Bir şey olmak mı bir şey yapmak mı?
Yazar: Ümit Yaldız
Okuduğum bir kitapta şöyle deniliyordu:
İki tip siyasetçi vardır. Bir şey olmak için siyaset yapanlar ve bir şey yapmak için siyaset yapanlar...
Bulunduğunuz kentlerin belediye başkan ve meclis üyesi adaylarına bu gözlükten bir bakın. Sizce onlar siyaseti bir şey olmak için mi yapıyorlar, yoksa bir şey yapmak için mi?
Ve bir şey yapmak için siyaset yapanları bulup oyunuzu gönül rahatlığıyla verin.
Hem de partisine bakmaksızın.
Çünkü siyasi partiler arasındaki çizgiler o kadar inceldi ki.
Yok bunların birbirlerinden farkı.
Yolsuzlukları bile benzeşiyor artık. AKP'nin Şaban Dişli'si var, CHP'nin Mehmet Sevigen'i.
MHP'nin de eski bakanları vardı hatırlarsanız. Hani yüce divanda aklanıp paklanan...
Al birini vur ötekine...
Yurdun dört yanından yolsuzluk dumanları yükseliyor. Biri AKP'li öteki CHP'li...
Savcılar aynı suçtan gözaltına alıyor onları. Rüşvet, irtikap, adam kayırma, devleti zarara uğratma, görevi kötüye kullanma vs...
***
Yıllardır savunduğum şey... Aslında siyasetin insan odaklı algılanmasıydı. Yani aday odaklı.
Adaya bakacaksın. Ve neden aday olduğunu bulacaksın.
Bu adam ya da kadın ne istiyor? Amacı başkan olmak mı, cebi doldurup köşeyi dönmek mi, yakınlarını işe aldırıp, imparatorluk kurmak mı? Yoksa kentine, ülkesine faydalı, gerçek anlamda hizmet üretmek mi? Nerdeee dediğinizi duyar gibiyim. Ama iyi bakarsanız onları da görürsünüz. Kimileri küçük diye tabir edilen partilerden, kimileri, "Asla elim gitmez" dediğiniz partilerde seslerini duyurmaya çalışıyor. İşte CHP'nin İstanbul adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu bu yüzden önemsiyorum. Tıpkı İzmir adayı Aziz Kocaoğlu'nu önemsediğim gibi... Dürüst ve demokrat oldukları için. Eleştiriye tahammüllü oldukları için.
Her şeyden önce adam oldukları için. Çünkü siyaset o kadar kokuşmuşluklarla dolu ki... Herkeste olması gereken dürüstlüğü bile mumla arar hale gelmişiz.
Yazık.
Ve de hem Kılıçdaroğlu'nun hem de Kocaoğlu'nun siyaseti "bir şey olmak" için yaptıklarını düşünmüyorum. Çünkü onların en azından "adam gibi adam" olduklarını görüyorum. Tüm insanı ve idari hatalarına rağmen.
***
Yok bunların birbirinden farkı. Bir zamanlar ideolojik duvarlarla ayrılan partiler, birbirlerinden adam transfer etmek için adeta yarışıyor. CHP'den AKP'ye, oradan MHP'ye... Bir dönem aynı kahveye gitmekten bile imtina edenlerin ceket yakaları, toplu iğne izinden kevgire dönmüş durumda. O rozeti çıkar, öbürünü tak, öbürünü çıkar, berikini tak.
Yazık.
***
Önceki yazıda İzmir listelerinden söz edeceğimi bildirmiştim. Ama kısa geçmeyi yeğliyorum. Çünkü listelere biraz yakından bakınca siyasetten soğuyor insan. Seçim arifesinde sizleri soğutmak istemem doğrusu. Aday kılıklı modern zübüklerin ne yapıp edip, listelere girmeyi başardığını gördüm. Yani gazeteci olarak önümüzdeki süreçte malzeme sorunu yaşayacağımı pek sanmıyorum.
Ama birkaç kişiye sözüm olacak.
CHP'den ayrılıp AKP'ye geçtikten sonra “Atatürk'ten sonra en büyük devlet adamı Tayyip'tir” diyen Buca İl Genel Meclis Üyesi Turgay Güney 17. sıraya konulduktan sonra aynı şeyi düşünüyor mu acaba?
Ya da Seferihisar İl Genel Meclis Üyesi Mehmet Emin Belkıs? Ya da Hüsnü Boztepe...
Bornova'da AKP'nin seçimi kazanacağı üzerine 10 bin YTL'lik iddiaya giren CHP'nin kurucu üyelerinden Can Özyer... 25. sıraya konulduktan sonra aynı şeyi düşünüyor olabilir mi? Ya da tüm ekibi çizik yiyen, Milletvekili Erdal Kalkan? Hala AKP'nin Türk demokrasisi için şans olduğuna inanıyor mu?
Sadece AKP'yi eleştirdiğimi sanmayın... Listelere giremeyen CHP'liler şimdiden adaylarının rakipleriyle dirsek temasına geçti bile. Haksız da sayılmazlar hani. CHP'lilerin giremediği listelere bakınız kimler girmiş?
Midyeciler, çakma gazeteciler, Mamaklılar, Bursalılar, yeğenler, oğullar, kuzenler ve daha kimler kimler...
Adaylar nasıl belirlendiyse, meclisler de öyle belirlenmiş durumda.
Sen, ben, bizim oğlan mantığıyla.
Not: Süleyman Gençel'in Kemal Abisi'nin Konak adaylığı için birileri seçim kuruluna itiraz etmiş. Yani Kemal Abi'nin mahkemeye gidişi sadece partinin hesapları değilmiş.
Tahmin edebileceğiniz gibi itiraz edenler CHP'li birileri...
Ve de Kemal Abi'nin yasal sürede istifa etmediği, il başkanı olarak adaylığının geçerli olmaması gerektiği gibi şeyler iddia etmişler. Hatta imzalı evrak bile buldukları iddiası var. Yargı elini çabuk tutmaz ve 30 Şubat sonrası karar verirse, CHP'nin Konak'ta adayı olmayabilirmiş.
Hatta bu işin hukuksal boyutunu da eski bir CHP'li avukat vekil yürütüyormuş. Kemal Abi'nin de avukatı olan muhalif eski vekil. Benden duymayın ama böyle bir şey var galiba.