"Frene bas AKP" sesleri
Yazar: Mahiye Morgül
AKP'yi iktidara taşıyanlar şimdi "frene bas" diye çığlık atıyorlar.
İlk "frene bas" çığlığını kim attı, bilmem fark ettiniz mi? Ahmet Altan zannettiniz, değil, ondan daha önce Devlet Bahçeli dedi.
17 Mayıs Cumhuriyet miting kararı basına açıklandıktan sonra Bahçeli'den bir demeç düştü haberlere. AKP'ye uyarı niteliğinde, kelime kelime anımsayamayacağım ama şöyle bir şeydi:
"Siz her istediğinizi yapacağınızı zannederek çok hızlı gittiniz. Bu halkın da bir kabul sınırı vardır. Sınırı aştığınızı görmelisiniz."
Bu demecin nedeni, Hüsamettin Cindoruk'un yeni bir parti kurarken "MHP'ye ve AKP'ye giden oylarımızı geri alacağız" sözü de olabilir. Yani, AKP'ye, "Siz bu kadar ileri gittiniz, benim oylarım düşecek, kendinizi toplayın" demiş de olabilir. Bu bağlamda, ülkesi adına değil, partisi adına kaygı duyarak söylenilmiş olur. Öyle bile olsa, toplumda yükselen tepkinin sonucuydu.
Kabine değişikliği ile su yüzüne çıkan bir şey daha vardı, B.Arınç'ın yeni pozisyonu, devletin çatısında bir hesaplaşma görüntüsü veriyordu. Bunu tarif etmek çok zor!
Makamını Nimet Çubukçu'ya devrederken Hüseyin Çelik anahtar sözcük olacak bir şey dedi: "Zaten biz her şeyi otomatiğe bağladık!"
Bu, kimin nasıl anladığına bağlı bir sözdü elbet, ama bence bir gerçeği söylüyordu; "Dünya Bankasının istediği yasa ve yönetmelikleri hallettik, o yasalarla işi otomatiğe bağladık, Türkiye Cumhuriyetinin çöküşü artık durdurulamaz."
Geriye bir tek anayasayı deÄŸiÅŸtirmek, zaten yapılmış deÄŸiÅŸiklikleri anayasaya yazma iÅŸi kalmıştı. Bu kadarına halkımızın izin vermeyeceÄŸini gören birileri, ki onlar AKP'nin gizli-açık destekçileridir, "Çok tepki alırsın, yükselen toplumsal muhalefet dalgasının altında kalırsın, biz de zarar görürüz, FRENE BAS" demeye baÅŸladı. Â
Zincirin ana halkalarını koparttıktan sonra, diğer halkalarının otomatik olarak dağılacağını görmemek mümkün değil. İşte, otomatik olarak çözülüp dağılacak olan Türk Eğitim ve Sağlık Sistemi, farkındasınız. Ancak, sıcak çatışmaya varması umulan olan bir başka durum daha var ki onu anlatmalıyım.
Belediyelerle ilgilidir. Yerel parçalanmanın ve çatışmanın çok yakında otomatik hale geleceği bir yönetmelikten söz edeceğim. Bakınız, yasa bile değil, basit gibi görünen bir yönetmelik.
2006'da AKP'nin İçişleri Bakanlığı'ndan yönetmelik olarak çıkardığı Kent Konseyi Yönetmeliği'ni anımsayın. Yönetmeliğin uygulamaya başlama tarihi olarak der ki; "Bu yönetmeliğin yayınlanmasında sonraki ilk yerel seçimlerden itibaren üç ay içinde kent konseyleri kurulur". İşte, Haziran 2009 sonunda kent konseyleri fiilen çalışmaya başlayacak. Yani, artık "seçilmişlerle atanmışların bir arada şehri yöneteceği şehir meclisleri" sistemine otomatik olarak giriyoruz.
O mecliste, "seçilmişler" safında parti temsilcileri ve meslek örgütlerinin temsilcileri bulunurken, "atanmışlar" safında ise şapkanın içinden hangi STK tavşanının çıkacağı belirsizdir. Onları, yani "atanmışlar" safındakileri, valiler dernek ve vakıflardan seçerek alacak. Sıkça adı geçen malum sivil anayasayı da akıllarınca o atanmışlar yapacak!
Sonra, nasıl kararlar alacak bu konseyler?
Bir örneğini Pakistan'dan verelim; Svat Vadisi Kent Konseyi. Medeni hukuku kaldırıp yerine şeriat hukukuna geçme kararı alıyor ve merkezi hükümet "bu kararı uygulayamazsınız" diyor ve haklı olarak bölgeye asker gönderiyor, halk kaçışıyor, iç göç başlıyor...
Yani, yasal(demokratik!) yolla, toplumu demokratik olmayan ilkel bir yere taşıyan "otomatik geçiş" var ortada. İngilizce otomatik geçiş; SPAN. Bu adı bir kenara yazın; 2005 müfredatına bizi geçiren Dünya Bankası'nın taşeronu eğitim şirketinin adı da SPAN idi.
Pakistan ordusu şimdi, dünya basınında, halkın üzerine giden, göçlere sebep olan bir ordu olarak anlatılıyor. Öte yandan şeriat kararı alan Svat Şehir Konseyi ise demokratik kurum gibi gösteriliyor. Asimetriye bakar mısınız?
Yani, arkası ayrılma ve ayrı bir ÅŸeriat devleti kurmaya varacak olan, bir çeÅŸit isyan kararı alıyor Svat Kent Konseyi ve bu, demokrasi oluyor! (Lütfen, içinde "seçim" sözcüğü geçmeden demokrasinin tarifini yeniden yapınız.)Â
Ortada yasal kılıfına uydurulmuş bir gerici ayaklanma tezgahı var! Tezgahı kuran, bizim de her dediğini yaptığımız Dünya Bankası'dır.
İşte, çıkardığı "Kent Konseyleri Yönetmeliği" ile AKP'nin bizi parçalamak üzere nasıl otomatiğe bağladığına Pakistan'dan somut örnek!
Ama burası Mustafa Kemal'in Türkiyesi! Anadolu'da uyuyan dev uyandı ve görünen o ki, FRENE BAS çığlıkları hiç bir işe yaramayacak!
***
Size bir sır vereyim. Ermenistan Erovizyon'da Rusya'ya tam puan verdiğinde anlamıştım, ABD ve AB, Asya'da kaybetmeye başladı ve buralarda AKP'den başka umut besleyeceği hükümet yoktur. Ermenistan'ın o akşam sahne ışıkları neden karartılmıştı, şimdi fark ettiniz mi? Ermenistan kapısı açılırsa o kapıdan içeriye Irak'tan getirilen ABD askerleri girecek, bizim bilmediğimiz ama Ermenistan halkının bildiği buydu, onun için Rusya'ya tam puan verdiler. Rusya neden Mamo/Anne diye ağladı, şarkı aracığıyla Asyalı anaların yüreklerine seslendi, fark ettiniz mi? Ve oylamayı uzaydan başlatırken emperyalist Batı'ya dedi ki, "Biz Çin ve Rusya olarak beraberiz, Asya'da kontrol bizdedir!.."  Sonra, Norveç'in birinci geleceğini de anlamıştım, nedeni çok basitti, genç delikanlı eğitimli değil halk çalgıcısıydı, çünkü konservatuarların kapanması da artık SPAN yoluyla otomatiğe bağlandı...
Lütfen akıl sağlığınıza dikkat edin.