Tekerrür sinyali!
Yazar: Ümit Yaldız
Tarih tekerrürden ibarettir derler ya. Yerel seçimden hemen sonra benzer bir uyarı yapmıştım.
İzmir'in tamamını uzak ara alan CHP'yi 1989'u hatırlatarak, yapılacak benzer hataların 1991 ve 1994 seçimlerindekine benzer sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarmıştım.
Ve tarihin tekerrür edebileceğine dair işaretler İzmirli'nin altı okun üzerine bastığı mührün mürekkebi kurumadan gelmeye başladı.
Tam bir aydır Karşıyaka ve Bayraklı arasındaki işçi kavgasıyla yatıyor ve kalkıyoruz.
Artık kimin haklı olduğu ya da haksız olduğu önemini kaybetti. Sapla saman, at iziyle it izi birbirine karıştı...
Sonuçta Karşıyaka Belediyesi, sınırlarının ve nüfusunun yarısını Bayraklı'ya verdiği ve hizmet alanı daraldığı için işçi çıkarmak zorundaydı. Ve bu gerçek, aylar öncesinden biliniyordu. Karşıyaka'yı 10 şubesi olan bir şirketin 5 şubesini kapatmasına benzetiyorum.
İşçi çıkarmaması düşünülebilir mi?
Ancak görünen o ki; CHP, arsenik krizinde Aziz Kocaoğlu'na yaptığını bu gün Cevat Durak'a yapıyor. Yani kaderiyle baş başa bırakıyor.
İki kez işgal altındaki şantiyeye giden, il başkanı, belediye başkanları, genel merkez ve sendika arasında mekik dokuyan Selçuk Ayhan dışında hiçbir milletvekilinin umurunda değil yaşananlar... Hatta oğlunu Bayraklı'dan meclis üyesi yapan PM Üyesi Canan Arıtman'ın bile... Koca koca MYK üyeleri, PM üyeleri, apoletli vekiller "Aman bulaşmayalım" dercesine fersah fersah kaçıyorlar.
Bir yanda; "Dediğim dedik, çaldığım düdük" mantığında, kendine has duruşunu şimdiden ortaya koyan, parti sorununu, "Kol kırılır, yen içinde kalır" felsefesiyle çözmek yerine "Vali'ye götürüp, partili arkadaşını devletin valisine şikayet eden" Hasan Karabağ... Diğer yanda, ortadan kaybolarak, kendini haklıyken suçlu durumuna sokan Cevat Durak...
Öte yanda ise işi yokuşa sürüp, amacından saptıran sendika yönetimi... Kulağıma gelen bir iddia var ki son derece çirkin... Sendika yönetimi Karşıyaka Belediyesi'ne bir teklifte bulunuyor. Çıkarılan işçilerle çalışan işçiler arasında takas isteniyor. Yani "onu çıkarma, bunu çıkar" meselesi... O zaman ortada işçi meselesinden çok, sendikanın adamları meselesi var. Ya da bazı yöneticilerin DİSK'in üst yönetimine kapağı atmak için sergiledikleri tiyatro. Ve daha da acı olan, 270 işçi için ortalığı ayağa kaldıran sendika, aynı belediyenin taşeron kadrosundan çıkarılan 500 çalışan için neden sesini çıkarmıyor?
Ve tüm bu süreçlerin ortasında kalan ve mekik diplomasisi dışında hiçbir şey yapmayan Büyükşehir Belediye Başkanı... "Ben bu işe karışmam" diyerek kendisini dışarıda tuttuktan bir gün sonra iki belediyeye de ne yapacağını söyleyen bir Büyükşehir Belediye Başkanı... Bu süreçte ne işe yaradığı çok da belli olmayan, silik bir il yönetimi. Yani gereğini yapamayan bir il başkanı. "Nedir bunun gereği?" diye düşünebilirsiniz. Ortada bir parti sorunu varsa, bu sorunu yaratanlar için bir bedel de var demektir. İşte gereği budur. Bu parti, Baykal'ın yürüyüşüne geç katıldığı gerekçesiyle Menemen Belediye Başkanına "kınama" cezası vermedi mi? Tayland'da Aziz Başkan'ı yalnız bırakmayan meclis üyelerinin siyasi hayatlarını bitirmedi mi?
Ve de Hasan Karabağ'ın şikayetiyle tartışmanın önemli bir tarafı olduğunu hisseden İzmir Valisi Cahit Kıraç... "Halk mağdur olursa gereğini yaparım” diyerek başkanlara göz dağı veren Sayın Vali... Peki ne yapabilir Vali Kıraç? Belediye başkanlarını görevden alabilir mi? Yoksa, arsenik krizindeki gibi haftalık, günlük çöp raporu mu yayınlar?
Uzun lafın kısası şu, İzmir'de 1.5 milyon rekor oyla 28 ilçeyi kazanan CHP, 270 işçinin sorununu tam bir aydır çözemiyor. Aslında tüm bu tartışmaların altındaki acı gerçek tam olarak budur. Ve bu mesele, Cevat Durak - Hasan Karabağ arasındaki horoz dövüşüyle açıklanamayacak kadar da önemlidir.
Başta CHP Lideri Deniz Baykal olmak üzere, Baykal tarafından İzmir'in, Ege'nin ağabeyi ilan edilen Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu, Baykal'ın İzmir'deki temsilcisi olan Rıfat Nalbantoğlu, MYK Üyesi Mehmet Ali Susam, PM Üyeleri A. Rezzak Erten, Canan Arıtman, Bülent Baratalı'ya büyük görevler düşmektedir.
Çünkü halkın altı okun üzerine bastığı mührün mürekkebi kurumadan 270 kişilik işçi sorununu çözemeyen CHP'nin ilk genel seçimde ne duruma düşeceği sanıyorum biraz onları da ilgilendirmektedir. Sizce İzmirli, basit bir işçi krizini bile atlatamayan CHP'nin iktidara geldiğinde işsizliği çözebileceğine inanır mı? Hele ki tüm bunlar yaşandıktan sonra...
Tarihin tekerrür edebileceğine dair sinyaller sadece Bayraklı-Karşıyaka'dan gelmiyor tabii ki... Buca'da da garip şeyler oluyor. Meclis üyelerinin "eğitim" için Kıbrıs'a gidişleri, Başkan Ercan Tatı'nın meclisi terk etmesi, Buca'daki kadrolaşma da üzerinde durulması gerekenlerden.
İzmir'de eğitim alanında yaptıklarıyla belediye başkanlığı yolunu açan, depreme dayanıksız okullar sorununu ülke geneline mal eden Başkan Tatı'nın meclis üyelerini Kıbrıs'ta eğitime alması son derece enteresan.
Kıbrıs'ta neyin eğitimini alacak Bucalı meclis üyeleri? Merak edilen bu. Halkın krizden inim inim inlediği bir süreçte "Kıbrıs'ta eğitim" adı altında yapılacak harcamalarla İzmir'deki kaç okul güçlendirilir acaba. Sayın Tatı'ya soruyorum.