Geçen yazıma "Uzun bir zamandır Ä°zmir'in trafik düzeninde nedeni pek anlaşılmayan bir karmaÅŸa yaÅŸanıyor” diye baÅŸlamıştım. Bu yazıda baÅŸka bir konudan söz etmeye niyetliyken aynı karmaÅŸanın sürmesi söze gene aynı noktadan baÅŸlamaya neden oldu.
Kısa zaman önce hemen her yerde karşılaÅŸtığımız bir slogan vardı: "Ä°zmirliler otobüsle ulaşımı sevdi” diye... Bu sloganı kim bulduysa herhalde yoÄŸun saatlerde otobüse binmiyor. Ä°nsanlar üst üste, kucak kucaÄŸa ve otobüsün alması gerekenden çok fazla yolcu sayısıyla ulaşımda olmaktan asla hoÅŸnut deÄŸil.
Kısacası yüzlerce hattan bazıları gün içinde tıklım tıklım hizmet veriyor ve bu da çağdaş olduğunu iddia eden bir kente yakışmıyor.
Öte yandan gençleşme hareketi içinde filoya yeni katılan otobüsler oldukça iyi. Ancak trafiğe çıkan her otobüs İzmir'in dar caddelerinde önemli yoğunluğa neden oldu.
Herhangi bir saat Şair Eşref Bulvarı'ndan geçenler art arda on otobüsün bile aynı anda oluşturduğu tren katarı benzeri konvoylara mutlaka tanık olmuşlardır.
Benzer sıkıntı Şair Eşref Bulvarı'na paralel 1374 Sokak'ta da var. Gümrük'ten kalkıp Montrö Meydanı'na çıkan tüm otobüsler bu sokağı kullanıyor. Çocuk Hastanesi'nde tedavi gören nice çocuk gün içinde buradan geçen yüzlerce otobüsün eksoz dumanını soluyor.
Yıllar önce "geçici” olduÄŸu söylenen bir uygulama ile buraya taşınan bu otobüslere aradan geçen zamanda çaÄŸdaÅŸ bir kent olduÄŸu iddia edilen Ä°zmir'de çözüm bulunamadı.
Benzer bir çözümsüzlükte ısrarla ve inatla Ä°nönü Caddesi'nde sürdürülüyor. Metro tünelinde gerekli betonlama yapılmadığı için çökme tehlikesi nedeniyle Göztepe'den Üçkuyular'a kadar tüm ışıklar "Sürekli yanar söner” duruma getirildi ve müthiÅŸ bir yoÄŸunluk taşıyan Denizmen KavÅŸağı baÅŸta olmak üzere yoÄŸun olarak trafik kazaları meydana gelmeye baÅŸladı. Ãœstelik yaya trafiÄŸi hiç düşünülmediÄŸi için kendilerini araçların arasına atan yayalar da iyice tehlike yaÅŸar hale geldiler ve o caddede üçüncü kez çöküntü yaÅŸandı.
ÇaÄŸdaÅŸ kentimizi iyi tanıdıklarından emin olan bazı ithal bürokratlarımız emin oldukları bu engin Ä°zmir bilgilerini bu kent için yazılan kitapların basımını engellemek, sanat merkezlerinin tanıtımı için fotoÄŸraf çekimlerine izin vermemek gibi ulvi çabalara harcarken her nedense gene "tesadüf” bir kararla karşılıklı geçiÅŸe kapatılan Gürsel Aksel Bulvarı'nı karşılıklı geçiÅŸe açarak Denizmen KavÅŸağı'nı rahatlatmayı akıl etmiyorlar.
***
Geçenlerde Konak Belediyesi bir turizm zirvesi düzenledi. ÇaÄŸdaÅŸ Ä°zmir'in turizm konusunda atılım yapması amacıyla düzenlenen bu toplantı alaturka alışkanlıkla şık çaÄŸrı mektuplarındaki saatten 15 dakika geç baÅŸladı. Ä°zmir Ticaret Odası, TÃœRSAB ve Esnaf ve Sanatkar Odaları BirliÄŸi adlarına yapılan konuÅŸmaların zamanı kullanmak adına ölçüyü kaçırması nedeniyle BaÅŸkan Hakan Tartan'ın "HoÅŸgeldiniz” demek için mikrofona geldiÄŸinde toplantı baÅŸlangıcı üzerinden neredeyse bir saat geçmiÅŸti.
BaÅŸkan'ın konuÅŸmasını tamamladıktan sonra toplantı bitmeden salonu terk etmesiyle birlikte salondakilerin çok büyük bölümü de dışarıya çıktı. Görevli arkadaÅŸlar BaÅŸkan'ın "UçaÄŸa yetiÅŸmek için erken çıktığını” söylediler. Hadi BaÅŸkan'ın zaman sorunu vardı. Ama diÄŸerlerine ne olmuÅŸtu, anlayamadık! "BaÅŸkan'a uymazsak ayıp olur” diye düşünmüş olsalar. Programsız ve sarkan toplantı için eleÅŸtirimi ilettiÄŸim BaÅŸkan Vekili "Bu durumun deneyimsizlikten kaynaklandığını. Bir sonrakinde olmayacağını” bildirdi.
Konak Belediyesi bir sonraki aÅŸama olan komisyonlar halinde toplantı için "gönüllü” isimler kaydetti. O komisyonlardan çıkacak sonuçlarla oluÅŸturulacak ikinci zirveye Sayın Bakan'ın da katılımını bekliyorlar. ÇaÄŸdaÅŸ kentimiz için önemli bir adıma ait toplantı pek baÅŸarılı baÅŸlamadıysa da ardından gelecek adımların saÄŸlıklı atılacağını ümit ediyorum. Konu gerçekten önemli ve bunu düşünmüş olması bile Sayın Tartan'ın kutlanmasını gerektirir.
***
Toplantı sonunda Pasaport'ta yürümek için sahile çıktım. O da ne! Pasaport iskeleden Gümrük'e kadar tüm sahil masa ve sandalyelerin işgali altındaydı ve deniz kıyısına geçme şansı hiçbir yerde yoktu. Bu masaları çalıştıranların sorumlulukları nedir? İşgaliye öderler mi? Tentelerdeki standart bu masa ve sandalyelerde neden yoktur?
Öte yandan oradan gelip geçenlerin oturup dinlenmesi için konmuş kent mobilyaları arasında yer alan banklar da bir takım kişilerce işgal edilmişti. İnsanlar bu banklara oturmasın ve masalarına oturup para alsınlar diye bu banklara çay tezgahları kurulmuştu. Fotoğrafını da çektiğim bu tablo ile tahtaları sökülmüş banklardan birinin görüntüsünü ibretle ilgililerin bilgilerine sunarım.
Geçenlerde "Kirli kent” diye çaÄŸdaÅŸ kentimizi kirletenlerden söz etmiÅŸtim. Ä°ÅŸte bir örnek fotoÄŸrafı da buraya koyuyorum. Ä°zmir BüyükÅŸehir Belediyesi Seyir Terası tabelası üzerine yapıştırılmış çiçekçi ilanları! Tabelayı nasıl da süslemiÅŸ deÄŸil mi? Sahi çaÄŸdaÅŸ kentlerde oluyordu deÄŸil mi böyle yozluklar? Köylerde olmaz çünkü! Bunları seyreden biz kentlilere yazıklar olsun.
***
Oldukça başarılı bir sezon geçiren İzmir Devlet Senfoni Orkestrası bahar konserleri ile müzikseverlere sezon vedası ediyor. 8 Mayıs Cuma akşamı Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda verilen konserin solisti ünlü Macar kemancı Roby Lakatos ve Çigan Grubu idi. Ender Sakpınar'ın şefliğindeki konserde film müzikleri de olan değişik bir repertuvar sunuldu. Açıkhava Tiyatrosu'nun çok büyük bölümünü dolduran İzmirliler harika konseri ve yaratıcılarını doya doya alkışladılar.
Lakatos'un "Fantastik Orkestra” diye övdüğü senfoni orkestramız iyi ki var. Onca çarpık çurpuk iÅŸten sonra Ä°zmir'in çaÄŸdaÅŸ bir kent olduÄŸunu bir kez daha onlarla anladık...