Utanmak gerek...
Yazar: Zeynel Kozanoğlu
Gazeteci İsmail Güneş'i yitirdik, yüreğimiz yanık. Bunun üzerine bir bidon benzin daha dökülse nasıl olur? Geçen akşam televizyonda haberleri izlerken ben öyle oldum. Rahmetli İsmail Güneş'in çalıştığı kurumun yetkilisi konuşuyordu.
Sivas Valiliği'nin izniyle yardım kampanyası açılmış. Yardımsever yurttaşları rahmetli arkadaşımızın çoluk çocuğu daha rahat etsinler diye yardımcı olmaya çağırıyordu. Kanım kurudu. Bu ne biçim bir utanmazlıktır.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşlarıyız. Bu ülkenin böylesine üzücü bir kazada yaşamını yitiren bir evladı için yardım kampanyası mı açacaktık? Buna insanların gönlü nasıl razı olur? Bu kampanyanın açacağı yaraya hangi insan katlanır? O ana ki, yavrusunu yitirmiş. O eş ki, eşini yitirmiş.
Görev şehidi gazetecinin çocukları aç kalmasınlar diye milletten para toplanıyor.
Peki, Anayasa sosyal devletten söz ediyor. Sosyal devlet nasıl oluyormuş? Bir devlet aklı başında bir devlet ise, sigortası vardır, çeşitli fonları vardır, vakıfları vardır. Örtülü, örtüsüz ödenekleri vardır. Tanrım, sen benim aklımı koru.
Bundan yıllar önce bir sinema sanatçısının Amerika'da böbreğini değiştirttik. Hangi kampanya sonunda toplandı gerekli para? Bulgaristan'da doğmuş büyümüş yirmi yaşında bir çocuk sadece ağırca demir parçaları ustaca kaldırıyor diye taa dünyanın öte yüzünden özel uçakla filan getirttik.
Getirtmek için harcadığımız para bir yana, Bulgar hükümetine o çocuk Türkiye'de de o demirleri kaldırsın, diye tam tamına bir milyon dolar rüşvet verdik. Bu parayı bir araya getirebilmek için hangi kampanyaları devreye soktuk?
Tepemizdeki bir arkadaş üç çocuğunun üçünü de Birleşik Amerika'da okuttu. Ve kendi ifadesine göre de bu çocukları okutmak için parası yoktu. İyi de, bu çocukların Amerika'da okutulabilmesi için kampanya mı açtık?
Tartışmalı kaynaklara girmek istemiyorum.
Ve hemen herkesin kulağına ulaşan olayları örnek olarak göstermek istiyorum. Bir okumaz yazmaz profesörü devletimize başbakan eyledik. Bir gece bavullar içinde yarım trilyon lira parayı bilinmeyen bir yönde aldı, götürdü.
Parayı nereye götürdüğünü sormaya hazırlananlara da "Söylersem savaş çıkar" demiştir. Biz o yarim trilyon lirayı bir kampanya ile mi bir araya getirmiştik?
Benim devetimin hazinesi bitmez tükenmez zenginliktedir. Benim miletimin gönlü akıl almayacak ölçüde zengindir. Elbette yardım edecektir.
Biçimi yanlış. Şehidin hemen toprağa verilmesinin arkasından para toplanması yanlış.
Bir takım ihtimaller için bir takım hazırlıklarınız olur. Silahlı Kuvvetlerimiz bir kaybı olduğunda bunun açacağı yarayı sarmak üzere vakıflar oluşturdu. Polisimizin böyle bir kurumu olduğunu biliyorum. Gazeteciler için de böyle bir hazırlığı niye yapmazlar? Bu meslek gelip geçici değil ki?
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı böyle konularla uğraşacağı yerde, ne ile uğraşıyor? Bir cemiyette bir üye başkan seçilmeye hazırlansa da, ben de onu hırpalasam, gibi bir hevesin peşinde koşuyor. Örneğini yaşadık.
Türkiye'nin üçüncü Büyük Gazeteciler Cemiyeti'nin başkanı hakkında bir diyeceğim yok. Allahın izniyle o gidici. Kulağıma gelenler doğruysa genel kurul tarihi olarak 27 Mayıs gününü öneren arkadaşlarına öfkelenmiş.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin olağan Genel Kurulu 26 Mayıs 2009 günü toplanacak, bu arada bu haberi de vermiş olayım.