Bakanlık onaylı zayıflama
Yazar: Ercan Sever
Farkında olarak veya olmayarak aldığımız kaloriler kilo şeklinde vücudumuzda eser (göbek, basen ve benzeri) bırakmaya başladıkça endişelenir ve süreci tersine çevirmek için dikkat kesiliriz. Eğer alınan kilolar aritmetikten çıkıp geometrik değişimlere neden olmaya başlamışsa benim gibi paniğe kapılırsınız. Size kısa sürede kilo verdirecek her vaade umutla bakarsınız. Ancak milyon defa uygulamaya çalıştığınız diyet listelerine, başarısız deneyimleriniz nedeni ile mesafelisinizdir. 'Aç kalmadan zayıflatan!!!' ve öğle yemeği yerine yaban mersini, akşam yemeği yerine ise sınırsız yeşil elma yemeyi öneren diyetisyenlerin tavsiyelerine karnınız toktur. Panik psikolojisi ile çözüm olacağına yönelik şüphelerinize rağmen günün her saati size ulaşan mucize zayıflama hapları, kürleri sizi hedefe ulaştıracak umut olarak ilginizi çekmeye başlar.
İtiraf ediyorum . Aldandım, para kaptırdım
İnternette, TV'de, dergide, gazetede kah Seda Sayan kah Ebru Şallı elindeki kutu veya tüpleri size doğru sallayarak zayıf günleri muştuluyor. Aslında hiç de inandırıcı olmayan ve popüler tipler ile sizi ikna etmeye çalışan çok sayıda firmanın reklamını günlük yaşamın içinde sıradanlaştığımı sandığım bir anda o ilanı gördüm. Saflık mesajı veren beyaz ambalajı ile bir hap kutusu size kilo kabusunuzu sonlandıracak müjdeyi veriyordu. Hiçbir şey yapmadan altı ayda 12 kilo. Önce biraz da gazetecilik ruhu ile hemen inanmamalıyım refleksini gösterdim. Biraz internet araştırmasının ardından ilacı pazarlayan ithalatçı firmaya ulaştım ve uzunca denebilecek bir telefon görüşmesinde; "Bakın ben gazeteciyim, beni kandırmazsınız. Eğer sattığınız ürün zayıflatmayacaksa peşin söyleyin yoksa iddialarınızın takipçisi olacağım" mesajını telefondaki muhatabıma kararlı bir ses tonu ile verdim. Bu durumda hemen satıcının agresif bir pazarlama performansı sergileyeceğini bekledim ama yanıldım. Telefondaki ses sakin ve umursamazcasına çok basit bir iki cümle ile zayıflama hapının sürekli kullanımı halinde zayıflatıcı etkisi olduğunu söyledi. Evet hepsi o kadar... Ne bir ısrar ne de bir ikna etme girişimi yok. Telefondaki firma yetkilisi ikna olmaya hazır olduğumu fark etmişcesine nasıl olsa satın alacak kendimi yormama gerek yok havasındaydı. Aslında yanılmıyordu da telefonda arka arka sorduğum sorular sadece kendimi iyi hissettirmek içindi. Para verdim ama araştırdım, sordum, vicdani rahatlığa ulaşmaktı tek hedefim. Öyle de oldu. İkna kaygısı taşımayan satıcıya adresimi ve siparişimi vererek telefon görüşmesini sonlandırdım.
Düşük maliyet, üç haneali kar marjları
Yaklaşık bir ay boyunca aksatmadan Hindistan'dan gelen ve içeriğinde ne olduğu belirsiz iri kapsülleri yutmaya başladım. Bu çok da bilinmeyen haplar ile kilo vereyim derken böbreklerden olmayalım kaygısını her kapsül yutuşumda aklımdan geçirmedim değil. Bir ay sonunda yemek alışkanlığımda (bozukluğunda) her hangi bir değişiklik olmamasına rağmen verilmiş tek gram olmadığını tartılarak tespit ettim. Böbreklerimin selametine yönelik endişelerim ile yuttuğum o ne olduğu belirsiz kapsüller böbreklerimde ne gibi iz bırakmıştı bilmiyorum ama kilo verdirmediği ortadaydı. Tipik sayılabilecek bu deneyim günde onlarcasına maruz kaldığımız diyet endüstrisinin mesajlarına güvensizliğimi pekiştirdi, ama benim cüzdanımdan firmanın hesabına yönelik hiç de küçümsenmeyecek bir para hareketine de neden oldu.
Diyet endüstrisi biraz da popüler kültürün dayatmaları ile devleşti. Trilyon dolarlar ile ölçülen sektör; enerji, silah, otomotiv gibi konvansiyonel sektörlerin iş hacmini yakaladı, hatta bazılarını geçti. Sektör Türkiye'de de dev adımlar ile büyüyor. Öncelikle diyet ürünler çok pahalı. Çünkü pazar problemi yok ve satış her daim canlı. Kar marjları astronomik. Bazı diyet haplarının içeriğine dikkatlice bakınca; kilosunu birkaç liraya temin edebileceğiniz bitkiler bir araya geliyor ve yüz binler ile ifade edilen rakamlara alıcı buluyor. Yani 5'e mal edip 50'ye değil 500' e satıyorsunuz. En büyük maliyet unsuru şu zırt pırt karşımıza çıkan reklamlar.
Şişmanların Bakanlar Kurulu'na yansıyan diyet sorunu!
Reklam yaratıcılığı adına çok vasat olan reklamlar adeta benim zayıflama hapı ile görüştüğüm firma yetkilisinin umarsızlığında. Nasıl olsa satılacak rahatlığı ile son derece kötü reklamlar ile büyük kitlere ulaşma hedefleniyor. Bu reklamları hazırlayanlar eğer profesyonellerse bence bu işi bırakmalılar. Çünkü farklı çok firmanın ürünlerinin tanıtımında sloganlar bile aynı. Bu sloganların en çok kullanılanı ise 'bakanlık onaylı' ifadesi. Özellikle arama motoru reklamlarında sloganın bir kısmı görülüyor "Bakanlık onaylı zayıflama..." sonrasına çok da dikkat emiyorsunuz. O kadar çok vurgulanıyor ki bu ifade. Hah tamam biz şişmanların sorununa sonunda Bakanlar Kurulu el attı hissine kapılıyorsunuz. Devam ediyor ve sayın Başbakan şu sıcak gündeme rağmen şişman yurttaşların sorununa da sahip çıktı diyerek pay çıkarıyorsunuz. Sahiden neden diyet hap veya karışımları (asla ilaç değiller) satanlar şişmanları etkilemek için Bakanlık onayına ihtiyaç duyarlar. Şişmanların hayatlarını hatta diyetlerinin bile tamamen resmi düzenlemeler ile mi gerçekleştirdiklerini düşünürler? Bu duygumu da birey kaygısı her daim diri şişmanlar adına ifade etmiş olayım. Aman ne olur nerede elinde bir diyet hap veya kapsülünü gözünüze sokmaya çalışan Seda Sayan veya Ebru Şallı görürseniz tekrar tekrar düşünün. Çünkü ideal kilonun ancak irade ve enerji dengesi ile korunabileceği tarihsel gerçeğini hiçbir lahana kapsülü veya elma kromu değiştiremez.