Baykal'ın yerinde olsaydım
Yazar: Ümit Yaldız
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bugün sabah saatlerinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayını resmen açıkladı. Yani üç gün önce Merkez Yürütme Kurulu'nda alınan “Kocaoğlu ile yola devam" kararını canlı yayında ilan etti.
Kocaoğlu'nun aday olacağını, olması gerektiğini bu kentte ilk öngören ve savunanlardan biriyim. Gerek politik camiada gerekse meslektaşlarım arasında bu konuda yalnız bırakılsam da öngörümün gerçekleşmiş olmasının gururunu kendi içimde yaşıyorum.
Kimilerine göre benim duruşum basit bir tarafgirlikti. Kimilerine göreyse duygusal yakınlık...
Beni tanıyanlar bilir ki politikayı merkezinden aldığım bilgiler ışığında kaleme alır, duygularımı olabildiğice dışarıda tutmaya çalışırım.
Yani realiteden sapmam.
***
İletişimde "empati" diye bir şey vardır. Yani kendini başkasının yerine koyma...
CHP adayını belirleyecek kişi Deniz Baykal olduğuna göre analizi ortaya koyarken kendimi çoğunlukla Baykal'ın yerine koymuşumdur. Yani işin püf noktası budur.
Ama körü körüne empati, sizi doğrulara götürmez. Bunu yaparken alandaki rasyonel bilgilere de sahip olmanız gerekir. Yani "Ben Baykal olsam, İzmir'de kimi aday yaparım” sorusuna yanıt ararken, İzmir'in olası adaylarını, bu adayların seçime katkılarını, seçmen profilini, seçmenin adaylara bakış açısını, rakibin duruşunu doğru analiz etmeniz gerekiyor. Ve de karar vericinin durumunu...
Öncelikle;
Karar verici Baykal'ın İzmir de kaybetme lüksü yok. Rakibi iktidar partisi... Topu, tüfeğiyle İzmir'i teslim almak için aylardır süren psikolojik bir muhasara uyguluyor. Tek amaçları " İzmir'i de aldık" demek ve de dedirtmek. Böyle bir sıkıştırmanın olduğu ortamda Baykal'ın yapacağı olası hatanın onu bu kez Rodos'a yüzdüreceği ortada.
Ve potansiyel adaylar arasında en şanslısı Aziz Kocaoğlu.
Neden?
Öncelikle hala mevcut başkan olması şansını rakiplerine göre katlıyor. AKP'nin "arsenikli" saldırısıyla kentlinin bağrına bastığı bir belediye başkanı... Her gün icraatlarıyla medyada... Ve de borç ödeyip, öz kaynaklarıyla ciddi yatırımlara imza atmış. Cesaret verici metro projelerine başlamış önemli mesafe kaydetmiş. Kendine has dik duruşunu kitlelere ve parti örgütüne kabul ettirmiş.
***
Asıl önemlisi de, (Bence aday gösterilmesindeki başat faktör) hizmette adalet ilkesiyle CHP'nin olmadığı bölgelerde, "Aziz Başkan" olarak kendini var etmesi. Yani İzmir'in ikinci ve üçüncü halkasında...
Halk arasında “Perşembe'nin geleceği Çarşamba'dan bellidir” derler. Aziz Başkan da 2009 Mart'ını 22 Temmuz 2007'de görmüş, adımlarını ona göre atmış bir siyaset adamı.
22 Temmuz genel seçimlerinde rüzgarı arkasına almasına rağmen CHP İzmir'de " Sahil partisi" görünümünden öteye gidememiş, yüzde 35'lerde çakılı kalmıştı.
İşte bu tarihten itibaren fotoğrafı doğru okuyan Kocaoğlu, partisinin olmadığı varoşlar (ikinci halka) ve metropole sonradan bağlanan kırsal kesimin de (üçüncü halka) başkanı olmayı başardı.
Varoşlarda başlatılan altyapı hamlesi ve sosyal destek projeleri AKP ile CHP'yi anketlerde kafa kafaya getirdi, ama Tek bir şartla... Aday Aziz Kocaoğlu olması halinde.
AKP'nin kömür, makarna götürdüğü eve erzak paketi, bayram harçlığıyla girmiş, köylünün tarlasına giden yollara kadar asfaltlamış, partili ayrımı yapmadan tüm ilçe ve beldelere hizmet yağdırmış, son iki yılda 475 okulun tadilatını yaparak gönülleri fethetmiş.
Bütün bunları yaparken AKP'nin içme suyu üzerinden yaptığı sıkıştırmayla mücadele etmiş, iktidarın İzmir'e yönelik gizli muhasarasına göğüs germeyi başarmış.
Saldırılara rağmen görünürde iktidara karşı yumuşak duruşunu bozmamış ama bir yandan da çetin bir mücadelede olduğunun hep bilincinde olmuş.
Ve en önemlisi de, katrilyonlarca lirayı bulan bütçeyi kullanırken, doğruluktan sapmamış, eş, dost, partili gibi yakınlıklar üzerinden İzmir'in kaynaklarını kimseye peşkeş çekmemiş.
Yani Kemal Kılıçdaroğlu'nun yolsuzluk belgeleri üzerinden AKP'li belediyeleri yerle bir ettiği ortamda devletin resmi görevlileri üzerinden adeta iğdiş edilen İzmir Büyükşehir Belediyesinin katrilyonluk bütçesinde tek bir kara noktaya rastlanmamış.
Bence merhum Başbakan Bülent Ecevit'ten sonra Türk siyasetinde "dürüst" sıfatı en çok ona yakıştı.
İcraatları, duruşu hatta kavgalarıyla kamuoyunun takdirini kazanıp anketlerden adeta fışkıran Kocaoğlu, Baykal'a korkulu rüya gördürmeyecek tek aday olduğunu çoktan kanıtlamıştı.
Şimdi siz Baykal'ın yerinde olsaydınız;
Sırf il başkanı, birkaç ilçe başkanı ve potansiyel adaylardan bazıları istemiyor diye, dere geçerken, at değiştirip riske girer miydiniz?
Yerine düşünülen adaylara lafım yok.
Ancak Başkan Kocaoğlu sanıldığının aksine, siyaseten olası rakiplerine alan bırakmadı.
Tüm olumsuzluklara rağmen İzmir'de CHP bayrağını İzmir'de beş yıl daha taşımayı hak etti.