Güneş gözlüklü Savcı
Yazar: Ümit Yaldız
29 Mart akşamı "Mesajı aldım" diyen Erdoğan'ın mağlubiyetin faturasını keseceği adresler belli oldu. Bazı bakanlar ve il başkanları...
Erdoğan'ın "başarısız il başkanları gidecek" açıklaması İzmir'i de yakından ilgilendiriyor. İl kongreleri Temmuz'dan Mayıs'a alınırken, hazırlanan rapora göre başarısız il başkanlarının gönderileceği, hatta operasyonun ilçelere kadar indirilme ihtimali var.
Şimdi asıl sorun şu.
Başbakan'ın önüne konulan raporda İzmir başarılı (!) iller arasında mı? Yoksa görevden alınacaklar listesinde mi?
Ben başarısız iller arasında olduğunu tahmin ediyorum.
İşte burada da aynı raporda, mağlubiyetin kime fatura edildiği önemli... İl Başkanı Şengül'e mi yoksa adaylar sürecinin "Ali kıran baş kesen'leri olan milletvekillerine mi?
Daha önce de altını çizdiğim gibi, İzmir'deki seçim başarısızlığı adaylara bağlanırsa Şengül paçayı sıyırabilir. Çünkü onun bu süreçteki tek hatası hataya susarak, teslim olarak ortak olması, siyaseten her şeyini borçlu olduğu isimlere bile sırtını dönmesiydi. Eğer adaylık sürecinde birazcık da olsa söz sahibi olsaydı, Büyükşehir adayı olarak Nükhet Hotar Göksel'i öne çıkarır ya da Cemil Şeboy'u önerirdi. Her ikisiyle de Şengül, bugün tartışılan il başkanı olmaktan kurtulurdu. Parti hiyerarşisinde Genel Başkan'ın, İzmir temsilcisi olarak milletvekillerinden bile üstün olan Şengül, vekillere teslim olduğu için başı bugün fena halde dertte.
Peki nasıl bir il başkanı olmalı?..
Bundan önce AKP'nin yapması gereken şey, İzmir politikasını gözden geçirmektir. Son yıllarda ortaya konulan gerginlik politikası, tehdit ve aba altından sopa göstermeye dayalı söylemler acilen terk edilmeli. Ve kentte normalleşme süreci başlatılmalıdır. İlk olarak Başbakan Erdoğan ve avenesinin İzmir'e, "Fethedilecek kent" gözüyle bakmaktan vazgeçmesi gerekiyor tabii ki.
İkinci olarak da normalleşme süreci için "normal" bir il başkanı bulunmalı... Yani eylem ve söylemleriyle kenti germeyecek, bir ayağı sokakta olan, kent politikasına hakim, sivil toplumla barışık bir il başkanı...
Tercihen merkez sağ kökenli olabilir.
AKP'deki il başkanlığı sürecini neden bu kadar didik didik ettiğime gelince...
Özel bir amacım yok.
Ama seçim sonuçlarına bakıldığında İzmir, CHP açısından dikensiz bir gül bahçesi gibi. Sadece 28 ilçenin kazanılmış olması değil konumuz. Büyükşehir, il genel ve ilçe belediye meclislerinde CHP'nin ezici bir çoğunluğa sahip. Bu tablo hem CHP hem de İzmir için büyük bir tehlike. Muhalefetin olmadığı bir demokraside, icra makamının doğruyu bulması zordur.
AKP'nin Türkiye'yi 7 yıldır kötü yönetmesi de iyi sorgulanırsa altından yetersiz muhalefet olgusu çıkacaktır.
Doğru bir muhalefet, iktidarı yola getireceği gibi kente hizmetinde sağlıklı yapılmasını sağlar. Kaynakların doğru kullanılması, denetim mekanizmasının iyi çalışmasına bağlıdır. Kaldı ki AKP, bazı ilçelerde komisyonlara bile üye sokabilmiş değil.
Bu tablo, CHP içindeki koltuk kavgalarını arttıracak, fütursuz davranışları tetikleyecek ve belki de beş yıl sonrası için ağır bir siyasi fatura çıkaracaktır.
1989 seçimlerini hatırlayanlar ne demek istediğimi anlamıştır. 67 ilin 50'sinin kazanıldığı ancak beş yıl sonra solun sandığa gömülmesine belki de hala çıkamamasına neden olan seçimler.
AKP'de doğru bir il başkanı, az sayıdaki üyeyle bile muhalefeti kamu, kent yararına sürdürebilir. Aklıma Bilal Doğan'ın merhum Piriştina'nın ilk dönemindeki hali geldi bir anda. 8-10 ANAP'lı ile İzmir'deki en iyi yerel siyaset aktörü olmayı başaran, Büyükşehir Meclisi'nde meclis üyeleriyle köşe kapmaca oynayan, her gün sokakta yerel yönetimden hesap soran Bilal Doğan...
AKP kulislerinde Doğan'ın da adı il başkanı olarak geçmeye başladı. Bence de Doğan'ın İzmir'i yönetecek bilgi, birikim, tecrübe ve daha da önemlisi mali altyapıya sahip olduğu görüşündeyim.
Çiğli Adayı Ömür Kabak da fena bir aday değil. DYP kökenli Kabak, tüm İzmir'de oylarını yüzde 50 arttırabilen tek başkan adayı. Teşkilat tecrübesini de eklersek Kabak'ın İzmir'i en azından mevcutlardan daha iyi yöneteceği kesin.
En azından eski hakim ve savcı olan Ömür Kabak, özel yetkili savcıların ilgi alanında olmayacaktır.
Görevden alınan güneş gözlüklü savcımızın Akşam Gazetesi'ne yaptığı açıklama çok ama çok ilginç. "Alınmasaydım, AKP İl Başkanı'na da operasyon yapacaktım” diyor.
Şehir Plancısı Şengül'ün Savcı Murat Gök'ün ilgi alanına nasıl girdiğini doğrusu merak ediyorum. Yoksa, Savcı Gök'ün bahsettiği il başkanı kendisi değil mi? Birilerinin bu duruma bir açıklama getirmesi gerekiyor.
Eski İl Başkanı Ali Aşlık'a gelince.
Hem 2007 hem de 2009 sürecinin siyasi mağduru... Aşlık'ı mağdur edenler de 29 Mart'taki hezimetin müsebbibi.
Yani 29 Mart sonuçları Ali Aşlık'ı haklı çıkardı. En azından Aşlık'ın başkanlığında girilen seçimlerde 7 ilçe 20 belde belediyesi kazanılmıştı.
Ancak kendisi yüksek sesle aday olmadığını söylüyor. Sanıyorum bu da bir tür siyasetçi davranışı. "Ben bu saatten sonra aday olmam. Ancak görev kabul ederim.”
Ama bu üç ismin tek potada birleşme ihtimali de göz ardı edilmemeli.
Güneş gözlüklü savcının görevden alınmasına gelince.... Devlet bürokrasisi yıldızları sevmez. Kendisi yakından izlediğimiz, bazı operasyonları nedeniyle takdir ettiğimiz, bazıları nedeniyse de eleştirdiğimiz bir hukukçuydu. İzmir basınınsa 1 numaralı haber kaynağı.
Ama güneş gözlükleriyle Kordonboyu'nda verdiği röportajlar sonunda başını yedi. Bürokraside yıldız olmayı düşünenlere duyurulur. Ancak Savcı Gök gibi "kayan yıldız" olabilirsiniz. Benden söylemesi...
***
Not1: Bayraklı'dan İzmir'e doğru bir grup AKP'li yürüyüşe geçecekmiş. 29 Mart'ın mağdurlarından Mikail Bilici önderliğinde. Yollar yürümekle aşınmayabilir ama birileri yürürse birilerinin koltuğu erken aşınabilir.
Not2: Kemal Karataş dün Konak Belediyesi'nin çok yakınlarında görülmüş. Özellikle CHP Eski İl Başkanı'nı belediyenin karşı sokağındaki bir otele girerken görenler şaşırmışlar. Yeni Başkan Hakan Tartan'ın Ankara'da olduğundan hareketle Karataş ve ekibinin Otel lobisinde strateji geliştirdiği düşünülüyormuş. Yoksa Karataş neden otele girsin ki?
Not3: Büyükşehir Belediyesi'nin Çeşme'deki "proce" toplantısı Pazar'a kadar devam edecekmiş. Sigarayı bıraktığı için barut gibi olan Başkan Kocaoğlu'nun yanına bile yaklaşılmıyormuş. Dolayısıyla da adaylık sürecinde rakipleriyle görüşüp, şimdilerde birinci sınıf Azizci olan bürokratları bu durumdan son derece rahatsızmış.
Not4: Gözden çıkarıldığı için Çeşme toplantısına gitmeyen bürokratlar ortadan kaybolarak Çeşme'deymiş izlenimi veriyorlarmış.