BaÅŸbakan'a sitem...
Yazar: Zeynel KozanoÄŸlu
Kırk yıl kadar önce İzmir'de havacı binbaşı bir yakınımız vardı. İstanbul'dan İzmir'e askeri uçakla gelirken, uçağın motorundan kuşlar girdi, uçak düştü, gencecik dostumuz daha birkaç subayımızla birlikte şehit oldu.
Cenazesi Kadifekale Şehitliği'nde toprağa verilecek. Biz Hatay'da oturuyoruz. Kadifekale'ye Eşrefpaşa'dan geçilerek gidilir. O gün şehidimizin eşi ve çocukları ile birlikte yakınları olarak biz de ordumuzun tahsis ettiği minibüsün içindeyiz.
Minibüste hem binbaşının ailesinin hem de bizim ortak tanıdığımız olan bir başka aile daha var. Bu ailenin de yirmili yaşlarda kızları var. Tam Eşrefpaşa'dan geçiyoruz. Bu genç bayanı bir ağlama krizi tuttu. Minibüsün penceresinden dışarı uzanarak ağlıyor, kahroluyor, çırpınıyor, yırtınıyor. Şehidimizin eşi bile sessiz sakin otururken kızcağız adeta paralanıyor. Yol boyunca iki yanlı toplanmış yaslı insanların yüreği dayanmadığından çoğu da ağlamaya başlıyor. Tam bir yaslı kafile. İlerliyoruz.
Ben bu genç bayanın bunca yırtınmasının altında bir özel amaç arayacak kadar özenli değilim. Ama bir arkadaşımız durumu incelemiş ve sorup soruşturmuş. Meğer bu genç bayan birkç yıl öncesine kadar Eşrefpaşa'da otururmuş. Ve çevredeki herkes onun tanıdığı imiş. O ağlaması, minibüsten dışarı taşması kederinden değilmiş.
"Bakın bakın, bir şehidin nasıl da yakınıyım, görün" demek anlamındaymış.
Bizim Başbakan'ın son Filistin-İsrail çatışması karşısında takındığı tavrı görünce bu anım aklıma geldi. "Nereden nereye?" demeyeceğinizi bilsem, kendi kendime sorduğum bazı soruları açıkça sorabileceğim. Hele de İsrail'den taraf olduğumu sanmayacağınızdan emin olabilsem. Bu yazımı okuyacak arkadaşları, beni anlamaya davet ediyorum.
Ben Gazze'deki insanlar için üzülmeyene insan gözüyle bakmam. O çocuklar, çocuklarını yitiren o analar, gencecik yitip giden fidanlar... Yaşamaktan pek çok şey umdukları yaşlarda yaşama doyamadan pisi pisine öldürülen insanlar...
Onlar için elbette ağlanır. Benim karşı çıktığım bu değil. Elbette Filistin'de hayatta kalanlar için yardım kampanyaları düzenlenir. Benim bu olayın karşı çıktığım tarafı şudur: İnsanların sırtından prim yapma peşinde olunmasın.
Filistin'de ölenleri kendi yerlerinde rahat bırakalım. Bir de iki yüzlü olmayalım.
İsrail'in Filistin'e saldırdığı günden başlayarak İsrail hakkında, Yahudiler hakkında dilimize geleni söyledik. Kendimiz söylediğimizle kalmadık, altımızdakilere, yanımızdakilere söylettik. Sonra bir de farkına vardık ki, kantarın topuzunu kaçırmışız.
Hemen Çiçek gibi yardımcılarımız devreye girdi. Onlar anlattılar ki, "Bizim hedefimizde İsrail devleti vardı. Biz bütün söylemlerimizde İsrail devletini hedefledik. Yahudilerle bizim bir alış verişimiz yok. Bizim çıkışlarımız onlara yönelik değil. Hele hele yurdumuzdaki Yahudi kökenli yurttaşlarımız bizim başımızın tacıdır. Onları için tek söz söylemedik, söylemeyiz.."
Yalnız ortada koca bir cenaze var. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzından şu sözler çıktı. Bu sözleri bütün dünya duydu. İsrail duydu. İsrail dışındaki Yahudiler duydu. Bizim Yahudilerimiz duydu. Başbakanın sözleri şöyleydi:
"Biz, dedeleriniz, ecdadınız kovulduğu zaman, sizi kalkıp bu topraklarda ağırlayıp misafir eden Osmanlı'nın torunları olarak konuşuyoruz."
Şimdi bir sorun var. Bu sözlerle topluca Yahudileri değil de, sadece İsrail'de oturan ve Filistin'lilere kıyan Yahudileri kasdettiğinizi nasıl ispat edebileceksiniz? Karşınızdaki toplum Türk toplumu olsa kolay, ne derseniz kanıyoruz.
Karşınızda dünya kurnazı Yahudiler var. Hadi isterseniz şimdiden başlayın pirincin taşını ayıklamaya... Sonra geç kalacaksınız... Benden hatırlatması.