Yalnızlar rıhtımından Kaz Dağları'na gitmek!
Yazar: Çağlayan Bilgen
GEÇEN hafta "Başkan Kocaoğlu, aday adayı olduğunu açıklamak zorunda!" diye yazdığım gün, beklenen açıklamasını yaptı ve ortadan kayboldu.
Oysa...
Bir dönem daha baÅŸkanlık koltuÄŸunda oturmak istediÄŸini söyleyen, bunun alt yapısını oluÅŸturmak için daha ÅŸimdiden anketler yaptıran, Ankara'da genel baÅŸkan ve genel sekreter ile görüşen KocaoÄŸlu,"Ä°zmir BüyükÅŸehir Belediyesi bayrağını, Sayın Genel BaÅŸkanımızın da uygun görmesi koÅŸuluyla, Cumhuriyet Halk Partisi'nin ÅŸemsiyesi altında daha yukarılara taşımak istiyorum” sözlerinin de yer aldığı 858 sözcükten oluÅŸan açıklamayı elektronik posta veya faks yoluyla göndermek yerine parti örgütünü arkasına alarak büyük bir salonda açıklaması daha doÄŸru olmaz mıydı?
Nitekim, ÅŸemsiyesi altında olduÄŸu partiden daha fazla oy alacağını ileri süren KocaoÄŸlu'na uygun görmesini istediÄŸi genel baÅŸkanın Ä°zmir'deki temsilcisi olan Ä°l BaÅŸkanı'nın “BaÅŸkan, CHP'nin ÅŸemsiyesi altında bayrağı yukarıya taşımak istediÄŸini söylüyor. Ama aday adaylığı açıklayacağından o ÅŸemsiyeyi temsil edenlerin haberi yok. Bu nasıl iÅŸ? Ä°l baÅŸkanının, ilçe belediye baÅŸkanlarının, MYK üyemizin haberi yok.Milletvekillerinin, genel merkezin haberi yok. KocaoÄŸlu, inatçı bir tavırla açıklama yaptı. Bu açıklamaya gerek yoktu” ÅŸeklindeki sözleri, KocaoÄŸlu'nun bu açıklamayı neden 'tek başına' yapmak zorunda kaldığını gözler önüne seriyordu.
Yani...
Genel başkana, genel sekretere, milletvekillerine ve örgüte rağmen yapılan bu açıklamanın sorumluluğunun, sevabıyla, günahıyla tamamen Kocaoğlu'na ve 'kargadan kılavuzlara' ait olduğunu söyleyebiliriz...
Kocaoğlu'nun henüz daha seçim takvimi belli olmadan mevcut belediye başkanı olarak AKP İl Başkanı Aydın Şengül'ü mutlu eden açıklamayı yapıp, Zülfü Livaneli'nin o ünlü şarkısında olduğu gibi "Gün olur, alır başımı giderim" diyerek Kaz Dağları'na çıkması ve ardından ayak bileğini kırması, doğrusu pek çok kişiyi hayrete düşürdü.
Neyse...
Sevgili Başkan'a tekrar "geçmiş olsun" diyor, bir daha böyle 'tek başına' ortadan kaybolmamasını öneriyorum.
***
CHP'de zor olan hangisi?
BAŞTA CHP olmak üzere kitle partilerinde kavgalar, genellikle parti içindeki grupların mücadelesi sırasında yapılır.
Yani...
Delege seçimleri, ilçe ve il kongreleri ile belediye başkan adaylarının belirlenmesi sürecinde...
Örneğin; CHP'de hangi grubun kaç delegesi var, hangi ilçe başkanı kimin adamı, hepsinin gücü, kudreti ortaya çıktı.
Nitekim; il kongresi öncesinde ve sonrasında CHP ilçe başkanları ile il başkanı arasında yaşanan 'kan uyuşmazlığı', genel başkan ve genel sektreterin el koyması ile son buldu.
Artık hepsi tek ses, tek yumruk olmuş duruma. Birlik ve beraberlik içindeler.
Parti yöneticileri, her kafadan ses çıkarmıyor artık...
Ama...
Çok yakında belediye başkan adayları belirlenecek.
Bu nedenle yeniden kavga ve gürültü yaşanacak.
Zaten, daha şimdiden, puslu havadan, kavgadan medet uman kimi çevreler yangına adeta körükle gitmeye başladı bile...
Diğer partilerde, örneğin AKP'de yaşananlar sümenaltı yapılırken, CHP'deki kavgalar sürekli olarak manşetlere taşınıyor, öne çıkarılıyor.
Sürekli kavga ve kaos ortamı olsun isteniyor.
Sonuç olarak; CHP, eğer kavgasız, gürültüsüz barış içinde bir seçim kampanyası yürütmek istiyorsa ya merkez yönetiminin, il ve ilçe örgütleri ile milletvekillerinin büyük çoğunluğunun onayını alan bir adayla seçime gider. Ya da seçime beş ay kala il ve ilçe örgütlerinin tamamını değiştirir, milletvekillerini yok sayar.
Sizce hangisi daha kolay?
***
Aday adayları, bildiğini okuyor!
ÖNCE, CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş, aday adaylarını uyardı.
"Kendi başınıza iş yapmayın. Birbirinizi karalamayın, kırmayın, üzmeyin. Medyaya partiyi bağlayacak, gelişi güzel açıklamalar yapmayın" dedi.
Bir süre sonra da benzer açıklama, AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül'den geldi.
Ama...
Dinleyen kim.
İzmir'de hemen hemen her ilçede başkan olmak isteyen aday adayları, kendilerini öne çıkarmak için rakiplerini sürekli olarak birbirini karalamaya devam ediyor.
Anlaşılan, bu karalama kampanyası, seçim gününe kadar sürecek gibi görünüyor.
***
Dokunulmazlığı olan kömürler!
İZMİR Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı'na bağlı ekipler, kömür depolarına baskın yapmış, kömür kullanan apartmanları denetlemiş.
Kalitesiz ve kalorisi düşük, kaçak kömür satanlar ve kullananlar uyarılmış.
Peki...
İzmir'de geçtiğimiz yıllarda da havanın kirlenmesinde en büyük rolü oynayan
"Fak - fuk - fon kömürleri"ni kim denetleyecek?
AKP'ye oy olarak geri dönsün diye bazı ilçelerde kaymakamlıklar tarafından dağıtılan bu menşei belli olmayan kömürlerin yarattığı kirlilik ne olacak?
Büyükşehir Belediyesi yetkilileri o kömürleri de inceletmeyi acaba düşünüyor mu?
Yoksa...
O bedava dağıtılan kömürlerin dokunulmazlığı mı var?
Eğer yoksa, o zaman yapılan bu kontroller, "Dostlar alış verişte görsün" amaçlı olarak günü kurtarmak için mi yapılıyor?
Umarım birileri bu soruların yanıtını verir.