Günah keçisi!
Yazar: Ümit Yaldız
"İzmir Yunan'a bile bu kadar direnmedi" başlıklı yazıya inanılmaz tepkiler aldım. Tepkilerin önemli bölümü AKP cephesindendi. Ve yazının her harfine her satırına katıldıklarını söyleyen AKP'lilerin aklında iki şey vardı?
Başbakan Erdoğan, seçim akşamı yaptığı açıklamanın arkasında duracak mı?
İkinci olarak da İzmir'deki normalleşme sürecinin aktörleri kim olacak?
Öncelik tabii ki il başkanında...
Yeni il başkanı kim olacak? AKP'lilerin öncelikle yanıt bulmaya çalıştıkları soru bu?
***
Peki AKP İzmir'de gerçekten başarısız mı oldu?
Oranlara bakarsak "olmadı" da diyebiliriz. Çünkü 22 Temmuz'da yüzde 31 alabilen AKP, 29 Mart'ta yüzde 32'yi bulmuş görünüyor.
İl Genel Meclisi'nde ise yüzde 30'da kalmış. Yani 22 Temmuz'un oranını her iki kriterde de yakalamış durumda. Yani üç İzmirli'den biri AKP'ye oy vermiş.
Burada asıl sorun belediye başkanlıklarının tamamını kaybetmiş olmaları... Neden kaybettiği geçen yazıda söyledik.
Siyaseti ahbap-çavuş ilişkisiyle yapmaları, partiyi cemiyetçiler yerine cemaatçilere emanet etmeleri, seçmenin önüne ticari ortak, kayınbirader, sekreter, oğul, yeğen gibi yakınlarını koymaları, seçimden seçime ortaya çıkan Taha Aksoy'u aday göstermeleri, Konak'ta oturan, Konak'ta siyaset yapan bir gökdelen müteahhidini Bayraklı'ya kaydırmaları gibi nedenler...
Bu faktörlere doğuluları dışlamaları, göçmenlerle ilişki kuramamalarını da ekleyebiliriz.
Ve tabii ki en önemlisi de İzmir'i germeleri... Eylem ve söylemleriyle İzmir'i geren, tehdit eden yapının bu kentten çıkma şansının olmadığını defaten söylememize rağmen ders çıkarmak şöyle dursun, yok etme, susturma politikaları izlemeleri de var tabii ki.
***
Dönelim AKP'lilerin aklındaki sorunun yanıtına...
İzmir'in bundan sonraki süreçte dümeninde kim oturacak? Yani İl Başkanı kim olacak? Bilindiği gibi Mayıs ya da Haziran'da bir İl Kongresi var. Ve seçilemeyen, aday olamayan, aday olsa da seçilemeyecek yerlerden gösterilen çok sayıda delege var.
Tabii ki bu delegeler şimdi hesap sormak istiyor? Hesap günü geldi, çattı...
Ve dahası Başbakan'ın "Mesajı aldım" sözünden sonra İzmir İl Başkanı Aydın Şengül aday olabilecek mi? Olsa bile Ankara'dan vize alabilecek mi?
Şengül'ün önünde iki büyük engel var bence. Birincisi, İzmir'deki tarihi hezimet. Bergama'dan, Ödemiş'e, Kemalpaşa'dan Buca'ya kadar çok sayıda AKP'li belediye kaybedilmiş, yerlerine de yenileri konulamamış durumda.
Aziz Kocaoğlu rüzgarı desek... Ödemiş-Bergama'yı sorarlar aadama. Büyükşehir dışında da mı esti bu rüzgar diye? Evet. Bence esmiştir ama yine de diğer faktörlerini de unutmamak lazım.
Şengül'ün karnesi hazırlanırken matematik kurallarından yola çıkılmalıdır.
Yani basit dört işlem. Toplama, çıkarma, çarpma ve bölme...
Önceki İl Başkanı Ali Aşlık'ın döneminde girilen 2004 seçimlerinde Bergama-Ödemiş, Tire, Kemalpaşa, Aliağa, Buca, Gaziemir gibi 7 ilçe ve 20'ye yakın beldeyi kazanan AK Parti. Şengül'ün başkanlığında tamamını kaybedilen hala kimin kazandığı tartışmalı olan Bayındır...
Oransal olarak bakarsak da Aşlık'ın başkanlığında İl Genel'de yüzde 35, Büyükşehir'de yüzde 32,5 alan AK Parti, Şengül'ün başkanlığında yüzde 30'a gerilemiş bir AK Parti.
Matematik yalan söylemez. Hesap ortada.
Matematik kurallarına göre Şengül, bu seçimde başarısız olmuştur.
Bu başarısızlığı tek başına onun hanesine yazarsak tabii ki haksızlık etmiş oluruz. Adayın yetersizliği, "Teğet geçti" diye savunulan ancak şimdilerde herkesin birinci kılıfı olan ekonomik kriz, hükümetin tarım politikası, kürt politikası, İzmir'de tarikatlara yakın vekillerin parti içinde oluşturdukları dar kadrolar da başarısızlıkta önemli birer faktördür.
***
Ama en önemli faktör adaylar. İşte il başkanının günahı da burada başlıyor.
Örneğin, 22 Temmuz'da AKP Çiğli'de 20 bin oy alırken 29 Mart'ta 33 bin alabilmiş. Metropoldeki tüm ilçelerde oy kaybına uğrayan, partisinin oyunu bile alamayan adaylara karşın Ömür Kabak, Çiğli'de partisinin oyunu 13 bin arttırmış durumda.
Hem de Aziz Kocaoğlu rüzgarına rağmen... Buna karşın Bornova'da Mustafa Seyhan, Buca'da Beytullah Selman partilerin oyunu bile alamamış görünüyor. İkisi de sevdiğim, emeklerine saygı duyduğum siyasetçilerdir. Ama siyasette duygusallığa pek yer yoktur.
Siyaset, matematik kadar soğuk ve acımasızdır.
Zaten AKP'nin başına gelenlerde de bu duygusallığın büyük etkisi olmuştur.
Anketlerde en çok oyu bulunan Cemil Şeboy'u aday yapmadığın gibi seçime üç gün kala içeri atarsan, Bornova'da partiye katılmış belediye başkanlarını aday yapmayı bırak delege bile yazmazsan, yerel seçimle, ilçe kongresini karıştırırsan olacağı budur.
Çeşme'de merkez sağ kökenli Mustafa Cenger, son dakikada katıldığı AKP'yi bir daha rüyasında göremeyeceği bir oy oranına ulaştırdı.
Seçime üç gün kala il teşkilatının liste başı yaptığı il genel meclis üyesi adayı yolsuzluktan tutuklanmasa belki de seçimi alacaktı. Hem de Çeşme'de...
İşte size iki örnek üzerinden aday faktörünün etkisi...
Peki İl Başkanı'nın günahı ne burada diyebilirsiniz? Ortağını Konak'tan Meclis Üyesi yazdırması mı? Yoksa çaycısını, danışmanını "delege" yapması mı?
DeÄŸil tabii ki...
İlçe adayları belirlenirken milletvekillerine karşı tam bir teslimiyet örneği göstermesi... Siyaseten kendisini var edenlere bile sırtını dönmesi. Örneğin Bayraklı'da Ali Aşlık'ın arkasında bile duramaması...
Çünkü, Ankara'daki aday pazarında kendi adamı için tepinen, yumruğu masaya vuran çok saygıdeğer vekillerin hiçbiri, bu gün kaybetmenin sorumluluğunu üzerine almayacaktır.
Topu, doğrudan Şengül'ün üzerine atacaklardır.
Ve İzmir'de bir günah keçisi arandığı şu günlerde, kurban edilecek en uygun günah keçisi Şengül'ün ta kendisi olacaktır.
***
AKP cephesinden İzmir'de bir normalleşmeye ihtiyaç vardır. Kenti iki yıldır geren, toplumun katmanlarının içine sindiremediği isimler kenara konulmalı, tercihen merkez sağ kökenli, toplumun her katmanıyla ilişkisi olan, başarılı ve temiz bir siyasi sicili olan il başkanı acilen ihtiyaçtır.
Bu AKP için olduğu kadar CHP'li yerel yönetim için de ihtiyaçtır. Çünkü aklı-selim bir muhalefet, adamı doğru yoldan ayırmaz.
Türkiye'nin bugün geldiği noktanın sorumlusu iktidar kadar yetersiz muhalefetse, İzmir'de aklı-selim bir muhalefetin Aziz Kocaoğlu'na katacağı çok şey vardır.
Toplumu germeyecek, sevgiyle kucaklayıp İzmir'i saracak bir muhalefet, AKP'yi İzmir'de en azından bulunduğu noktada tutundurmaya yarar.
Benim aklımda bir iki isim var. Ama zamanı geldiğinde söyleyeceğim. Henüz erken.