‘Aydın’lığa açılan pencereler
Yazar: Dilek Karaçayır
Pencereleri çocukluğumdan beri çok severim. Bunun, kocaman yukarıya doğru açılan pencereleri olan, cumbalı bir evde doğmuş olmamla ilgisi var mı bilmiyorum.
Doğaya açılan, insanlara açılan, sokağa, sokaktaki çöp bidonunu karıştıran kedi yavrularına açılan, öğrencilerin okula gidiş gelişlerindeki telaşa açılan, kısaca 'dış'a açılan bir şeydir ya pencereler, belki de bunlardır sebebi.
Daha geniş camların ardından, dünyayı daha 'geniş' görebilmek isterim. Bu yüzdendir belki; yüreğimin penceresini de hep açık tutarım. Ayaza, rüzgara, fırtınaya, yağmura rağmen.
Kimi insanın içe açılır yürek penceresi. Kimi insanın dışa...
Kimisi kapatır sımsıkı aralamaz. Kimisi ayazda donacağını bilse yüreğinin, inatla kapatmaz.
Kimi zamanını kollar açacağı anı bekler, kimi üşümeye rağmen sabreder.
Kiminin yüreğindeki pencereler kapanır bir daha açılmamak üzere, içine döner, "dış"ına küser.
Pencerelerinden sardunyalar sarkan evlerden geldim.
Pencerelerden bir fincan toz şeker, bir tutam tuz alışverişi yapılan zamanlardan.
Hava kararmaya yüz tutunca dışardan içerisi görünmesin diye mutlaka sımsıkı kapatılan akşamüstlerinden.
Rahibe işi perdelerin camları süslediği ikindilerden.
Kadınların, erkeklerin bahçelerde çay içip sohbet ettikleri gecelerden.
Kadınların saçlarını pencerelerden aşağıya taradıkları sabahlardan.
***
Pencereler gitgide küçüldü artık.
Daraldı bakışlarımız, görüş alanlarımız; dünya telaşlarımız arttıkça.
Yüreklerini sımsıkı örtüyor insanlar, başlarını sımsıkı örttükleri gibi.
Daha çok daralıyor görüş alanımız; yüreğimiz gibi beynimizi, düşüncemizi, duygumuzu, kişiliğimizi, kimliğimizi, varlığımızı, gücümüzü örttükçe...
Türkiye'de bir zaman tünelinin içindeyiz şimdi.
Tersine işleyen, gitmek istemediğimiz bir yöne hızla ilerlediğimiz, arkamızdan itilen bir zaman tünelinin içinde yolculuk yapıyoruz.
Pencerenin dışında eylemler yapılıyor. Eylemcilerin sesi pencereden geçip odama geliyor. Pencerenin önünden iki kadın geçiyor. Simsiyah örtünmüşler, sadece gözleri görünüyor.
Pencerenin dışı, beni artık korkutuyor. Ve ben yıllar öncesine geri dönmek istiyorum.
Geçmiş zamanın pencerelerinden içeriye 'aydın'lık giriyordu çünkü.
Geçmiş zamanın pencerelerinden 'dış'a/dışarıya bakan kadınların düşünceleri gibi yüzleri de daha 'aydın'lıktı çünkü.
İleri'ye, ilericiliğe, aydınlığa, özgürlüğe, eşitliğe, mücadeleye inanan insanların yaşadıkları zamana geri dönmek istiyorum.
Geri geri gidenler ilerlediklerini sanırken, ileriye bakanların önlerine set çekilen bu zaman tünelinden dönmek istiyorum.
Pencerelerin, yüreklerin, gözlerin, düşüncelerin, baş'ların açık tutulduğu zamana...
Cumhuriyetçi kadınların, yağ tenekelerine sardunya dikip, açık pencerelerinin önlerine koydukları zamana.
Artık çok mu geç?