Prof. Dr. Ernest E. Hirsch ve Cumhuriyetin 10 .yılı
Yazar: Orhan Beşikçi
Ernest E. Hirsch, Yahudi bir anne babanın çocuğu olarak Almanya'da, Goethe'nin evinin bulunduğu sokakta 1902 yılında dünyaya geldi. Kendisini bir Alman gibi hissetse de ailesi Yahudi geleneklere bağlı olan bir ailedir. Cumartesi günleri ateş girmeyen evlerine kanı akıtılmamış et, hamursuz günlerinde mayalı yiyecekler girmez. Ailesi yaklaşık 100 yıldan beri Almanya da manifaturacılık yapmaktadır.
Ernest E. Hirs hukuk eğitimi yapar. 1924 yılında hukuk doktorasına hocaları fevkalade notunu verirler, avukatlık ve yargıçlık stajlarını başarıyla tamamlar. 1927 yılında Frankfurt Main Üniversitesi'nde ticaret hukuku kürsüsünde ders verir. Amatör orkestralarda keman ve piyano çalacak kadar müzik bilgisine sahiptir.
1932 - 1933 yıllarında üniversitede ticaret ve şirketler dersleri verirken Nasyonal Sosyalistler iktidarı ellerine geçirirler. Yahudi dükkânlarına işaretler konup halkın buralardan alışveriş yapması engellenir. Bütün bu olaylara Alman polisi ve Alman halkı seyirci kalırken, kısa bir süre sonra Ernest E. Hirsch'in yargıçlık ve hocalık işine tazminat ödenmeden son verilir. Bu olaylara kendi ifadesiyle "Kalbim kırık ruhum yaralı" diye yanıtlar.
Artık Almanya'da yaşaması mümkün değildir, kitapları, piyano ve kemanı hariç her şeyini satıp trenle Amsterdam'a gider. Hollandaca öğrenip Amsterdam Hukuk Fakültesi'nde ders verme hazırlıkları yaparken İstanbul Üniversitesi'nden ticaret hukuku kürsüsünün başına geçmesi teklifi alır. Hitlerin faşist saldırılarından korunması, bir kürsünün başına getirilmesi kendisine cazip geldiği için teklifi kabul eder. Türk hükümeti kendisinden derslerini ilk 3. yıl Almanca, 4. yılda mutlaka Türkçe vermesi şartını koşar.
Kitaplarını kemanını ve piyanosunu tekrar gemiye koyup trenle Türkiye'ye hareket eder. Trende, Türkiye'de iş yapan bir tüccarla tanışır. Türkçe konusunda sohbet ettiği tüccar; Osmanlı döneminde bile Türkiye'ye birçok yabancı uzman ve hocaların geldiğini herkesin Fransızca konuştuğunu, Türkçe konuşma zorunluluğunu duymadığını söyler.
Tüccara göre Türkçe konuşmak hiç de kolay değildir bu topraklarda doğup büyümüş Yahudi, Ermeni, Rum ve Levantenler doğru dürüst Türkçe konuşamamaktadır, ayrıca Türkçe İ, Ü gibi seslisi bol olan bir dildir. Ernest E. Hirsch'in bu sohbetten aklında sadece ü harfi kalır. İstanbul'a ayak bastığı gün, içinde ü harfi olan köprüyle, tünelle, kapısında üniversite yazan ders vereceği okuluyla karşılaşır. Moda'da kiraladığı apartmanın adı Ü apartmanıdır.
Türkiye'ye gelir gelmez Türkçe öğrenmeye başlayan Alman hocaya aynı günlerde Türkçe, Fransızca yazılı bir davetiye verilir. Cumhuriyetin 10 yıl kutlaması nedeniyle Dolmabahçe Sarayı'nda verilecek baloya resmen davet edilmektedir. Bundan sonraki olayları Prof. Dr. Ernest E. Hisch anılarında şöyle anlatır;
"Gemiyle önce Karaköy'e oradan taksiyle Dolmabahçe Sarayı'na gittim. Rıhtım ışıl, ışıl bezenmişti. İşte ben, kendi Alman vatanında Yahudi olduğu için hor görülen "aşağılık" ırka mensup olduğu için işgal ettiği mevkilerden kovulan, evini yurdunu terk edip yabancı ülkelere kaçmak zoruna bırakılan mülteci ben. Dünyanın bir ucunda Türkiye'de nice değerli mobilyalarla, halıyla, resimle süslü bir zamanların taht salonunda ülkenin bin seçkini arasında saygı değer bir Alman profesör sıfatıyla hazır bulunmaktaydım. Tarihin yüzüme güldüğü bu olağanüstü anı yaşamak daha Türkiye'deki yıllarımın hemen başındayken nasip olmuştu."
Prof. Dr. Ernest E. Hirsch üniversitede derslerini 1936 yılından itibaren sözleşme gereği Türkçe vermeye başlar.
Yabancıların bizlere demokrasi ve insanlık dersi veremeyeceğini Alman hoca hatıralarında zaten dile getirmiş.
Ben bu satırları Cumhuriyetimizi kuranların Türkçeye ne kadar önem verdiklerini belirtmek için yazdım.
Kaynak: Anılarım Ernst E. Hirsch/ Tübitak Yayınları