümeti metro için alınan uluslar arası krediye Hazine garantisi vermedi. Büyük Kanal gibi dev bir projeyi tamamlayan Piriştina, metroya neden kazma vurmadı dersiniz?
İki zoru aynı anda göğüslemek istememiş olabilir. Ancak Büyük Kanal’ı tamamladıktan sonra da iki yıl boyunca metroya girmedi.
Belki de önceliğinde yoktu... Kim bilir?
Ancak bence meselenin kökünde yukarıda savunduğum tez var.
"İzmir’de metro yapmak da, iş yapmak da zordur" tezi.
Halen yararlandığımız tek hat olan Bornova-Üçyol’un inşaat sürecinde Özfatura’ya açılan dava sayısı 200’ün üzerinde.
Özfatura’nın kendi tabiriyle "İstemezükçüler’
Açarlar davayı, basarlar havayı...
Yeni Kent Merkezi Planı ve Kültürpark Yeraltı Otopark’ında olduğu gibi .
İkincisi, İzmir’in insanı kadar zemini de zordur.
Her yandan kenti kuşatan fay kırıkları bir yanda...
Ve yataklarını zaman içinde yer altına alan nehirler, göller diğer yanda.
İzmir’de metro yapmak zordur.
Çünkü, bu kentin insanları başlanan işin derhal bitmesini ister. Sabırsız, tahammül olmaktır biraz da İzmirlilik.
Öyle, "vay efendim şirket iflas etti, yer altı nehri çıktı, göller yolumuzu kesti" gibi bahaneleri anlamaz, dinlemezler.
Tüm bu zorluklar, Başkan Aziz Kocaoğlu’nun (Bana göre cesaretle) giriştiği metro macerasının çıkmaza girmesini biraz olsun açıklıyor.
Elbette Başkan Kocaoğlu hatasız değil. Aldığı ya da alamadığı kararların da sürece etkisi tartışılmaz.
Zemin kötü, Kamu İhale Yasası bağlayıcı... İhaleyi kazanan şirketler ya batık, ya batmak üzere...
Üçyol-Üçkuyular hattında iki şirket battı.
Yer altı gölleri ve nehirleri, fay hatları derken, proje ancak kaplumbağa hızında ilerliyor.
Bornova’da zemin sorunu, Karşıyaka tünellerinde yer altı nehri derken bir türlü verilen tarihler tutmuyor.
Ama öyle ya da böyle bu metrolar bitecek. Başkan Kocaoğlu’na sordum.
"Ya bitecek ya bitecek" diyor. Hem de bir iki yıla kadar.
Bence de bitecek.
Peki üzerinden yapılan siyasete ne demeli?
Bunlar da olacak. İzmir’de yürüyen en büyük yerel yönetim projesi...
Siyasetçinin bu argümanı kullanması da son derece doğal.
AKP de kullanacak, MHP’de, DP’de...
Çünkü esnafın gözle görünür mağduriyeti ortada, trafik çilesi de cabası...
Ama eleştiri yaparken dozu kaçırmamak, eli vicdanın üzerinde tutmak gerekiyor. "Beceremedi" derken "neden?" sorusunun içten içe sorulması, keyfi, kasti faktörlerin oranı saptanmalı. Eleştirmiş olmak için eleştirmek de Türk siyasetinde vardır.
AKP’nin çiçeği burnunda İl Başkanı Ömür Kabak, yerel muhalefete metrodan başladı. Hatta öncesinde yaptığı ilginç bir çağrı da var.
"Hükümetle el ele verin. Yardım isteyin. Metroları bitirelim" gibi.
İstanbul Boğazı’nın bilmem kaç metre altına raylı sistem götüren Hükümet, İzmir’de "yardım istenirse mi" işe el atacak?
Ya istenmezse?
İşte o zaman ne haliniz varsa görün durumu...
İzmir’deki metro projelerinin hükümet yardımı alacak kadar vahim olduğunu sanmıyorum. Sonuçta tüneller bitti ya da bitmek üzere.
Aziz Başkan’ın aylarca en sert muhalefete göğüs gerip yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiği metronun siyasi kaymağını hükümete yedirecek kadar basiretsiz olduğunu ise hiç sanmıyorum.
Ama TC Hükümeti'nin bir kente yardım etmesi için yardım beklemesi de bir o kadar manidar.
Ne yani, Aziz Kocaoğlu yardım istemeseydi, UNIVERSIADE 2005 yapılmayacak mıydı?
Ama yine de AKP’nin yeni Başkan’ı Kabak’ı kutlamak gerekiyor. Üzerinden siyaset de yapsa kent lehine bir işin ucundan tutmaya çalışıyor.
En azından dava açıp, süreci baltalamaktan iyidir.
Not: 30 yaşında, evlilik için gün sayan oğlu Nazım’ı kaybeden, İzmir’in ablası, Eski Milletvekilimiz Türkan Miçooğulları’nın acısını paylaşıyorum. Allah’tan rahmet dilerken, Miçooğulları ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum.