ABD kapitalist krizi, AB ve Türkiye
Yazar: Mahiye Morgül
Bir kapitalizm ülkesi, ki Dünya Bankası oradadır, IMF oradadır, kendisine hayrı yok... Kapitalizmi krizden kurtaran tek şey savaş ekonomisidir. Bakınız önceki gün, küçücük Tayvan'a ne ağır silahlar sattı.
Kıyamet kopuyor ABD'de, yığınlar halinde işsiz kalıyor insanlar, ama biz sadece batan bankanın adını duyuyoruz, bu ne sağırlıktır!
Bizim başbakanımız da sözünü bitirirken diyor ki, "Sağolsunlar başkan Buş!" Kanal B'de Kamran İnan anlattı, dinlemiş, diyor ki, "Allah'tan çevirmen bu sözü İngilizce'ye çevirmedi."
Avrupa devletleri ABD ile restleşmeye başladı bile. Biz ise yıkılandan yanayız, hani stratejik ortağız ya, dostluk böyle zamanda belli olur, yarı yolda bırakmayacağız dostumuzu, değil mi ya? Her hafta oralarda dolaşıyoruz, bir ricası varsa hani...
AB bankaları da devrilmeye başladı. İyi ki AB ülkesi değiliz, direkten dönüyoruz galiba.
Yakın tarihte direkten döndüğümüz iki örnek:
- 1974'de Kıbrıs'ta, mahalli yönetimler anlaşmasına biz evet dedik, Rum tarafı hayır dediği için direkten döndük, yoksa Kıbrıs'ın tamamı onlara gidiyordu.
- Yine Kıbrıs'ta Annan Planı'na biz "evet" dedik, Rum tarafı "hayır" dediği için direkten döndük.
Şimdi, AB ekonomisi yeni kapitalist krizden bizden önce etkileneceği için, bize sanki vurmayacakmış gibi görünebilir. Bu mümkün değil, bize de vuracak, üstelik bütün yabancı sermaye de tasını tarağını toplayıp gidecek ülkesine. Bizden topladıklarını da götürecek. Ama birkaç ay daha geç gidecek ve biz de biz direkten döndük diye sevineceğiz.
Oysa, biz çoktan kamucu ekonomiyi terk edip IMF'nin, Dünya Bankası'nın kuyruğuna takılmışız, takmış bizi Özallar, Çillerler... Mutlaka boraya yakalanacağız, da...
"Acaba bireysel ne önlem alsak?" diye düşünmeden edemiyor insan. Çin'e danışmanlık eden bir Türk ekonomi uzmanı bize "tasarruf" öneriyor. Ben bundan, "paran varsa altına yatır" anlıyorum. Bankalar güvenli değil, çünkü bizim tasarruflarımızı Amerika'yı kurtarmaya gönderir bizim hükümetimiz, ona güvenmiyorum. Biz, Mısır Firavunlarının köleleri gibiyiz; efendisi ölünce onunla birlikte mezara gömülürlerdi.
Fakat başka bir şey daha var, böyle bir krizde Türk Ordusu PKK terörü ile nasıl savaşır?
PKK'nın arkasındaki yeni güç İngiltere imiş, öyle diyor uzmanlar. Galiba, ABD görev dağılımı yapmış, Gülen beylerine de orada bir ödül konferans falan, ayağını İngiltere'ye alıştırıyorlar, bizimkilere de İngiltere daha yakın hani... Göreceğiz.
Avrupa'da 1930'un kapitalist krizinden faşist yönetimler doğdu, Hitler, Mussolini, Franko ve Salazar çıktı. Kapitalist batı, faşizmle, kendi halkını krizin yoksullaştırmasından daha büyük bir korkuyla bastırdı; savaş korkusu!
ABD, o kriz sırasında Avrupa'nın bilim adamlarını kendine çekti. 1932'de Belçika'da kurulan Bilim Adamlarına İş Bulma Derneği, taşeron şirket idi, bir kısmını Türkiye'ye yolladı. Biz de "Yahudi bilim adamları faşizmden kaçtı" dedik, hiç de öyle değildi, basbayağı işsizlikten kaçıyorlardı! Faşizmi doğuran da o kapitalist kriz idi. İnsanlar işsizlikten kaçıyorken aynı anda faşizmden kaçıyordu, çünkü işsizlikle baskı rejimi birlikte geldi.
İşsizliği yok etmenin yolunu da buldu Avrupa sermaye sınıfı; savaş! Biz de hep zannettik ki, Alman gençler canları savaşmak istediği için ırkçı oldular. Kazın ayağı öyle değildi, kapitalist krizin kılıfı idi nasyonalizm. Kapitalist sınıf savaş esirlerini bedava çalıştırarak işçi ücretlerinden de kurtuldu!
Kamran İnan'dan dinlediğim bir kılıf örneği aktarayım. "Ramazan bayramı mı, şeker bayramı mı" gibi manşetler atılsın diye sığ bir laf etti başbakanımız. Bayram boyunca bize bunu konuşturttu. Bu sırada borsa dokuz gün tatil edildi, kapalı kaldı ve Amerikan kapitalist krizi böylece 9 gün boyunca gözden uzak tutuldu! Biz de ne konuştuk bu sırada?
Sonra, bayram biterken buyrun konuşacak yeni konu, 15 ŞEHİT ve başbakanın "Savaş içindeyiz" ifadesi.
Eyvah, şehitlerimize mi ağlayalım Başbakan'ın bu sözüne mi?
"Ne var bu sözde?" demeyin. Bakın, ne diyor Kamran İnan:
"PKK terörünü savaş olarak dillendirmek, uluslar arası barış gücünü buraya çağırmaktır, uluslar arası anlaşmalar gereği Kızılhaç'ı devreye sokmaktır!"
ABD'nin taktiği hep bu değil mi; bir yerde kaos yaratır, barış gücü diye oraya gider, kalıcı kuvvet olur, yapışır, at atabilirsen!
Böyle "savaş durumu" ifadesiyle başlayan uluslararası yasalara iş getirilirse, bir çelişki daha çıkacak ortaya: Türk askeri dünyanın başka bölgelerine barış gücü olarak gönderilen bir asker iken, kendi topraklarında barışı başkaları mı koruyacak?
Ve, Amerikan kapitalizminin kriz faturasını yeni faşist yönetimlerle, İslami faşist yönetimlerle mi ödetecekler bize?
Ve, 1930'un kapitalist kriz faturasını en ağır biçimde yaşamış, ırkçı- faşist damgası yemiş deneyimli Almanya, Türkiye'de ulusal kaygıları olmayan yeni bir yağmacı sermaye sınıfı doğduğunu gördü de, ondan mı kılıcını Deniz Feneri'ne salladı acaba?
Kamran İnan, "20. Yüzyılın en büyük devlet adamını dünyaya hediye etmiş Türkiye bugün devlet adamı fakiridir!" diyor. Doğrudur. İşin ehli olmayanlar iş başındadır, önümüzdeki kapitalist krizi bu hükümet yönetemez.
IMF Başkanı bile, "Artık yeni bir sistem kurmamız lazım" diyorken, biz IMF rotasından çıkmıyoruz!
2008 kapitalist krizini atlatmak için acilen kamucu ekonomiye dönmemiz şarttır! Bunu yapacak bir milli hükümet en acil ihtiyaçtır!