Yasınızı tutamadım, bağışlayın Atam!
Yazar: Mahiye Morgül
Atam, siz öldüğünüz gün değil, düşmanı denize döktüğünüz gün değil, siz Ankara'ya geçtiğiniz gün başladılar sizi kuşatmaya!
Hastaydınız, yanlış ilaç yüklemişlerdi karaciğerinize, biliyordunuz olacakları, ama bırakmıyordunuz her gece uyumadan önce kitap okumayı. Sizin kadar kitap okuyan, sizin kadar eser bırakan bir başka komutan gelmedi sizden önce ve sizden sonra.
Sizden sonra Atam, sizin yaptıklarınızı anlatmakla geçti ömrümüz. Sizin yaptıklarınızı anlatmakla bitiremiyoruz, binlerce kitap yazıldı, binlerce ÅŸiir yazıldı, sayısız tiyatro yapıldı, sayısız müzik yapıldı, opera yapıldı, senfonik ÅŸiirler yazıldı, filmler yapıldı…
Filmler yapıldı ve film içinde "filimler" çevrildi! Tahmin edemezsiniz Atam, ne filimler döndürüldü! İşte bu hafta, 10 Kasım 2008 haftasında, "Mustafa" diye öyle bir film döndürülüyor!
Hani siz uyumadan önce kitap okurdunuz ya, mum kalmamıştı da Ankara'da, çavuÅŸunuz Ali Metin bir yerden bir gaz lambası bulmuÅŸtu ya… O gece siz uyurken lamba is yapmıştı da az kalsın zehirlenecektiniz, hani Ali çavuÅŸ sizi sabah zor uyandırmıştı ya... "Atatürk ZehirlenmiÅŸti" diye baÅŸlık koydu kitabın 71. sayfasına.
Ali Çavuş o geceyi hiç unutamamış, 1967 yılında Afyon'daki evinde kendisi anlattı, Ziya Oranlı yazdı.
1920'nin muhtemelen Şubat ayı idi, hani Ziraat Fakültesinde kaldığınız binaya gece karanlığında saldıran Beypazarlı çeteyi alt ettikten birkaç gün sonraydı. O gece siz Beypazarlı çeteyi geri püskürtünce, istasyondaki direksiyon evine karakol kuran İngiliz askerleri de ortalıktan kayboldu. 40 kadar kadar muhafız askeri ile istasyona yerleştiniz. Askerin anası Fikriye Hanım da geldi, size ve askere yemek pişirdi, baş başa yediniz, ud çaldı birlikte şarkılar söylediniz. Yan yana iki küçücük odanız vardı, zaten bir odaya ikinci yatak sığmazdı. Siz gece çalışırdınız, okurdunuz, yalnız kalmanız ondandı, ışık yakmanız ondandı. Ali çavuş o gece gaz lambasının çıkardığı isle zehirlendiğinizi, sabah sizi nasıl kurtardığını anlattı kitabın 71.sayfasında.
Hani film içinde film çevirenler var bugün dedim ya, işte onlar, size korkak dediler Ali çavuştan mum bulmasını istediğiniz için. Direksiyon evini anlatacak başka şey kalmamış gibi. Oysa başlı başına bu ev bir belgesel olabilirdi.
Gaz lambası yaktığı o geceyi anlatan bölümün hemen yanında, 70.sayfa, İngiliz casusu Hint Sagir'ın yakalanışı ve idam edilişini anlatır:
"Yazdığı mektupların ele geçenleri okunduğu zaman, Sagir'in müthiş bir İngiliz casusu olduğu ve Ankara'ya Atatürk'ü öldürmek için geldiği öğrenilmiş, bilahaere muhakemede de uzun uzun itiraflarda bulunmuştu. İdam kararına kadar Sagir asılacağını hiç tahmin etmiyor, bilakis muhakkak kurtulacağına inanarak korkmuyordu. Her şeyi itiraf etmesi bundandı."
Filmciler, İngiliz ajanı Hint Sagir'i o evde son kez karşınıza alıp onunla nasıl konuştuğunuzu, Ali çavuşu çağırıp "Al bu kül tablasını götür temizle" şifresini verdiğinizi, Sagir merdiveni iner inmez emniyetin arabasına bindirildiğini hiç anlamadılar. Sagir Ankara'da idam edilen ilk İngiliz casusu idi, ama filmlerde bundan hiç söz etmiyorlar Atam!
Ali çavuş anlatıyor ki, siz, Sagir'i idam etmekle, kararlılığınızı dünyaya ilan ettiniz. İngiliz valisi İzzet Paşa'yı gönderdi size, görüşelim dedi, İngiliz işgali altındaki Geyve'ye davet ettiler sizi. Bilecik'i kabul ettiniz, gittiniz. Orda sizi Geyve trenine davet ettiler, siz de Ankara treninde görüşmekte ısrar ettiniz, yanaşmadılar, sizi Geyve'ye kaçıracaklardı, İzzet Paşa'nın heyetini hemen orda kuşatıp teslim aldınız, Ankara'ya getirdiniz, öldürmediniz, siyaset yasağı koyup salıverdiniz. Anadolu basınında "İzzet Paşa Ankara'ya geçti" haberleri yayınlandı.
Ulu Atam! Size karşı yapılmış üç saldırıdaki tavırlarınıza bakıyorum:
1-Beypazarı çetesinin gece baskınını silahla püskürttünüz; silaha silahla karşılık verdiniz!
2- Müslüman maskeli İngiliz casusu affetmediniz, idam ettiniz!
3-İngilizler adına çalışan İzzet Paşa heyetine Ankara'da siyaset yapmama cezası verip serbest bıraktınız.
Şimdi, belgesel yapıyorum diye, sizi ruhen ortadan kaldırmayı deneyenler var...
Öğrencilere bu filmi göstermek için büyük gayret içindedirler. Bu, büyük bir psikolojik savaştır.
Onlar bizim hafızamızı, bizim sizi unutup unutmadığımızı test ediyorlar! Bunun için film içinde "film" çeviriyorlar. Ali Metin'in "Atatürk'ün Şimdiye Kadar Yayınlanmamış Anıları" kitabından onlarca belgesel yapılabilecekken incir çekirdeğini doldurmayacak şeyleri üstelik de çarpıtarak veriyorlar. Leş kargası İngilizleri nasıl kovduğunuzu anlatacaklarına karga kovaladığınızı, nasıl kitap okuduğunuzu anlatacaklarına ışıksız uyuyamadığınızı film yapıyorlar.
Ey büyük Atam, vaktimiz yok mateminizi tutmaya, bağışlayın. Sadece beÅŸ dakika, 10 Kasım sabahı, sonsuza uçtuÄŸunuz o dakikada, emekli olduÄŸum okulun bahçesinde bir demet kasımpatı bırakacağım büstünüze…
Ölenler, döğüşerek öldüler,
Güneşe gömüldüler
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Böyle yazan, sizi çok seven şair Nazım, haklıymış.
Vaktimiz yok mateminizi tutmaya…
Yasınızı tutamadım, bağışlayın Atam!